Ergün Aydoğan

Ergün Aydoğan

CHP'de değişim, aday kim olmalı?

                                  

Öncelikle tarihi 14-28 Mayıs seçimlerinin kaybından sonra değişimin kaçınılmaz zorunluluk olduğunu düşünenlerden olduğumuzun bilinmesinde yarar var. Denilebilir ki tamam ama değişimin içi doldurulamadı, değişim kitlelerde yeterince heyecana yol açmadı evet haklılık payı olabilir, tartışılabilir. Ama şu bir gerçek ki değişim olmasaydı değişimi en sert biçimde eleştiren değişim karşıtlarının bugüne kadar yapageldiği uygulamaların aynısının benzerlerini görecek, uygulamalarını eleştirenlere yönelik de şimdiye kadar olduğu gibi ‘’susun, konuşmayın, bakın AKP’nin en zayıf anı, bu seçimde kesin gönderiyoruz, tıpış tıpış sandığa gidin’’ diyeceklerdi!

Evet değişimin kaçınılmaz olduğunu savunduk ve başından itibaren destekledik... Ve fakat kamuoyu gibi yeni oluşan CHP yönetiminin süreci çok sağlıklı götüremediği endişesini taşımadığımızı söyleyemeyiz. Oysa değişimle birlikte oluşturulabilecek olumlu hava daha yukarılara taşınabilirdi ama nedense bir türlü o hava tam olarak oluşturularak kitlelerde heyecan dalgası yaratılamadı…

Başta uzun yıllar yönetim sorumluluğu üstlenmiş, akıllarına pek önseçim ve tüzüğü uygulamak gelmemiş olan eski CHP’li yöneticiler ve iktidar çevreleri Özgür Özel’i kurultayda verdiği söz üzerinden eleştirdiler. CHP Genel Başkanı Özgür Özel kurultay konuşmasında çok iddialı sözlerle önseçim ve tüzük değişikliği sözü verdi. Ve fakat aynen selefinin yaptığı gibi ‘üye yapısı sağlıklı’ değil gerekçeleriyle önseçim yapmadı, vakit darlığı nedeniyle de Tüzük değişikliği vaadini ileri bir tarihe erteledi. Hiçbir şekilde önseçim yapılmamasını haklı bulmuyoruz ama keşke Özgür Özel kesin ifadelerle kendisini bağlayan vaatlerde bulunmasaydı!

Neyse CHP’de bu tartışmalar dün olduğu gibi gelecekte de devam edecektir. Şimdi gelelim adaylaşma sürecindeki haklı haksız tartışmalara. Öncelikle bir işin belli bir yöntemi olmazsa sonuçları sağlıklı olmayacağı gibi tartışmalarda kaçınılmazdır.  Gerçekten yeni CHP yönetimi hangi seçim çevresinde neye göre aday belirleyeceğine bir türlü karar veremedi. Öyle olunca adaylık iddiası koyanlar ve parti kamuoyu haklı olarak aday yapılan ve yapılmayanlar üzerinden tartışma başlattı. Elbette yöntemi kesin hatlarıyla belli olmayan aday belirlemede sadece karar vericilerin tercihlerine göre belirlenen adaylar üzerinden olumlu-olumsuz tartışma yapılması kaçınılmazdır. Doğal olarak belirlenen adayı beğenen olur beğenmeyen olur. O olmasaydı, şu olsaydı, şu olmasa, bu olsaydı denmesi kadar doğal bir tartışma olamaz, hele ki CHP’de!

Bütün bu sağlıksız adaylaşma ve tartışma ortamında birde kendisini vazgeçilmez, yerinin doldurulamayacağına inanan mevcut başkanlar var. Oysa kendileri de aynı benzer yöntemlerle bir, iki, üç hatta beş dönem önce atanmış, bunca süre sanki başka hiç kimse yokmuş gibi sürekli görevde olanlar değiştirilince kızılca kıyameti koparmaları anlaşılabilir değildir.

Bu vazgeçilmezler bunca yıl koltuklarda otururken hiç akıllarına gelmeyen parti içi demokrasi biranda akıllarına geldi. Aynı yöntemlerle kendileri atanırken her şey normal iken kendileri olmayınca her şey biranda anormal oldu. Neymiş efendim CHP’de bir tasfiye süreci başlamış bir önceki yönetime yakın olanlar, belli inanç grubundakiler, belli etnisitede olanlar, belli illerden olanlar tasfiye ediliyormuş; bak sen hele!

Şimdi kendilerini vazgeçilmez, yerlerinin doldurulamayacağını düşünenler sizlerde başkalarının yerine gelmediniz mi, sizlerde sizden önceki yapıyı kökten değiştirmediniz mi, yaptığınız her şeyi Y-CHP olarak tanımlamadınız mı; neyin rahatsızlığıdır şimdi bu!

Bugün yeni yönetimin uygulamalarına itiraz eden sizler kazansaydınız bugüne kadar olduğu gibi sizin gibi düşünmeyenleri yok sayarak kendinize yakın olanlarla yol yürümeyecek miydiniz?

Ve en önemlisi bunca yıl her yaptığı doğru kabul edilsin, kararları sorgulanmasın diyen adı lazım değil ‘eski parti yöneticileri’nin ekranlarda parti kararlarını tartışmaya açmaları, AKP’lilerle birlikte CHP’yi tartışıyor olmaları belli bir amaca yönelik olsa da anlaşılır değildir. Öyle ki tartışmalardan sonra sunucunun CHP yöneticisi-milletvekiline peki siz ‘’CHP’ye oy verecek misiniz’’ sorusunu sormasıdır. Demek ki subiliminle değil açıkça CHP’ye oy vermeyebileceği gibi bir sonuç anlaşılmakta!

Ne yani bu 31 Mart seçimleri döneminizdeki seçimlerden daha mı önemsiz! AKP kaybına tahammül edemediği İstanbul’u aldığında, yerel seçimlerde istediği başarıyı elde ettiğinde cumhuriyetin tabutuna son çivi yeni anayasa yapım sürecini başlatacağı görülmüyor mu!

Parti içi iktidar olmak her şeyden önemli mi… İktidarın 31 Mart seçimlerinde gücüne güç katması, İstanbul’u tekrar kazanmasının önüne geçilmesi, parti içi iktidardan önemsiz midir?

Bugüne kadar Kemal Kılıçdaroğlu’na ‘Bay Kemal’ ve benzeri en ağır eleştiriler yönelten Erdoğan’ın biranda Kılıçdaroğlu’nu savunuyor gözükmesi de mi bir şey ifade etmiyor?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.