Erdoğan’la Bahçeli arasındaki görüşmenin gergin geçtiği, iki tarafın masadaki sorunların çözümü konusunda neredeyse taban tabana zıt görüşler ortaya koyduğu, kamuoyuna yapılan açıklamalardan anlaşılıyor.
En çok su yüzüne çıkan HDP…
Bahçeli ısrarla HDP’nin kapatılmasını istiyor. Erdoğan buna karşı olduğunu etrafındakilere söyletiyor. MHP lideri AKP’ye yaptığı çağrıların sonuç vermemesi üzerine bu kez Yargıtay’a yüklendi, bir an önce kapatma davası açmasını istedi. Yargıtay’ın da böyle bir dava açmaya niyetli olmadığı, ancak Erdoğan’ın bastırması halinde harekete geçebileceği söyleniyor.
Bahçeli, bu gelişmelerin ardından CHP ile İYİ Parti’ye yüklendi, bu iki partinin HDP’nin kapatılmasına karşı olduğuna gönderme yapıp suçu ve suçluyu övdüğünü, bunun yardım ve yataklığa kadar gideceğini söyledi!
CHP ve İYİ Parti iktidar değil, mahkeme değil, Yargıtay’a talimat verme gücünde değil! Bu yetkilerin kimde olduğu belli.
***
HDP’nin dünden bugüne değişen bir politikası yok.
O zaman Bahçeli niçin ısrarcı?
Açıklanan neden, Kobani iddianamesi, HDP’nin terör örgütü ile bağlantılı olması.
Ancak siyasetin genel seyri, başka nedenlerin de devrede olduğunu, Cumhur İttifakı’nın geleceği konusunda MHP’nin tavrını koyduğunu gösteriyor.
Acaba şöyle bir tablo mu söz konusu:
Bahçeli, Erdoğan’ın arayışlar içinde olduğunu gördü. Bu arayışların sınırının olmadığını, yüzde 50 artı 1 için herkesi ittifaka katmaya hazır olduğunu gördü. 2010’ların açılımını anımsatacak adımlara da sıcak baktığını gördü. Böyle bir adımı baştan kesmek için harekete geçti!
AKP’nin kamuoyuna yansımayan temasları Bahçeli’ye elbette ulaşıyordur. MHP’nin bu konundaki rahatsızlığı 23 Haziran 2019’da yenilenen İstanbul seçimlerine kadar dayanıyor. Önce Abdullah Öcalan’ın İmralı’dan gönderdiği mektup gündeme düştü. Munzur Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Kemal Özcan, Öcalan’dan 20 Haziran 2019’da mektup getirmişti. Öcalan, HDP’nin İstanbul seçimlerinde tarafsız kalmasını istiyordu.
Bundan verim alınamayınca TRT, 22 Haziran’da Öcalan’ın kardeşi Osman Öcalan’la röportaj yapmıştı. Bütün mesele Kürt kökenli seçmenin Ekrem İmamoğlu’na oy vermemesini sağlamaktı. Kuzey Irak’ta yaşayan Osman Öcalan da demokratik hakkını kullanmış, TRT’ye bu yönde demeç vermişti. O günlerde MHP’nin bundan duyduğu “rahatsızlığı” CHP’ye koz vermemek için içine attığı konuşulmuştu.
Ancak iktidarın Osman Öcalan ilgisinin bir seçimlik olmadığı anlaşılıyor. Osman Öcalan 20 Aralık 2020’de, “Cumhurbaşkanı’nın bir danışmanı geldi, uzun uzun konuştuk” dedi. AKP sözcüsü Ömer Çelik, konuyla ilgili soruya şu yanıtı verdi:
“Yorum dışı bir konu!”
***
Osman Öcalan’ın uluslararası alanda da kullanıma açık bir kişi olduğu biliniyor.
Abdullah Öcalan’la aralarının iyi olmadığı da Kuzey Irak kaynaklı yorumlar arasında.
Osman Öcalan’ın kırmızı bültenle mi kırmızı halıyla mı arandığı belli değil!
Eğer buradan siyaset üretilecekse Türkiye’nin terörle mücadele birikimine yazık!
Sonuç olarak gündemdeki konu Türkiye’nin iç barışıdır. Kapatılsın-kapatılmasın diye tartışılan parti, yasal gereklilikleri yerine getirmiş, 6 milyon oy almıştır. Kitabın ortası burasıdır.
İktidar bir kez daha önümüzdeki nesilleri önümüzdeki seçimlere kurban ediyor.
AKP’nin soruna bakışı ne yazık ki hep seçime endeksli oldu!
Bahçeli, Balbay'ın "HDP Üzerinden Hesaplaşma" başlıklı yazısında yer alan; HDP'nin kapatılması üzerinden ikilinin fikir ayrılığının derinleştiğine yönelik analizlere tepki göstererek "Sözde köşe yazarları var ki, Mustafa Balbay bunlardan birisidir, bizzat duymadığı, duymasının da mümkün olmadığı iki kişi arasında geçen konuşmaları saptırarak, hayal mahsulü anlatımlarla kamuoyuna servis edebiliyor" ifadelerini kullandı.
Bahçeli ayrıca, medyada yorum yapan birçok gazeteciyi hedefine aldı.
HABERTÜRK, KRT, HALK TV...
Twitter hesabından açıklamalarda bulunan Bahçeli şunları kaydetti:
"Ne ibret verici bir gerçektir ki, kırk alim bir delille ikna olur da, bir cahil kırk delille ikna olamaz. Farabi diyor ki, bilmek bir usta edasıyla hayata şekil vermektir. Susması gereken yerde konuşanlar, üstelik boş ve yalan konuşanlar hayatın akışını bozan tortulardır.
Dilden dökülenlere kalbin kefaleti, kalpten geçenlere dilin tercümanı ancak onurlu, olgun ve omurgalı insanların harcıdır. Bu harç ki, bir insanın haysiyet sütunlarını, hamiyet ve şahsiyet kolonlarını inşa eder. Bunlardan mahrumiyet çekenlerin dünyası külliyen mağlubiyettir.
Bu düşüncelerle, televizyonlarda farklı isimlerle gösterilen tartışma programlarını izlediğim zaman ne kadar yavan, yalan, yanlış ve yozlaşmış değerlendirmeler yapıldığına, kirli ve kişiliksiz senaryoların nasıl tedavüle alındığına teessüfle tanık oluyorum.
Bazı sözde köşe yazarları var ki, Mustafa Balbay bunlardan birisidir, bizzat duymadığı, duymasının da mümkün olmadığı iki kişi arasında geçen konuşmaları saptırarak, hayal mahsulü anlatımlarla kamuoyuna servis edebiliyor. Biz okurken utanıyoruz, onlar yazarken utanmıyor.
Ayrıca Habertürk televizyonunda Veyis Ateş’in hazırlayıp sunduğu Türkiye’nin Nabzı isimli programın dün geceki bölümünü dikkatle izledim. Deniz Zeyrek, İsmail Saymaz ve İbrahim Uslu’nun açıklamalarını bu kadar yalan senaryoyu nasıl ürettiklerini düşünüp hayretle takip ettim.
Alayına bakınca gıybet ve dedikodunun ete kemiğe bürünmüş halini gördüm.
Meğer Türkiye’de neler oluyormuş! Türk siyasetinde ne çok konuşulan konu varmış! Hele hele MHP’nin hiç haberimiz olmayan ne stratejileri ve siyaset önermeleri devredeymiş! Maşallah bizi bizden daha iyi biliyorlar! Atıyorlar, tutuyorlar, ama sürekli ters köşeye yatıyorlar.
Habertürk, Halk TV, KRT gibi televizyon kanalları aynı tempoyla ve aynı tip konuklarıyla yayınlarına devam etmelerinde yarar vardır. Çünkü onlara bakınca, konuşanların düşüncelerinden ziyade arkalarındaki lekeli zihniyetlerin gerçek niyetleri açığa ve ortaya çıkmaktadır.
"HDP’NİN KAPATILMASIYLA İLGİLİ GÖRÜŞÜMÜZ BERRAKTIR"
Sipariş üzerine görüş bildiren zavallılar ışık mı saçtıklarını zannediyorlar? Halbuki Hz. Mevlana’nın dediği gibi, ışık saçmak için önce yanmak lazımdır. Gerçi insan yanar kul olur, odun yanar kül olur. Sönmüş ve silinmiş akıllarıyla, yandıklarını sananlar ancak küle dönerler.
Kumandalı yorumcular, icazetli televizyonlar ne söylesek anlamazlar, anlayamazlar. Onlar belgeli delilli gerçeklere inanmazlar, tek sermayeleri olan dedikoduyla cehalet tünelinde küstahlığın rayını döşerler. Biliyorum, ne söylesek beyhudedir. Çünkü gafile kelam nafile kelamdır.
HDP’nin kapatılmasıyla ilgili görüşümüz berraktır ve öncelikle bir hukuk meselesidir. İnanıyorum ki, hukuk kendi mecrasında en makul ve milli vicdana muvafık çözüm yolunu bulacak ve adalet tesis edilecektir. MHP’ye düşen bir sorumluluk olursa da gereği seve seve yapılacaktır.
Cumhur İttifakı hususunda fitne çıkarmak için tahkimat yapanlara da diyorum ki, rahat olun, huysuzluğu bırakın, hırçınlıktan dönün, samanlıkta olmayan iğneyi aramaktan vazgeçin. Net olarak açıklıyorum, neye mal olursa olsun Cumhur İttifakı sonuna kadar yaşayacaktır.
"NEYE MAL OLURSA OLSUN CUMHUR İTTİFAKI SONUNA KADAR YAŞAYACAKTIR"
Cumhur İttifakı hususunda fitne çıkarmak için tahkimat yapanlara da diyorum ki, rahat olun, huysuzluğu bırakın, hırçınlıktan dönün, samanlıkta olmayan iğneyi aramaktan vazgeçin. Net olarak açıklıyorum, neye mal olursa olsun Cumhur İttifakı sonuna kadar yaşayacaktır.
Sayın Cumhurbaşkanımızın Cumhur İttifakı’nın zeminini genişletmek amacıyla yaptığı veya yapacağı temas ve ziyaretlerden rahatsız olmamız söz konusu değildir. Hatta bu temas ve ziyaretlerin ittifakımızın güçlenmesine hizmet edeceğinden dolayı desteğimiz tamdır.
"CUMHUR İTTİFAKI’NI BOZMAYI HİÇBİR ŞART ALTINDA AKLIMIN KÖŞESİNDEN GEÇİRMEM"
Herkes işine baksın, falcılık yapmasın, niyet okumasın, boşa sallayıp dolu tutmanın arayışında olmasın. Cumhur İttifakı Türk milletinin ruh kökünden doğmuştur. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle birlikte Türkiye’nin yegane güvencesidir.
Malum yorumcular, mahut televizyon ve gazeteler bilsinler ki: Bit için dam yakmam. Pire için yorganı ateşe vermem. Karanlık emel sahipleri boşu boşuna çırpınmasın, boş yere hayal kurmasın. Cumhur İttifakı’nı bozmayı hiçbir şart altında aklımın köşesinden geçirmem.
Biraz edep diyorum. Biraz izan diyorum. Asılsız isnat ve iftirayla varılacak yer derin bir çukurdur. Bizim için çukur kapatılmak için vardır. Hz. Mevlana ne güzel de söylemiş: “Aklım kalbime; “İman nedir” diye sordu: Kalbim ise aklımın kulağına eğilerek iman “Edeptir” dedi.”
Cumhur İttifakı, aziz milletimizin ve henüz doğmamış Türk çocuklarının huzur meşalesi, umut nişanesi, birlik ve kardeşlik kaynağıdır. Sayın Cumhurbaşkanımızla ittifakımız çıkara değil tertemiz milli hedeflere bağlı ve millete hizmet aşkına dayalıdır.
Yusuf Has Hacib’ten mülhem diyeceğim son olarak şudur: Sözlerim, gözü olmayanlara göz, özü olmayanlara ders olsun. Milletime de gönülden selam olsun."