Dr. Girayalp Karakuş

Dr. Girayalp Karakuş

SOVYETLER BİRLİĞİ TÜRKİYE’YE SALDIRSAYDI NATO TÜRKİYE’Yİ KORUMAYACAKTI

Sovyetler Birliği Soğuk Savaş döneminde Türkiye’ye saldırsaydı NATO Türkiye’yi koruyacak mıydı? NATO stratejisi, Türkiye’ye yeter güvenlik sağlamakta mıydı? Bu konuda cevap vermek için ABD resmi belgelerinden yararlanmış kişilerden Colombia Üniversitesi’de doktora tezi veren James Madison Garret ve pek çok yerli-yabancı araştırmacıdan yararlanıldı. Garret’ın temel özelliği ise hem Türk hem de ABD askeri makamlarıyla görüşmüş olmasıdır.

SOVYETLER İŞGAL ETMEYECEKTİ

            James Madison Garret’ın tezine göre Türkiye Sovyetler Birliği karşısında zayıf durumdaydı. Sovyet füzelerine karşı uygun bir savunma sistemi yoktu. Türkiye’nin tarım ekonomisi bu dezavantajı pasivize etmekteydi. Ancak Sovyetlerin nükleer silahı milyonlarca insanı öldürebilecek güçteydi. Sovyetlerin denizden Türkiye’yi istila etmesi de zayıf bir ihtimaldi. Çünkü denizden istila maliyetli olabilirdi. Sovyetler ya doğudan ya da Trakya’dan saldırabilirdi. Ama bunların hepsi teori olarak kaldı çünkü böyle bir eylem hiçbir zaman olmadı.

Cangül Örnek’in “Türkiye’nin Soğuk Savaş Düşünce Hayatı” adlı kitabında belgeleriyle (ABD ve İngiliz belgeleri) Sovyetlerin Türkiye’yi işgal etme gibi bir planının olmadığını kanıtladı. CIA belgelerine göre Türkiye ABD yardımlarından faydalanabilmek için Sovyet tehdidini abartmıştır. (1)

OYALAYACAK KADAR YARDIM

            ABD askeri yardım heyetinde görev yapmış General Robert C. Aloe’nin belirttiğine göre, politika planlayıcıları düşünmüşlerdir ki, genel bir savaş halinde, Ortadoğu’daki bir Sovyet ilerlemesinin birkaç gün hatta birkaç hafta geciktirilmesi NATO’nun lehineydi. Bu durumda Türkiye’ye belli bir süre direnebilecek kadar askeri yardım yapılmıştı. Sovyetlerin Türkiye’de bir süre oyalanması sonucunda Sovyetler Ortadoğu’ya inmekten vazgeçebilirdi. Çünkü Sovyetler bölgeye yerleşirse bir daha çıkarmak güç olabilirdi. (2)

NATO TÜRKİYE’Yİ UMURSAMADI

            Türkiye için ana amaç yurdun korunması iken, NATO için Türkiye ikincil konumdaydı. NATO’nun tek amacı Sovyetlerin Ortadoğu petrollerine inmesini engellemekti.  NATO, Türkiye’den en düşük maliyetle maksimum verim almak istiyordu. Sonuç, Türk hükümetleri Sovyet korkusundan ihtiyacından fazla askeri harcamalar yapmak zorunda kaldı. Bu durum bütçeye ağır yükler getirdi. Ayrıca ABD tedavülden kalkmış silahları Türkiye’ye satarak kazanç elde etti. NATO, Türkiye’yi Ortadoğu savunmasının bir parçası olarak gördü.

Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler ise her zaman inişli çıkışlı oldu. Mısır, Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan bile doğrudan ABD ile ilişki kurabilirken, Türkiye ABD’de muhatap bulmada her zaman sorunlar yaşadı. ABD’den yeterli yatırımları da hiçbir zaman alamadı.

ÖNCELİKLER FARKLIYDI

            Türkiye Trakya ve Boğazlardan önce Anadolu’nun savunulmasını öncelerken, NATO Boğazların savunmasını işaret etti. Ulusal güvenlik stratejisinde de Türkiye ve NATO ile anlaşamadı. ABD danışmanlarına göre, Türkiye ekonomisinin üstünde bir kara kuvveti bulunduruyordu. Türkiye ise bunu ülke savunmasında gereklilik olarak gördü. NATO yetkilileri Türkiye’nin Sovyetler’e ne kadar dayanacağını dahi hesaplamıştı. İki ay… 30 Kasım 1951’de U.S News and World Reports, Amerikan müşavirleri inanıyorlardı ki Anadolu düşse bile askeri gözlemciler Adana’nın elde tutulacağından emindirler. (3)

 

 

ATATÜRK DÖNEMİ PAŞALAR İSTENMEDİ

Amerikalılar Atatürk döneminden kalan paşalardan da hoşlanmadı. Çünkü bu paşalar ABD’li yetkililerin her dediğini yapmadı. Yurtsever duygularla hareket eden askerler ulusal çıkarlara uygun hareket etti.

İŞGALDE NATO HAREKETE GEÇMEYECEKTİ

            Haziran 1969’da London Times ilâvesinde, gazetenin askeri yazarı Charles Dougles Home NATO’nun Türkiye’yi korumayacağını belirtti. Yazısında şunları ifade etti: “Karada Türkiye, haklı olarak, NATO taahhüdü konusunda örneğin Batı Almanya’ya nazaran kendini daha az güvenlikte hissetmektedir. Türk-Rus sınırında, birkaç yüz milkare Türk dağlık arazisinin Rusların eline geçmesinin, öteki NATO üyeleri tarafından âni ve kesin bir mukabeleye yol açmayacağı açıktır.” (4)

ABD GENELKURMAYI: TÜRKİYE ÖNCELİK DEĞİL

            1950 Ekiminde ABD Genelkurmay Başkanı Generaşl Bradley “Combat Forces Journal” da yazdığı yazı, Türkiye’de hoşnutsuzluk yarattı. Generale göre NATO’nun asıl amacı Batı Avrupa’nın korunmasıydı. Türkiye, Afganistan, İran ve Irak gibi ülkeler mahalli harp alanlarıydı. Yani tali yerler olduğu için öncelik bu ülkeler değildi. ABD’nin tutumunu şöyle ifade etti:

            “Mahalli harplerin, haksız yere, bizi asıl görevimizi yerine getirmekten alıkoymasına kesinlikle müsaade etmeyeceğiz.  Mahalli savaşların kaynaklarımızı tüketmesine izin vermeyeceğiz.”(5)

            Genelkurmay Başkanı Bradley’in açıklamalarından şu anlaşılıyor: “Türkiye mahalli harp alanıydı ve savaş için öncelikli bir yer değildi.”

KISSENGER: KENDİ SEÇTİĞİMİZ YERDE SAVAŞIRIZ

            Sadece General Bradley değil aynı zamanda sertlik politikası yanlısı ABD Dışişleri Bakanı John Foster Dulles ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Henry Kissenger’da böyle düşündü. Kissenger’a göre, “ABD kendi seçeceği yerde savaşmalıydı.” Amerikan stratejistleri mahalli harp alanlarını gri bölgeler olarak tanımlamıştı. Kissenger, “Malatya’ya kadar uzanan bölgeyi gri alan olarak gösterdi” Yani Sovyetlerle mücadelede öncelikli yerler değildi. Bu durumda jeo-politik açıdan önemli bir yeri olmayan Kars ve Ardahan için NATO’nun dövüşmeyeceği ortaya çıkıyor. Türkiye böyle tanımlamalara itiraz ettiyse de herhangi bir cevap alamadı. (6)

            Peki Sovyetler Birliği topyekun bir savaşı kaldırabilecek güçte miydi?

            CIA’nin Mart 2001’de “Princeton Belgeleri” adıyla açıkladığı 19.160 belgeden sonra bu soruya cevap verilebilir. Princeton Belgeleri içindeki bir uzman raporuna göre, geçmişte CIA’nin öngördüğü gibi büyük bir Sovyet askeri güçlenmesi mümkün değildi, çünkü Sovyet ekonomisi böyle bir silahlanma harcamasını kaldıramazdı. Ancak CIA yönetimi bu değerlendirmenin Ulusal İstihbarat Tahmini ile birlikte dağıtılmasını istemedi.  (7)

            Sonuç olarak Anglo Amerikan değerlerle dizayn edilmiş NATO’ya Türkiye’nin katılmasının üç nedeni vardı. Güvenlik, ekonomik kalkınma ve Batılılaşma. Türkiye’nin bu üç faktörde ne kadar başarılı olduğu tartışmalı bir konu. 

KAYNAKÇA

1)Cangül Örnek, Türkiye’nin Soğuk Savaş Düşünce Hayatı, Can İnceleme, İstanbul, 2015.

2)Doğan Avcıoğlu, Devrim ve Demokrasi Üzerine, Tekin Yayınevi, İstanbul, 1980, s. 405.

3)Age.

4)Age.

5) Age.

6) Age.

7)Joseph J. Trento, CIA’nin Gizli Tarihi, Pegasus Yayınları, İstanbul, 2005, s. 546.

Önceki ve Sonraki Yazılar