Erdoğan'ın; Boğaziçili öğrencileri "terörist" diye suçlaması bir strateji mi?

Erdoğan'ın rektörün atanarak belirlenmesini protesto eden Boğaziçili öğrencileri "terörist" diye suçlaması bir strateji mi? Kamuoyu araştırmacısı İbrahim Uslu'ya göre, Erdoğan seçmen kitlesindeki sadakati artıyor. 

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2 Ocak'ta Boğaziçi Üniversitesi'ne Prof. Dr. Melih Bulu'nun atanmasına karşı çıkan ve rektörün seçilerek belirlenmesini isteyen öğrencilere "Siz öğrenci misiniz, yoksa siz rektörün odasını basmaya kalkışan, orayı işgale kalkışan terörist misiniz?" ifadesini kullanarak tutumunu sertleştirdi. "Rutin bir atamanın üniversiteleri karıştırmak için kullanıldığını" savunan Erdoğan, dünkü açıklamasında "Bu kirli senaryonun aktörlerini Cumhuriyet mitinglerinde darbe çağrısı yaparken gördük" ifadelerini kullandı.

Erdoğan, protestoları Gezi eylemleriyle de karşılaştırarak "Gezi olaylarında esnafın malını mülkünü yağmalarken gördük. Bunları Bezmiâlem Vâlide Sultan Camii'ni işgal ederken, orada bira kutularıyla beraber nasıl bir işgalci hareket yaptıklarını da gördük. Dolmabahçe'deki Başbakanlık Ofisi'ne kalkıp da kanal açmak suretiyle nasıl görüntüler verdiklerini gördük" dedi.

Ancak aslında Gezi eylemlerinde camide bira içildiğine dair herhangi bir kanıt bulunamamıştı. Caminin imamı, tanık olarak verdiği ifadede camide alkol kullanan birini görmediğini söylemiş, müezzin de iddiaları yalanlamıştı. İmam da müezzin de daha sonra başka camilerde görevlendirilmişti.

Peki Gezi eylemlerinde Erdoğan'ın, AKP ile gençlerin arasını açması bilinçli bir tercih, strateji miydi? Hatta "Z kuşağı bilmiyor, anlatmamız lazım" diye yakınan Erdoğan'ın gençlere ulaşma çabasını baltalamıyor mu? Dahası, tüm kamuoyu anketlerinde oy oranı yüzde 40'ın altına inen AKP için gençleri oylarını kaybetmek anlamına gelmiyor mu?

"Sadık genç kitle oluşturmak istiyorlar"

Kamuoyu araştırmacısı İbrahim Uslu, 18-24 yaş arasındaki genç seçmenlerin yarıdan fazlasının sandığa gitmediğini, gidenlerin de merkez partiler yerine MHP ve HDP gibi siyasi yelpazenin ucundaki partilere yöneldiğini söylüyor. Ancak AKP'nin Türkiye genelinde oy ortalamasını yüzde 50'ye çıkardığı 2011 yılında gençlerden yüzde 42-43 oranında oy almayı başardığını hatırlatan Uslu, Gezi eylemleriyle birlikte AKP ile gençlerin arasının açılmaya başladığı görüşünde. Zira Gezi eylemleri sonrası AKP’nin gençlerden aldığı oy oranı yüzde 30’un altına inmişti.

"Gezi dönemindeki gençlere dönük sert dil, gençlerin AKP'den uzaklaşmasına neden oldu. Şimdi de benzer bir süreç yaşanıyor Türkiye'de. Gençlerle AKP arasında gerilim var" diyen Uslu'ya göre AKP’nin Gezi deneyiminden hareketle bu durumun kendisine olumsuz yansıyacağının farkında.

Peki, neden Erdoğan yine de sert bir dil kullanmaktan vazgeçmiyor? Uslu bu soruyu DW Türkçe’ye şöyle yanıtlıyor:

"AKP daha çok sayıda gence ulaşmak yerine daha sadık genç bir kitle oluşturmak istiyor ve bu tür kutuplaşmalar, bu tür gerilimler sadık seçmen kitlesini daha doğrusu seçmen kitlesinin sadakatini artırıyor, daha güçlü bağlarla daha endoktrin olmuş bir biçimde partiyle ilişki kurmalarını sağlıyor. Bu sadece genç kitle için değil diğer geri kalan seçmen grupları için aynı."

İbrahim Uslu, kentli Y ve Z kuşağı seçmenlerin özellikle Y kuşağının referandum sürecinde AKP'den ayrıldığını söylüyor. Uslu'ya göre bunun farklı olan AKP, kutuplaşma ve gerilim siyaseti üzerinden mevcut seçmeninin "sadakatini" artırdı. "Bu yüzden ciddi ekonomik krize karşın AKP'nin oylarındaki aşınma çok yavaş gerçekleşiyor" diyen Uslu, gerilim ve kutuplaşma siyasetinin AKP’nin mevcut seçmenindeki sadakati ve duygusal bağları kuvvetlendirdiğini söylüyor.

Uslu, Erdoğan’ın bilinçli bir şekilde, belirli bir strateji kapsamında Boğaziçi Üniversitesi protestosuna sert yaklaşımının anlaşılması için AKP'nin yürüttüğü "kutuplaştırma politikası"na yakından bakılması gerektiğini savunuyor.

"Kutuplaştırma politikası çok uzun zamandır AKP’nin kullandığı bir argüman" diyen Uslu, bu politikanın Erdoğan açısından bir rasyonalitesi olduğunu düşünüyor. Uslu, bu düşüncesini şöyle dile getiriyor:

"Sert bir söylem, ciddi bir endoktrinasyon, ciddi bir çatışmacı dil, seçmenin geri kalan kısmıyla köprüleri atarak, yakarak ve ortak bir retorikle, ortak bir tarih bilinciyle, ortak bir siyasal yaklaşımla falan kendi kitlesini kendi partisine güçlü bir biçimde birbirine bağlıyor. Ve AKP bir siyasal parti olmaktan çıkıp bir siyasal harekete dönüşmeye başlıyor uzun zamandır, bunu büyük ölçüde başarıyor."

"Düşman yaratmak"

İbrahim Uslu, Erdoğan'ın sert söyleminin arkasında yatan stratejinin "düşman yaratmak" üzerine kurulu olduğunu dile getiriyor.

"Somut bir düşman gösteriyorlar. Ve bu düşmanlarla işbirliği yapanlar var. Bazen bu düşman yurt dışında oluyor, bazen yurt içinde. Ama bu düşmanla mücadele eden kahramanlarla, iyiler de var. Dolayısıyla tarafınızı seçin ve orda kalın mesajı veriyorlar” diyen Uslu, tarafını seçenlerin AKP ile kurduğu ilişkinin de “seçmen-siyasi parti ilişkisi" olarak tanımlanamayacağını söylüyor.

Bu noktada AKP'nin siyasi partiden siyasi bir harekete dönüştüğü tezini ileri bir noktaya taşıyan Uslu, "AKP'nin oyu bugün eriyor ama çok fazla erimiyor. Bunun en önemli nedeni de AKP'nin bir siyasal hareketin de ötesine geçip siyasi cemaate dönüşmeye başlaması. İşte Erdoğan bu yüzden sert söyleminden geri adım atmayacak, daha da şiddetlenecek" değerlendirmesi yapıyor.

İstanbul Ekonomi Araştırma'nın belirlemelerine göre Türkiye'de seçimlerin 2023'te olması durumunda 5 milyonun üzerinde yeni seçmen ilk kez oy kullanacak.

Deutsche Welle Türkçe

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Politika Haberleri

İmamoğlu'ndan yargı mensuplarına çağrı: "Devletin dini adalettir"
Başarır anlattı: İSKİ Genel Müdürü Şafak Başa neden gözaltına alındı?
İmamoğlu: Birlikte ses verelim ki bu çarpık düzen, bu yağma sona ersin
CHP lideri Özgür Özel, Erdoğan'ı düelloya davet etti
Ekrem İmamoğlu: Bunların derdi İstanbul’u peşkeş çekmek