
Bedri Baykam
Kayyuma karşı halk, partisiyle direniyor!
Bunu da gördük.
CHP’den 1,5 yıl önce istifa etmiş olan Gürsel Tekin, Özgür Çelik yerine İstanbul il başkanlığına kayyum olarak atamışlar. Yandaş medyada gördüm ki, “CHP’yi, CHP’liler yönetecek” demiş. Ama işin acı tarafı kendisi CHP’li değil… İstifasını bilen biri olarak, bu demecine çok şaşırdım.
İktidar, kendisine ait olmayan belediyelerin başkanlarını sırayla hapse attı. Gücünün yettiği yerlerde de bazılarını transfer etti. Büyük plan çerçevesinde CHP’nin “yapı söküm” işlemi son hızla ilerlerken, İstanbul Kongresi’nin iptali önümüze geldi. Gündem yorumlarla doldu: “Kongre iptal, demek ki delegeler iptal, demek ki kurultay iptal, demek ki CHP yönetimi iptal, demek ki genel başkan iptal!” İktidar sevici medya ve hukuk birimlerinin aceleciliğine hayranım.
Ankara Barosu hatırlatmış yasaları: “Asliye Hukuk Mahkemeleri, siyasi parti kongrelerine ilişkin karar vermeye yetkili değildir. Siyasi Partiler Kanunu’nun 21. maddesi uyarınca kongreler İlçe Seçim Kurulu Hakimi gözetiminde yapılır ve verilen kararlar kesindir. Söz konusu kararlar, yalnızca Anayasa’nın 79. maddesi uyarınca Yüksek Seçim Kurulu tarafından kaldırılabilir. Bu çerçevede Asliye Hukuk Mahkemeleri’nin verdiği iptal kararları açık bir görev gaspıdır ve yok hükmündedir. Yargının siyasetin baskısı altında parti iradesine müdahale etmesi, hukuk devletini yok etmekte ve demokrasiyi ağır biçimde yaralamaktadır.”
Bu olay hukuksuz. Bu tip olaylarda geriye dönük işlem mümkün olsa, mühürsüz oy çuvallarının sayılmasıyla oluşan 2017 Referandum sonuçları geçersiz olur ve bugünkü rejim çöker. Seçimlere itirazın bir süresi vardır o süre geçtikten sonra sonuçlar resmi olur. YSK’nın varlığını inkar etmek anlamına gelen bu karar, ülkenin yasalarını, rejimini, anayasasını hiçe sayan bir kin operasyonunun sonucudur.
AKP, İmamoğlu’nun adaylarını dört kere yenerek İstanbul’u almasını ve Türkiye genelinde de birçok belediyenin CHP’ye geçmesini bir türlü hazmedemedi. Bunu, sona ermekte olan iktidarlarının kaçınılmaz kanıtı olarak gördü. Birkaç ay önce Kurultay için ortaya atılan “mutlak butlan” iddiası, bu sefer İstanbul Kongresi ile ilgili bir davaya uzanınca malum kadrolar CHP’den bu yöntemle kurtulacaklarına inandılar.
İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve Genel Başkan Özgür Özel’in salı akşamüstü birbiri peşi sıra verdikleri tepkiler dört dörtlüktü. CHP bu hukuk dışı girişimi hiç üzerine alınmadı ve “yola devam ediyoruz” dedi. Özel, aynı günün akşamında demokrasi tarihimize geçen sözler söyledi. Öncelikle son derece netti: “Kayyum olarak atanan biri olarak Gürsel Tekin’in ne söylediğinin hiçbir önemi yoktur. Zaten kayyum atandığı an (kendisi istifa ettiğini unuttuysa) biz kendisini ihraç ediyoruz. Kayyum atanan herkesi anında partiden atarız. CHP’nin seçmediği hiç kimse il başkanlığımıza giremez.” Özel daha sonra yine İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’na yönelik itiraz edilemez bir tespit yaptı: “Daha ortada iddianame yok, sen yüzyılın en büyük yolsuzluk dosyası diyorsun. Daha iddianame yazılmamışken, sanki hakim karar açıklıyor gibi bunları söyleyebiliyorsun bu tamamen hukuksuz bir tavır.”
Farz edelim, Fenerbahçe veya Galatasaray’dan biri rakibinin kendisine karşı hangi kadroyla çıkacağını belirliyor ve korktuğu futbolculara da yasaklar koyuyor. AKP’nin yapmaya çalıştığı bu. Rakipsiz bir demokrasi, İmamoğlusuz bir CHP -ki o da zaten tehlikeli…
Orta Doğu ülkelerinde gücü ve silahı eline geçiren nasıl ülkenin rejimini kendi kafasına göre tasarlamaya girişiyorsa, ne acıdır ki bu iktidar da yasaları kendi çıkarlarına göre değerlendirip her gün yeni icatlarla, önünde hiçbir engelin bulunmadığı bir dünya hedefliyor. Bu uğurda önce güçler ayrılığını yok eden AKP, yalnız tek adam rejimine geçmekte kalmadı, bunun da ötesinde tek adam rejiminin normalde bağlı olduğu yasa ve prosedürleri de altüst ederek her sabah işlerine yarayan günlük hikayeler yazmaya başladı. Sonuçta, bağlı olduğu uluslararası anlaşmalar ve kurumlar sebebiyle açıkça “demokrasiyi yok sayıyoruz” denilemediği için, hayallerindeki dünyayı var olan yazılı sistemimizin içine oturtmaya çalışırken ortaya her türlü hukuk garabetini atıyorlar.
HUKUKİ SALDIRI SÜRERSE CHP MASADAN KALKMALI
Özgür Özel’in 19 Mart’tan bugüne kadar gösterdiği performans tarihidir, takdire şayandır. Özel, asil ve cesur duruşuyla sadece CHP örgütüne değil tüm muhalefete ve halkımıza güven vermektedir. Yalnız kendisinden rica ettiğim bir konu var, şayet bu yaşanan hukuki saldırı önümüzdeki günlerde sürerse CHP’nin derhal Ankara’daki o komisyon masasından kalkması lazım. Hele ki bu son olaydan sonra, CHP’nin adında “demokrasi” geçen o masada oturması kendi değerleriyle ve varlığıyla alay edilmesine çanak tutmak olur. Demokrasinin fiili olarak rafa kalktığı bir ortamda o komisyonu işler gibi göstermek her kökenden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyla alay etmekle eşdeğerdir. Artık Büyük Orta Doğu Projesi’ne hizmet komisyon masasından başka bir şey değildir. CHP bunu çok rahat anlatır ve hiçbir Kürt vatandaşımız o masadan ayrıldı diye CHP’ye kızmaz. DEM’in hala o masada olmasına ise artık pek şaşırmıyorum, ama “pes!” diyorum. Lütfen bir daha demokrasiden bahsetmesinler.
Özgür Özel net olarak “Bu kararı tanımıyoruz” demesine rağmen, basındaki bazı arkadaşlarımızın bu darbe gerçekleşmiş gibi davranması ve olası olaylar hakkında yaptıkları yorumlar bu senaryoların sahiplerine yaramaktadır; lütfen bundan kaçının.
Özel’in, halkların her türlü darbeye karşı direnme hakkı olduğunu hatırlatması en önemli noktaydı. Bu ülkenin kurucu partisi olan CHP’ye yönelik her türlü saldırı, halkın kendisine yapılmış sayılır. Halk, özgür iradesine saldırılmasına izin vermez. Dolayısıyla Özel’in bu hatırlatması yerindedir ve tarihidir. Hiç kimse, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının boynuna tasma takabileceğini sanmasın. Bu onurlu halk, tarihte de daima haklarına sahip çıkmayı bilmiştir.
Gürsel Tekin’e gelince, partiden istifa etmiş olan ve dünden itibaren partiden ihracı kesinleşen birinin kendisini CHP İl Başkanlığı’na atanmış kayyum zannetmesi, doktorları ilgilendiren bir vakadır. CHP’den istifa etmiş birinin de kimsenin kendisinin parti aidiyetini tartışamayacağını söylemesi ise mizah dergilerini ilgilendirir. Bu arada bir şeyi de söylemeden edemeyeceğim. Özlem Çerçioğlu CHP’yi bırakıp cumhurbaşkanının himayesine girdiğini söylediği gün, gözümde zaten yerle bir olmuştu. Tekin ise, siyasette bundan sonra da göremeyeceğimizi sandığım bir yeni seviye kaybını yaşatabildi. Çerçioğlu’nu bile sollamayı başardı.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.