Tevfik Kızgınkaya
Kötülük Pandemisi
Yazmakla yazamamak arasında çok gittim geldim.
Yazsam bir türlü, yazmasam olmaz diye oturdum yazıya…
İnanın içim karardı yaşadıklarımızdan.
Üstüne bir de öyle bir haber geldi ki,
Arkadaşım, dostum, yoldaşım Turgay Yıldız’dan…
Yakıştırmasak da, kabullenmesek de, zor da olsa,
Yaşamın bu acı gerçeği ile yüzleştik bir kez daha.
İçimizi karartan olayları, kişileri eleştirirken yüzümüzü gülümseten
Gülümseyen yüzüyle,
Gülümseten hicivleriyle,
Aydınlanma, Cumhuriyet yolunda verdiği mücadelesiyle,
Bıraktığı tüm güzel anılarında,
Yıldızların sonsuzluğunda var olacak sevgili Turgay Yıldız.
*
Öylesine olaylar yaşadık ki,
100 yıl önce yaşanılanlarla bugün yaşadıklarımızı koyunca yan yana,
Değişimin ürkütücü ve uyarıcı boyutları çıkıyor ortaya.
113 yıl önce 24 Temmuz’da basında sansür kaldırıldı.
1950’den itibaren Basın Bayramı olarak kutlandı.
100 yıl sonra bugün ise,
Basın, bayram yapmak bir yana “nefes almanın” mücadelesi içinde.
Son beş yılda iptal edilen basın kartı sayısı 3 bin 981,
2021 yılının ilk üç ayında 36’sı hükümlü, 34’ü tutuklu olmak üzere toplam 70 gazeteci cezaevinde,
2021’in ilk üç ayında saldırıya maruz kalan gazeteci sayısı 40.
Gerçek habercilik yapmak için çabalayan gazeteler, televizyonlar para ve kapatma cezaları ile baskı altında.
Bu tablonun öbür yüzünde ise,
İktidarın propagandistliğini üstlenen,
Karanlık ilişkilere karışan ve yasa dışı işlerde komisyonculuk yapan,
Kendini “gazeteci” sanan kişilerle,
İktidarın yayın organı olarak çalışan gazeteler, televizyonlar için her gün bayram!
*
102 yıl önce 23 Temmuz’da toplanan Erzurum Kongresinde emperyalist işgale karşı Halkın örgütlü mücadelesinin kararları alındı ve Ulusal Bağımsızlık Savaşımız ile özgürlüğümüzü ve bağımsızlığımızı kazandık.
98 yıl önce 24 Temmuz’da Lozan’da emperyalizmi siyasi masada da mağlup ederek barışı imzaladık. Tüm dünya bağımsız Türkiye Devletinin varlığını kabul etti.
100 yıl sonra bugün ise,
Varlığımızın belgesi Lozan’ı tartışmaya açtık,
Yurtta Barış, Dünyada Barışı terk ettik,
Kavgayı, çatışmayı, savaşmayı seçtik.
Ekonomik ve siyasi bağımsızlığımızı yitirdik.
Ekonomimizi yabancı sermayeye bağımlı kıldık.
Tarımdan sanayiye yabancıların üretimlerini tüketmeye başladık.
Uluslar arası alanda ABD, Rusya, Çin ve AB arasında yönümüzü kaybettik.
Bu güçlerin sözleriyle hareket eder olduk.
*
98 yıl önce,
Cumhuriyeti ilan ettik, demokratik laik sosyal hukuk devleti kimliğimizi kazandık.
“Cumhuriyetin temeli kültürdür" diye saptadı, kurucu Mustafa Kemal Atatürk.
Bugün ise,
Yönetim şeklimizi otokrasiye,
Demokratik Laik Cumhuriyeti “ılımlı İslam’a”,
Kültürümüzü Araplaştırmaya,
Ülkemizi Suriyeli, Afgan vb göçmenlerle doldurmaya,
Taliban gibi terör örgütüyle iş yapmaya,
Toplumsal yapımızı parçalamaya,
Türkiye’yi tek başına yönetmeye niyetli bir siyasi anlayışla yönetiliyoruz.
*
Öylesine hedeflerine kilitlenmişler ki,
Ne Halkın açlığı, yoksulluğu, derdi,
Ne Türkiye Cumhuriyetinin geleceği,
Umurlarında bile değil.
Varsa yoksa
İktidarda kalmak,
Ülkenin tüm kaynaklarıyla kendi sermaye gurubunu beslemek, zenginleştirmek,
*
Ülkemiz içinde yaptıkları yetmemiş ki sıra geldi KKTC’ye.
Müjde diye gittiler
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Meclis Binası ve Millet Bahçesi yapacağız, dediler.
Kıbrıslı şaşkın, mutsuz…
Dünyada KKTC’yi tanıyan tek devlet Türkiye,
KKTC yönetimini dışlayarak,
Kanunlarını, kurallarını, kurumlarını yok sayarak,
KKTC’yi de kendisi yönetircesine,
Sormadan, emrivaki ile ben yaptım oldu derse,
Kim saygı duyacak da tanıyacak KKTC’yi?
Üstüne bir de,
Kimseyle konuşmadan, danışmadan
Maraş bölgesini açacağız, sözü…
Kıbrıslı itiraz etmiş,
BM Güvenlik Konseyi kınamış,
Kimin umurunda?
Yeter ki iş çıksın müjdenin gerçek muhatabı müteahhitlerine.
*
Bir yanda kuraklık haberleri,
Öte tarafta Karadeniz’de sel felaketi…
Felakete uğrayanlara kendi önlemini alın diyen bir bakan,
Çay üretenlere torba içinde çay atan tek adam…
Tükenmişlik ve çaresizlik içinde de olsa,
Bildiğini okuyan bir anlayış…
*
Koşullar ne olursa olsun,
Kötülüğün pandemisi sarsa da ülkemizi, bizleri,
Aşısı belli…
Sarılmalıyız birbirimize, yaşama, ülkemize,
Demokratik Laik Cumhuriyete, Hukuk Devletine.
Umutla bakmak için geleceğimize…
Bayram tadında bayramlar yaşamak dileğiyle...