Ergün Aydoğan
Ayrım yapmıyor; garip ve mahzun bırakıyoruz...
‘’Hiçbir belediyeye ayrımcılık yapmıyoruz Hükümet olarak partilere bakmaksızın tüm belediyelerin kamudan aldığı payı eksiksiz gönderiyoruz’’ diyor partili cumhurbaşkanı Erdoğan. Kelimelere ‘takla’ attırarak buna vurgu yapılmasının nedeni depremin yıldönümünde Hatay’da yaptığı ‘’Merkezi yönetimle, yerel yönetim uyum içinde olmazsa hizmet gelmez. Hatay’a geldi mi? Bak Hatay mahzun, Hatay garip kaldı’’ konuşmasına duyulan kamuoyu tepkisi sonucudur.
Hiçbir belediyeye ayrım yapmıyoruz derken ‘’kamudan aldığı payı eksiksiz gönderiyoruz’’ deniyor. Yani belediyelerin nüfusa oranlı olarak aldığı yasal ödeneklerinden söz ediliyor; çünkü onu isteseler de kesemiyorlar!
Onun dışında hükümetin idari, mali hiçbir imkanından muhalefet belediyeleri yararlandırılmıyor. Devletin yapması zorunlu kamusal hizmetleri ‘’normalde kendilerinin yapması gereken yatırımları vatandaşlarımız mağdur olmasın diye hayata biz geçirdik’’ denilen yatırımların mali bedelini anında muhalefet belediyelerin alacaklarından tahsil ediliyor; iktidar belediyelerine gösterilen toleransın tam aksine!
Sadece partili cumhurbaşkanı Erdoğan ‘’ayrım yapmıyor, garip, mahzun bırakıyoruz’’ demiyor benzer cümleleri Muğla Büyükşehir Belediye Başkan adayları Aydın Ayaydın’da Muğla’nın hizmet alması için belediyenin iktidarda olmasına vurgu yapıyor.
Ayrımcılığın nasıl yapıldığını CHP Muğla Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ahmet Aras katıldığı TV 100 programında birçok uygulamadaki örneklerle birlikte ve CHP’li belediyelerin en çok pay ödediği Belediyeler Birliğinin CHP’li belediyelere nasıl ayrımcılık yaptığını anlattı.
AYRIMCILIĞIN VÜCUT BULMUŞ HALİ İSTANBULDUR
Partili cumhurbaşkanı Erdoğan için olmazsa olmaz İstanbul’un ‘geri alınması’ dır! İstanbul’a 25 yıl hakim olunca ‘özel mülkü’ gibi görüyor, İstanbul’u geri alınması gereken zorunluluk olarak görüyor. Dolayısıyla sistem gereği kontrol altına alınmış devletin idari ve mali tüm imkanları en son limitine kadar CHP’li belediyeye kapatılıyor. Geçmişte merkezi yönetimin kendisini dışlamasından rahatsız olan Erdoğan şimdi yok saymayı, daha ağır, sert uygulamalarını İmamoğlu’na karşı yapıyor.
İstanbul başta olmak üzere CHP’li belediyeler İller Bankası’ndaki yasal ödenekleri dışında kredi imkanları olabildiğince sınırlı. Diğer kamu bankalarının hiçbir muhalefet belediyelere kredi tahsis etmemekte, geriye dönüşü riskli birçoklarına kamu bankalarının muslukları açık iken krediler muhalefet belediyelerine kapatılmış durumdadır.
Metro yapımlarıyla ilgili bulunan yurtdışı Eorubond kredi finansmanları cumhurbaşkanı tarafından imzalanmamakta, uzun yıllardır onayda beklemektedir. Yine aynı şekilde metrobüs ve otobüs alımları için bulunan yurtdışı kredilerine imza onayı verilmemektedir.
Sadece o da değil, Murat Kurum neyi vaat ediyor, taksi sorununu çözmeyi! Peki İmamoğlu seçildiği günden beri taksi sorununu çözmek için kaç kez Ukome’ye öneri getirdi, belediyeyi kaybettikten sonra yapısı değiştirilerek çoğunluk yapısı kamu görevlilerinden oluşan Ukome İBB’nin önerisini kaç kez reddetti?
Elbette kuvvetler birliğinin esas olduğu partili cumhurbaşkanlığı sisteminde devletin bütün organ ve aygıtları cumhurbaşkanının emrindedir. Devletin hiçbir unsurunun cumhurbaşkanından izinsiz, bağımsız hareket etmesi söz konusu değildir. Cumhurbaşkanı da yerel seçimleri özellikle İstanbul’u almayı başarı ve başarısızlık üzerinden değerlendiriyor, bunun bir anlamda güven oylamasına dönüştürmeyi hedefliyor… kent meydanlarında mitingler yapıyor, İstanbul’da 2019’da olduğu gibi her ilçede mitingler yaparak, anayasal tarafsızlık yeminini bir kenara bırakarak partisinin adaylarına oy istiyor, partisinden olmayan belediye başkanlarını hedef alıyorsa ‘muhalefet belediyelerine ayrım yapmıyoruz’ demesi zaten inandırıcı değildir.
Döneminde yüksek sesle şikayet ettiği merkezi yönetim tarafından yok sayılmanın daha ileri boyutunu şimdi kendisi yapıyor. Yani dün neyden şikayetçi olmuşsa aynısının fazlasını bugün kendisi yapıyor.
Kısaca devlette sağlanan tek sesliliğin yerel yönetimlerde de olması arzu ediliyor. Özellikle muhalefetin kısmen alan bulduğu İstanbul ve Ankara’nın da iktidarda olması çok isteniyor. Eğer o sağlanabilirse toplumsal muhalefetin bulduğu kısmi alanda tam kontrol altına alınmış olacak. E böylesi yüksek bir siyasi hedef varsa devletin gücü ve kuvveti CHP adaylarına karşı kullanılmaz mı?
Dolayısıyla CHP belediye başkan adayları sadece rakipleriyle değil aynı zamanda cumhurbaşkanına, devlete karşı mücadele ediyorlar…
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.