
Ergün Aydoğan
DEM'lenme bitti, yolculuk başladı
Kendilerini anın barış güvercinleri, barış elçileri olarak pazarlayanlar çok kısa süre öncesine kadar Anayasa Mahkemesi’ne talimatlar vererek PKK’nın Meclis’teki temsilcisi HDP-DEM behemehâl kapatılmalı, DEM’i kapatmayan Anayasa Mahkemesi de kapatılmalı. Millet ittifakını, zillet ittifakı olarak suçlayıp, masanın altında yedinci ortak DEM var denilerek CHP DEM’lenmekle suçlanıyordu. Meğerse DEM, cumhur ittifakının kanatları altında kuluçkadaymış!
Partili cumhurbaşkanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun HDP ziyaretine ‘’Teröristlerin parlamentodaki uzantılarını ziyaret eden ana muhalefetin başı, acaba buradan ne elde edecek. Benim milletim bu ihanet şebekelerine, bu vatana ihanet edenlere 14 Mayıs’ta yol vermeyecektir’’ diyordu.
Dikkat edin CHP’ye en ağır ‘vatana ihanet’ suçlaması yöneltiliyordu! Peki, senin milletin sana teröristlerle, parlamentodaki uzantılarıyla görüş, yolculuk yap diye mi oy verdi?
Daha neler neler, asla bir araya gelemeyeceklerinden tutun da, asla aynı masaya oturmalarının mümkün olmadığına kadar gök kubbede söylenmedik bir şey kalmadı.
Bütün bunlar toplumun gözü önünde daha iki yıl önce söylendi ama ne olduysa bir yerlerden düğmeye basıldı veya şartların olgunlaşması beklendi, şeytanlaştırılan DEM, günlerdir müjde beklentisi yaratılan Kızılcahamam toplantısında üçüncü yol arkadaşı olarak ilan edildi.
Dün şeytanlaştırılan DEM yeni yol arkadaşı ilan edilip, ittifaka dahil edilirken sürecin belirleyicisi Devlet Bahçeli ‘’DEM Parti’nin Türkiye partisi olmak için gösterdiği çaba memnuniyet vericidir. Gelin görün ki bu kez de CHP’nin Türkiye partisi rayından ve rotasından çıkması, meçhule doğru kontrolsüzce savrulması çok düşündürücüdür’’ diyerek şimdi de CHP’yi şeytanlaştırıyor.
Erdoğan ‘’Biz; AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve DEM Partisi şimdilik üçlü olarak yola beraber yürümeye karar verdik. Derdimiz var. AK Parti, MHP ve DEM heyetiyle birlikte bu süreci pişirerek geleceğe taşıyacağız’’ sözleriyle süreci başlattı.
Adına terörsüz Türkiye denilen bu süreç MHP’nin daveti, AKP’nin kabulüyle üçlü yola çıkma kararıyla olacak terör bitecektiyse neden bugüne kadar beklendi. Derdimiz var diyorsunuz ya; o dert bugün mü aklınıza geldi? Pişireceğiniz süreçte;
-DEM’in size ilettiği 20 maddelik demokratikleşme paketinde neler var. Bu taleplerin yerine getirilmesi, sizin de tekrar seçilmenizin önün açacak yeni anayasa mı; nedir?
Erdoğan ‘’Sadece Kürt vatandaşlarımızın değil Irak ve Suriye’deki Kürt kardeşimin meselesi de unutmayın bizim meselemiz. Onlarla da görüşüyoruz’’ derken başkanı olunan BOP proje kapsamında görevin gereği mi yapılıyor.
Bu komşu ülkelerin dertleriyle dertlenmede, ABD Ankara Büyükelçisi Barrack’ın ‘’Türkiye için en iyi sistem Osmanlı millet sistemidir’’ açıklamalarının katkısı var mıdır dersiniz?
Abdullah Öcalan yakalandığında ‘’ben devletimin emrindeyim’’ dediği günden beri kritik kararların sahibi Devlet Bahçeli o iktidarın Başbakan Yardımcısıydı. 9 yıldır da 23 yıllık AKP iktidarının ittifak ortağı, neden bunca zaman bekledi. Abdullah Öcalan sadece teröristbaşı, bebek katilliğinden ‘kurucu önder’liğe terfi etmedi her anlamda yakalandığı günden bu yana olağanüstü güç kazandı. 23 yıllık AKP iktidarı terörsüz Türkiye için bunca zaman beklemeyip adım atmış olsaydı Türkiye bu kadar ağır bedeller ödemezdi.
Bilinmeyenlerle dolu sürece herkesin coşkun biçimde sevinmesini isteyen iktidar çevreleri sürecin belirsizliklerini ve kaygılarını dile getirenleri terörden beslenmekle, terörsüz Türkiye istememekle, barışa karşı olmakla suçluyorlar. Oysa yıllarca şehit cenazeleri üzerinden siyaset yapanlar, daha iki yıl öncesine kadar siyasi rakiplerini bugün yol yürümeye karar verdikleriyle beraber olmakla suçlayanlar değil midir…
Peki, yıllarca sen asmadın, ben olsam asardım diyen, birbirlerine meydanlarda ip atan ittifak ortaklarının bugün ‘kurucu önder’ olarak taltif ederek ülkenin kurucu ortağı yapmak istemeleri de hem o gün hem de bugün terörden siyasi yarar sağlamak değil de nedir?
Dün terör üzerinden kahramanlık, vatanseverlik siyaseti yapanlar bugün yine terör üzerinden barış elçiliği rolünü üstleniyorlar!
Türk, Kürt, Arap kimlikleri sayılarak ‘Millet’ yerine ‘Ümmet’ tanımıyla yeni bir kimlik oluşturulmak istenmesi. ‘’Şam, Mardin, Musul, Kerkük, Süleymaniye, Erbil, Halep, Hatay, İstanbul, Ankara bizim ortak şehrimiz’’ denilerek sunulan proje milli bir proje değil, Neo-Osmanlıcı küresel bir projedir; buradan orta-uzun vadede Türkiye’nin bütünlüğünü koruyan bir proje çıkmaz.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.