TİP Genel Başkanı Erkan Baş Türkiye'nin gerçekliğini gözler önüne serdi: "Bir tarafta açlık, yoksulluk, işsizlik; diğer tarafta ise saray ve saray etrafında yaşayan azınlık var"

TİP Genel Başkanı Erkan Baş Türkiye'nin gerçekliğini gözler önüne serdi: "Bir tarafta açlık, yoksulluk, işsizlik; diğer tarafta ise saray ve saray etrafında yaşayan azınlık var"

TİP Genel Başkanı, İstanbul Milletvekili Erkan Baş, "Cumhuriyet tarihinin en karanlık günlerinden geçildiğini" söyledi.

TİP Genel Başkanı Erkan Baş, AKP’nin bir “paralel evren iktidarı” olduğunu söyledi. “Bu paralel evrende yaşayanlar Türkiye’yi yönetenlerin gerçeklikle bağı tamamen kopmuş durumda” diyen Baş; tüm parti örgütleri, parti dostları ve gazetecilere, iktidar mensuplarının halkla alay edercesine yaptıkları açıklamaları yurttaşlara duyurma çağrısında bulundu.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, partisinin haftalık basın açıklamasında konuştu. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Baş,  yalnız TBMM kürsüsünden de değil, milletvekillerinin, genel merkez yöneticilerinin, tüm üyelerin haksızlığın olduğu yerde, direnişin olduğu yerde işçilerle birlikte olmaya gayret ettiğini vurguladı.

Baş’ın açıklamaları şöyle:

Türkiye uzun süredir iktidar tarafından bölünmüş bir ülkedir. Bir tarafta açlık, yoksulluk, işsizlik, yasaklar, iktidar baskısı, şiddetine rağmen yaşamaya çalışan milyonlarca insan var. Diğer tarafta kendilerine paralel bir dünya kurmuş, saraylarda ve saray etrafında yaşayan küçük bir azgın azınlık var.

Altını çizerek söylüyorum, geldiğimiz tabloda durum budur. AKP bir paralel evren iktidarıdır! Bu paralel evrende yaşayanlar Türkiye’yi yönetenlerin gerçeklikle bağı tamamen kopmuş durumda… 

İktidarın Türkiye’de ne yaşandığını bal gibi biliyor ama kendi paralel dünyalarında lüks hayatlarını devam ettirmek için, bunu görmemezlikten gelip yok sayıyorlar.

Bu durum ülkemiz için büyük bir trajediye dönüşmüş durumda. Memleketin her köşesinde bu ülkenin insanları kaynağı iktidar olan acılar yaşıyor İnsanlarımız işsiz, iş bulursa kölece çalışıp yaşamaya çalışıyor, kadınlar öldürülüyor, çocuklara yeni Türkiye’nin ‘en muteberleri’ tarafından tecavüz ediliyor, gençler sokaklarda yatıyor, insanlar işsizlikten intihar ediyor, hayatın neresinden tutsak elimizde kalıyor!

Belki de Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en karanlık günlerinden geçiyoruz ve fakat Saray ve eşrafının hayatlarına, eylemlerine, söylemlerine baktığımızda normal şartlar altında akli melekeleri konusunda kuşku duyulması gereken, daha önemlisi büyük kaygı yaratan bir grup tarafından yönetildiğini görüyoruz.

Birbirinden absürt, şaka mı gerçek mi yoksa aklımızla dalga mı geçiliyor diye düşündüğümüz açıklamalarla belki de siyasal İslamcı bir iktidar tarafından test ediliyoruz.

Hani diyorlar ya; “bu dünyada her şey bir imtihan”, galiba bütün bunlar da halkın dayanma gücünün imtihanı!

‘AKP VE MHP İTTİFAKI HER GÜN YALAN SÖYLÜYOR’

Yurttaşlarımızın en temel sorunlarından biri olan işsizlik konusunda devletin nasıl bir aldatmaca içinde olduğunu kanıtlayan bir veriyi sizinle paylaşmak istiyorum.

AKP-MHP ittifakının yönettiği bu Saray Rejimi, onun elindeki devlet mekanizması halkına her gün yalan söylüyor.

Bakın, DİSK’in İŞKUR verilerinden derlediği araştırmaya göre, işten çıkarma yasağının sona erdiği 20 Haziran 2021’den sonraki üç ay tam 518 bin kişi işsizlik ödeneği için başvurmuş.  3 ayda yarım milyon yurttaşımız!

Oysa TÜİK’in verilerine göre işsizlik oranında herhangi bir artış bulunmuyor. TÜİK yüzde 12,1 gibi bir oranı sabitlemiş durumda.

Yine emekçilerin ekonomik durumu ile ilgili bir başka veri daha: Saray Rejimi, Türkiye ekonomisinin ikinci çeyrekte yüzde 21,7 oranında büyüdüğünü duyurdu. Kaynak yine TÜİK. Ama iktidara göre sürekli büyüyen Türkiye, dünyanın ilk 20 büyük ekonomisi arasındaki yerini kaybetti.

Dolar 9,33’e geldi. Her gün Türk Lirası biraz daha değer kaybediyor. Her gün faturalarımız daha da kabarıyor. Son iki yılda cebimizdeki üç kuruş para yüzde 60’ın üzerinde değer kaybetti.  Zaten cebinde 3 kuruş parası olan milyonlarca insanın şimdi sadece 1 kuruşu var!

Birkaç hafta önce Erdoğan, halkın isteklerini yerine getirdiklerini söylerken, "Amerika’nın, İngiltere’nin halini görüyorsunuz değil mi? Benzin yok benzin. Aynı şekilde Almanya’da kuyruklar, Fransa’da kuyruklar. Yiyeceklerini bulamıyorlar. Elhamdülillah, Türkiye’de böyle bir sorun yok” dedi.

Erdoğan paralel evrende yaşıyor, biz gerçekleri söyleyelim.

Avrupa Birliği İstatistik Ofisi’nin verilerine göre Türkiye 330 euro olan (18 Ekim 2021) brüt asgari ücretle 27 Avrupa ülkesi içinde sondan ikinci sırada.  2020 yılında brüt asgari ücrette Bulgaristan’ın önünde olan Türkiye, TL’nin değer kayıpları sonrası Bulgaristan’ın gerisine düştü.

Bizde brüt asgari ücretle 445 litre benzin alınırken, İngiltere’de bir asgari ücretli 979, Almanya ise 964 litre benzin alabiliyor.

Benzine, mazota bu kadar zam gelmişken mesela kimse bu ülkede tarım emekçileri ne yaşıyor diye soruyor mu? Bu gidişatın Türkiye’de tarım emekçisini açlığa sürüklediğini, tarımı biten bir ülkenin yaşanamaz hale geleceğini düşünen hiç kimse yok mu?

‘MİNİ MİNİ ZAMLAR!’

İktidara geldiği günden bugüne periyodik olarak petrol ve doğal gaz arama çalışmalarından “müjde” veren şahsın en son açıkladığı müjdenin üzerinden henüz bir buçuk yıl geçmişken doğalgaz, elektrik ve akaryakıta toplam 35’den fazla kez zam yapıldı.

Bir yıl önce yüzde 14,9 olan gıda ürünleri fiyatlarındaki enflasyon ise yüzde 28,8'e yükselmiş. Üretici fiyatlarındaki artış bir yılda yüzde 14,33'ten yüzde 43,96'ya çıkmış. Emekçinin gerçek yaşamsal ihtiyaçları gözetilerek hesaplanan gıda ürünleri enflasyonu yüzde 40'ı bulmuş.

Bunlara rağmen eski bir AKP Milletvekili diyor ki, “Zam gelmiştir ama mini mini gelmiştir" diyebiliyor. KYK yurtlarında yemek porsiyonlarının küçülmesine, “Peygamber efendimiz de mideyi boş bırakın der” diye yanıt veriyor.

AKP Grup Başkanvekili, günde üç öğün çay-simit tüketildiğinde asgari ücretlilerin geçinebileceğini söyleyebiliyor.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, gençlerin yurt dışına kaçma umudunu "Bunlardan endişe duymamak lazım. Dönenler, oralarda kalanlardan daha çok" diye değerlendirebiliyor.

Şahsının şimdi mebus olan eski şoförü, 40 kuruş ucuza akaryakıt almak için oluşan kuyruk için “bereket kuyruğu” diyor.

‘AKP’Lİ UTANMAZLARIN SÖZLERİNİ HALKA DUYURUN’

Bunların hepsinin ar damarı çatlamış!

Buradan tüm parti örgütlerimize, üye ve dostlarımıza, tüm medya çalışanlarına, gazeteci dostlarımıza sesleniyorum.

Lütfen AKP’li utanmazların bu açıklamalarını halka duyurun. AKP’lilerin açıklamalarını duymayan kalmasın. Bunları afiş yapıp sokaklara asın. Böyle açıklamaları tüm sosyal medya mecralarında paylaşın. Halk bu utanmazları tanısın, bilsin ki, bizleri aşağılayanlar bir daha insan içine çıkamasın!

Yandaşlar semirdiği için halk yoksulluk içinde…

Cengiz, Limak, Kalyon ihaleleri, teşvikleri, vergi indirimlerini aldığı için halk yoksulluk içinde…

Bu hırsızların çaldıkları bizim alınterimizdir! Bu yüzden sahip çıkacağız!

‘BU BOZUK DÜZENİ HEP BİRLİKTE YIKACAĞIZ’

Kent Emekçileri Dayanışması’nda örgütlü işçi kardeşlerimiz, Türkiye’nin pek çok noktasında "Faturayı Cengiz Ödesin" kampanyası çerçevesinde çalışmalar yapıyor. Bizim cebimizdeki 3 kuruş, 1 kuruşa inmişken, İşçinin, yoksulun, emeğine geçinenlerin üzerine zamlar yağdırılırken Cengiz'e, Limak'a, Kalyon'a ve diğer patronlara "vergi kıyakları" yapılıyor. TİP olarak emekçi halkımızın faturalarını Cengiz Holding'in ödemesini öneren Kent Emekçileri Dayanışması'nın kampanyasını destekliyoruz.

Bu bozuk düzeni hep birlikte yıkacağız.

‘TÜGVA’LI GENÇLERİN GERÇEKTEN BARINMA SORUNU YOKMUŞ’

Değerli gazeteci Metin Cihan dostumuzun TÜGVA ile ilgili belgelerini geçen hafta ben de gündeme getirmiş ve derhal bu konuda açıklama yapılmasını, soruşturma yapılmasını istemiştim.

TÜGVA’lı yöneticiler ve AKP’li Mehmet Metiner’in sözleri bu yeni paralel yapı belgelerinin doğruluğunu kanıtladı.

Hatırlayın daha bundan 1-1.5 ay önce, “Üniversiteyi kazandım ama yerleşecek yerim yurdum yok” diyen öğrencileri terörist ilan etmişlerdi, marjinal ilan etmişlerdi. “Barınma sorunu diye bir şey yok, bunlar provokasyon peşinde” demişlerdi. Bugün öğrendik ki, TÜGVA’lı gençleri kastediyorlarmış.

Devleti haksız, hukuksuz yollarla ele geçirmeyi hedefleyen, arsızlığın, hırsızlığın, yolsuzluğun bini bir para eden TÜGVA’lı gençlerin gerçekten de barınma sorunu yokmuş.

Ayşe Abla’nın kızının, Mehmet Amca’nın torununun alın teriyle, bileğinin hakkıyla çalışarak kazandığı ama bir türlü atanamadığı kurumlara o TÜGVA’lı gençler AKP kontenjanından girmiş keyfine bakıyormuş.

Muhalefete karşı haftada bir #PolisiminYanındayım diye trolleri arkasına alarak Twitter çalışması yapanlar, bakıyoruz ki üzerinde bol miktarda uyuşturucuyla yakalanıp polise “Siz benim kim olduğumu biliyor musunuz” diye başlayıp küfürler savuran TÜGVA Yozgat İl Temsilcisi’ne ağzını açamıyor.

Bizim ne TÜGVA’ya, ne de AKP’ye diyecek sözümüz var! Onları bu vakitten sonra arsızlıktan, hırsızlıktan, yolsuzluktan vazgeçirebilecek, tövbe ettirebilecek hiçbir güç de yok. Böyle gelmişler, böyle gidecekler. Onlar bizim için hesaplaşma gündemidir.

Ama gençlere diyecek bir sözümüz var. Arkadaşlar, geleceğinizi bu kan emicilerden kurtarın. Eğer siz bu talana dur demezseniz, örgütlenmezseniz, mücadele etmezseniz bu memleket asla aydınlığa çıkamaz. Bunların çaldıkları, çırptıkları, gasp ettikleri sizin geleceğinizden başka bir şey değildir.

O yüzden size bir genel başkan olarak değil, bir arkadaşınız olarak çağrı yapıyorum, gelin siyasette söz sahibi olun.  Kendi geleceğiniz için başkalarının konuşmasına karar vermesine izin vermeyin.  Türkiye İşçi Partisi’nin kapıları size sonuna kadar açıktır, sizden çalınanların hesabını mahşere bırakmayın.

‘TIPIŞ TIPIŞ GİDECEKSİNİZ’

Hesaplaşacağız dedik.  Hesaplaşacağız! Ve bunun için ilk olarak adaletin tesis edilmesini, yargının kurtuluşunu sağlayacağız.

Selahattin Demirtaş gibi, Osman Kavala gibi, onlarca gazeteci, aydın ve genç gibi, haksız hukuksuz yere yıllardır cezaevinde tutulanların derhal serbest bırakılması talebimizi bir kez daha tekrarlıyorum. Yargıdan bahsediyoruz.

Hukukun bir numaralı ilkesi, bağımsızlık ve tarafsızlıktır. Bu topraklarda hukuk hiçbir zaman bağımsız ve tarafsız olmamıştır.

Ancak daha önce hiçbir zaman da, iktidara bağımlı ve taraflı olduğu bu kadar aleni sergilenmemiş, bunun reklamı yapılmamıştır. Bu artık partili yargı sistemidir.

Hâkim ve savcıların atamalarını yapan, HSK’nin bir temsilcisi, bir siyasi parti liderine bağlılığını ilan ederek istifasını sunmuştur.  Bu artık başka bir aşamadır.  Hâkimlerin aldıkları tüm kararları bağımlı ve taraflı olarak görmemize neden olacak bir durumdur.

Gazeteci İsmail Saymaz, dünkü haberinde HSK’den Bahçeli ile poz vererek istifa eden Hamit Kocabey ile ilgili haberinde olayın ayrıntılarını yazdı.  Bahçeli hakkında en ufak bir habere dahi anında tepki veren MHP, bu haberle ilgili bir yalanlama geçmediğine göre, Saymaz’ın haberini doğru kabul ediyoruz.

Sizleri detaylara boğmayacağım. Kocabey’in istifasına giden sürecin detaylarını, ayrıntıları önümüzdeki günlerde paylaşacağız.

Bizi şu anda ilgilendiren Kocabey ile Bahçeli arasındaki emir komuta ilişkisi…

Bahçeli Kocabey’e şöyle söylüyor:

"Bir karar verdim. Bu kararı çok zor verdim. 24 saat düşündüm. Hareketimizin selameti için sizden bir şey rica ediyorum. Çok büyük hizmetler ettiniz. Bir dik duruş daha bekliyorum sizden."

Kocabey, "Emredin" diyor.

Bahçeli, "İstifa edin" diye ekliyor.

Kocabey, "Başüstüne efendim" şeklinde karşılık veriyor.

Bu arada bu görüşmeden birkaç gün önce aralarındaki konuşmada Kocabey şunları söylüyor: "AK Parti gidiyor, bizi de beraberinde götürüyor, bir çare bulmak lazım.”

Bahçeli önünde cübbesinin düğmesini ilikleyen Kocabey sana sesleniyorum: Evet, gidiyorsunuz.

Tıpış tıpış gidiyorsunuz ve millet değil bir kişi adına karar verdiğini açıklayan sen yargılama ne demekmiş göreceksin! Bu parti yargısı düzenini kuran Erdoğan ve Bahçeli! Millet adına, halk adına, bağımsız ve tarafsız yargılama nasıl yapılır göreceksiniz.

Yine bugünkü haberlerde, Yargıtay’da kurulan yeni cemaat ve tarikat yapıları, bir Yargıtay mensubunun ağzından veriliyordu.

Yobazların önünde düğme ilikleyenler, siz de gidiyorsunuz! Tıpış tıpış gidiyorsunuz ve vardığınız yer, hesap yeri olacak!

‘ÇİLEM DOĞAN BERAAT ETMELİDİR’

Sözlerimi bitirirken, son olara, Çilem Doğan davasına değinmek istiyorum. Kadına yönelik şiddet suçlarının   türlü indirimler ve cezasızlık politikası ile  sonuçlandığı bu sistemde Çilem için adalet istiyoruz. Çilem için beraat istiyoruz.

‘CARGİLL DİRENİŞİ ZAFERLE SONUÇLANDI’

Tam 1280 gündür süren Cargill direnişi zaferle sonlandırıldı. Cargill işçileri'nin direnişi sonucunda Tek-Gıda İş sendikası yetki belgesini aldı. Kar kış demeden direnen işçilerin iradesini ve zaferini TİP olarak selamlıyoruz.

‘İŞÇİLERİN SESLERİNİ DAHA YÜKSEK SESLE DUYURACAĞIZ’

Öte yandan, Parti Sözcümüz Sera Kadıgil, verdiği soru önergesinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin'e "Konuşmanızda yabancı sermayeli bir şirketteki sendikal hak ihlaline devlet olarak müdahale ediyoruz dediniz, bu müdahaleyi neden tüm işyerlerinde yapmıyorsunuz?" diye sorduk. BelKarper, Adkoturk ve Mitsuba işçileri için neden aynı tedbirler uygulanmıyor?  Hakları için direnen, greve çıkan işçilerin sesini her yerde daha yüksek sesle duyuracağız.

‘İNSANLIK ONURUNU RENCİDE EDEN KARA LİSTE’

Kahta organize sanayide faaliyet gösteren RASA VE AVCI GIDA EXPERT TURİZM 70-80 arası işçi arkadaşımızın adını içeren ve "politik işçilerdir, başka bir yerde çalışmaları sakıncalıdır" konulu bir kara listeyi yapmaları ve bütün Kahta'da bulunan tüm tekstil fabrikalarına bu listenin iletilmesi gibi insanlık onurunu rencide eden bir şeyle karşılaştık. Gözümüz, aklımız, işçilerin yanında.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.