Ergün Aydoğan

Ergün Aydoğan

Değişime karşı direnenler...

                                     

Seçimlerden sonra başlayan ‘değişim’ tartışmaları tüm canlılığıyla tartışılmaya devam ediyor. Sadece CHP’de değil…

İYİP Kurultayını yaptı, seçimlere ‘müstakil’ gireceğini açıkladı, kabul eden, etmeyen, istifa açıklamaları içe ve dışa dönük tartışmalar devam ediyor. AKP sessizce yaptığı kurultay sonrası Binali Yıldırım’ın tasfiye iddiaları dışında fazla bir ses yok kısaca, hiçbir şey seçimler öncesinde olduğu gibi değil.

Türk siyasetinde liderlik değişimi ‘imkansıza’ yakın olduğuna göre, her partide liderlik dışında az veya çok, yeterli veya yetersiz bir değişim oluyor!

Esas değişimin beklendiği parti CHP’deki ‘değişim’ süreci sanki biraz ‘sancılı’ geçecek gibi. CHP’de Kılıçdaroğlu ve ekibi değişimi ‘yenilenme’ olarak tanımlayıp ‘yenileniyoruz, yenileneceğiz’ yolumuza devam edeceğiz, daha ne istiyorsunuz anlayışında iken…

Değişim isteyenler seçimler sonrası seçmende ciddi bir kırılma olduğunu, seçmenin umudunu yitirdiğini, siyasette özellikle muhalefetten duygusal bir kopuş yaşandığını, aynı anlayışla gidilecek yerel seçimlerde başarılı bir sonuç almanın mümkün olmadığı iddiasıyla. Sadece bazı kadroların yenilenmesinin seçmenin güvenini kazanmaya, sandığa gitmesini sağlamaya yetmeyeceğini, onun için genel başkanı da kapsayan topyekûn bir değişim olmalı diyor.

DEĞİŞİME DİRENENLER NE DİYOR?

Peki bütün bu olumsuz-umutsuz tanımlamalar karşısında ‘değişim’ olmasın diyenlerin temel argümanları nedir.

-Seçim kaybının faturası sadece Kemal Kılıçdaroğlu’na kesilemez. İttifak ortağı 5 parti genel başkanı ve iki belediye başkanı da var, onlardan sonuçtan sorumlu!

-Kılıçdaroğlu çok çalıştı, elinden geleni yaptı, bütün muhalif seçmenleri bir araya getirdi, yüzde 48 oy aldı, seçim kazanılmasa bile, başarısız değildir, daha ne yapsın.

-Bugün değişim diye ortaya çıkanlar daha düne kadar Kılıçdaroğlu’nun yanındaydı. Bütün karar süreçlerinin içindeydi, bu süreç yönetilirken, kararlar alınırken sesi çıkmayanlarla mı değişim olacak! Değişimci olarak ortaya çıkanlar sonuçlardan sorumlu değil mi?

Değişime karşı olanlar özellikle seçim sürecinin paydaşı olanların bir gecede değişimci olmaları üzerinden değişimin anlamsızlığını iddia edip, bugünkü sonuçlarda payı olanların seçimin hemen akabinde değişim rolünü üstlenmeleri inandırıcı değil. Bir gün önce Kılıçdaroğlu’nun etrafında dönenler şimdi değişimci oldu diyorlar.

Elbette dün etkili sorumluluk noktasında olanların bugün değişimin öncü rolünü üstlenmiş olmaları değişimi kısmi olarak değersizleştirse bile değişimin kaçınılmazlığını ortadan kaldırmaz. Rus devrimi sürecinde ‘’Günün adamları bunlar, gelecek günlerinde adamları olacak!’’ dedikleri gibi. Günün adamlarının gelecek günlerin de adamları rolüne soyunuyor olmaları değişimin ihtiyacını ortadan kaldırmıyor.

KILIÇDAROĞLU’NUN KELLESİNİ VERMEYİZ!

Çok konuşulan, uzun süre konuşulacak olan İstanbul İl kongresinin sadece sonuçları değil, kongredeki konuşmalar, kullanılan dil, üslupta daha uzun süre konuşulacak.

İl başkan adayı Cemal Canpolat’ın kendi partisinin belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelttiği suçlamaları Cumhurbaşkanı Erdoğan AKP Grup toplantısında, İBB Meclis üyeleri İBB Meclis’inde kullanmaya başladılar bile...

Esas konuşulması gereken ama çok üzerinde durulmayan ise başta Genel Başkan Yardımcısı Hasan Efe Uyar olmak üzere demokratik bir kongre sürecini ‘kelle’ alıp ‘kelle’ verme noktasına getirilmiş olmasıdır. Değişim istemeyenler diyorlar ki ‘’sizin derdiniz değişim falan değil, değişim adı altında Kılıçdaroğlu’nun kellesini’’ almak.

Yani belli bir siyasi makamdaki birinin değişmesini talep etmek nasıl olurda onun kellesini istemek olarak tanımlanabilir. Böyle bir siyasi terminoloji olabilir mi?

Hasan Efe Uyar kongrede yaptığı heyecanlı konuşmada, parmağıyla Kılıçdaroğlu’nun fotoğrafını göstererek ‘’değişimden ne istediğinizi, neyi kastettiğinizi vallahi ben anlamış değilim. Siz o adamın kellesini istiyorsunuz, size o kelleyi vermeyiz’’ bu üslup, bu dil, demokratik teamüllere uyan bir dil midir? Böyle bir siyaset dili olur mu? Hasan Efe Uyar sadece bunu demiyor aynı zamanda ‘’CHP’yi kimse teslim alamadı, teslim alamaz’’ diyor.

Bu ne Allah aşkına parti içi demokratik yarışa talip olanların demokratik talebi ‘’CHP’yi teslim almak’’ olarak görülebilir mi, böyle şey olur mu?

Hasan Efe Uyar’ın bilip, CHP kamuoyunun bilmediği ‘’CHP’yi teslim almak isteyen, bilinmeyen bazı gizli güçler, bir takım egemen güçler veya başka emperyalist bazı güçler’ varsa bilinmesinde yarar var!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum