Halkın Sayfası

Halkın Sayfası

''Bu ne terbiyesizliktir ya… Siz burayı ne zannediyorsunuz ya? Burası Türkiye…''

Cumhuriyetten önce egemenlik tamamen hanedanındı, ülke padişahın malı, halk da sarayın kulu.... 

Bugüne gelince, eskiye özlem içinde olanlar, halkın kul olduğu döneme dönmek isteyenler canhıraş çalışmıyor değil, belki aynı durumda değiliz ancak bunun farkında olmayan bir ''saraylıyla'' karşı karşıya olduğumuzda inkar edilebilir, üstü örtülebilir olmaktan çıkalı çok oldu.

Cumhuriyetle ülke milletin vatanı, halk yurttaş oldu, egemenlikte kayıtsız şartsız milletin.

Ulusal birlik ve bütünlük, çağdaşlık, laiklik, akıl ve bilim, özgürlükler, eşitlik, liyakat, kadın hakları, meclisin saygınlığı gücü, hukukun üstünlüğü, barış ve demokrasi, Laik Cumhuriyet söz ettiğim.

Bende biliyorum Cumhuriyetin cumhurbaşkanı “Her evde araba var, kapıcısında da araba var'' diye aşağılayıcı bir dil kullanamaz, kulluk dönemi sol bulmuş, eşit yurttaş dönemi başlamıştır elbette.

Ülkede her meslekten yurttaş var tabii ki arabası olan da olmayan da kapıcı da devlet memuru da, esnafda vardır. Biri saraylıya bu durumu anlatmalıdır. Kanımca 2023,  kul sanılan milletin, saraylıyı Cumhuriyete uyandıracağı yüzyıllık tarih olacaktır. 

11 Eylül’de Ankara'da, Kuveyt Büyükelçiliği diplomat ve elçilik görevlileri, trafikte tartıştıkları NATO'da görevli olan F-16 pilotu Hava Kurmay Pilot Binbaşı Hakan Karakuş'u araçtan indirerek cadde ortasında dövmüştü.

Kuveyt Büyükelçisi Abdulaziz Al-Duwaikh, ataşeyi savunup, “Türkiye’de birçok yatırımımız var. Mahkeme kararı olmadan sınır dışı edildiği duyulursa, Kuveytli yatırımcılar Türkiye’den ayrılacaktır.'' dedi diye vaz geçmiştik diye hatırlıyorum

Erdoğan, 11 Ağustos 2018’de yaptığı konuşmasında ABD’ye "Tehdit ediyor ya… Yarın saat 18:00'e dek göndereceksiniz. Burası çatladı kapı ülkesi mi ya, burası Türkiye, ne yapıyorsunuz?" demişti.

Brunson’un terörist olduğunu savunan Erdoğan, "Ver papazı al papazı" diyerek ABD’nin FETÖ elebaşı Fethullah Gülen’i iade etmesi karşılığında, verilebileceğini ifade eden çağrılarda bulunmuştu.

Tüm bu hukuk dışı atışmaların diplomasidede yeri olmadığı gibi hayatın gerçeklerinin yanındada bir ederi değeri de yoktu, nitekim ABD'nin yaptırım tehditleri sonunda, rahip Brunson cezaevinden bir günde çıkarılıp özel uçakla ülkesine yolcu edilmişti.

Öncesindede tüm o pazarlık yapmaya çalışmaları  "Bu can bu bedende, bu fakir bu görevde olduğu sürece o teröristi (Rahip Brunson) alamazsınız." efelenmelerini o yapmamış gibi.  

“Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olması sebebiyle, ben yargıya müdahale edecek konumda değilim. Yargı ne karar verirse, o karara uymak zorundayım.'' diyerek dönmüştü.

Şimdi diyorsunuz ki gündem yetmiyor mu nerden çıktı bunlar.

Yetiyor tabii, yetmez mi, tabii ki fazla bile geliyor, sadece, ekonomik yaklaşımlarımız dünya basınında da anlam bulamazken, dolar da durum çift rakamlara ramak kaldığından, şimdiden hissedilen acı, bir ay sonra faturalara yansıyınca ne olacak derken, hoop asrın lideri, 10 batılı ülkenin iş insanı Osman Kavala’nın serbest bırakılması için açıklama yapan 10 büyükelçisi için; 

“Yatıyorlar kalkıyorlar Kavala da Kavala… Kavala dediğin Soros’un Türkiye şubesi… 10 tane büyükelçi onun için Dışişleri Bakanlığı'na geliyor. Bu ne terbiyesizliktir ya… Siz burayı ne zannediyorsunuz ya? Burası Türkiye… Türkiye… Burası öyle zannettiğiniz gibi bir kabile devleti değil. Burada talimat verme gibi bir yola giremezsiniz…

Gerekli talimatı ben Dışişleri Bakanıma verdim. Bu 10 tane büyükelçinin istenmeyen adam ilan edilmelerini hemen halledeceksiniz dedim. Bunlar Türkiye’yi tanıyacak, anlayacak, bilecekler. Türkiye’yi bilmedikleri, anlamadıkları gün burayı terk edecekler.” diyiveriyor  önceki tecrübelerimizden giderek gelinen noktaya  şaşırmayalım diye geçtim üstlerinden.

Demek istedim ki  Nato müttefiklerimiz ve  AB üyesi ülkeler;  ABD, Fransa, Almanya, Hollanda, İsveç, Norveç, Finlandiya, Danimarka, Kanada ve Yeni Zelanda söz konusu Erdoğan bile olsa burada bir olur görmüş olabilir mi? 

 Mahvettiği ekonomiye suni gerekçeler yaratma çabası olarak ortaya çıkan olaydan her zamanki gibi geri dönebileceğinin farkında olmama ihtimalide yoktu ve  verdiğim örnekler  rahatlıkla artırılabilirdi ancak bu konuda balık hafızaya güveni tam olmalı ki aynı şeyi defalarca  yapmaktan geri durmadı. 

10 büyük elçi;

''Osman Kavala’nın tutuklanmasının üzerinden dört yıl geçti. Davanın, farklı dosyaların birleştirilmesi ve beraat kararından sonra yeni davaların yaratılması yoluyla sürekli geciktirilmesi, Türk yargı sisteminde demokrasiye saygıyı, hukuk devleti ve şeffaflık ilkelerini gölgelemektedir.

Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda Büyükelçilikleri olarak Türkiye’nin uluslararası yükümlülükleriyle ve milli kanunlarıyla uyumlu şekilde, bu davanın adil ve hızlı biçimde sonuçlandırılması gerektiği kanısındayız. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu husustaki kararları doğrultusunda Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılmasının sağlanması için Türkiye’ye çağrıda bulunuyoruz." diyerek üyesi olduğu Avrupa İnsan Hakları kararlarına uyulması gerektiğini söylemişlerdi. 

Cevaben;

''Gerekli talimatı ben Dışişleri Bakanıma verdim. Bu 10 tane büyükelçinin istenmeyen adam ilan edilmelerini hemen halledeceksiniz dedim. Bunlar Türkiye’yi tanıyacak, anlayacak, bilecekler. Türkiye’yi bilmedikleri, anlamadıkları gün burayı terk edecekler.” diyen Erdoğan her zamanki gibi söylediklerini yapamadı 

Tıpkı 2018 yılında Erdoğan'ın Washington'la gerilim sonrası ABD'den elektronik ürünleri boykot edeceği yönündeki açıklamasında olduğu gibi, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un "İslam karşıtı" sözlerine tepki olarak Fransız ürünlere boykot çağrısı yaptığı ancak boykotun gerçekleşmemesi gibi. 

Neymiş Elçilikler, "Diplomatik İlişkiler Hakkındaki Viyana Sözleşmesi'nin 41. Maddesine riayet etmeyi teyit ettikleri" yönünde paylaşımlarda bulunmuşmuş 

Malum değil miydi  bu 41. madde elçiler elçi olduklarına göre bu maddeye de bağlılılar  bağlı olduklarını beyan ettikleri  neyi değiştirdi şimdi anlayan var mı?

Üstelik büyük elçiler söylemleri için, üzgün olduklarını, pişman olduklarını, özür dilediklerini falan söylemiş de  değiller.

Bir cumhurbaşkanı ağzından çıkacak söze dikkat etmeli sadece yapabilecekleri hakkında sözler sarfetmeli benim olanlardan anladığım bu.

Birde anlaşılması zaruretle elzem olan, hukuk dışı davranmaya başlayınca bir ülke, o ülkenin işlerine karışma cüretleri işte böyle ortaya çıkar. 

Düşünün bu ülkede İstiklal mahkemeleri kuruldu, bir tek müdahale görüldü mü o dönemlerde ülkemiz? Ne cüret!  Görülmedi elbet, çünkü itibar vardı, itibar denilen de son günlerde sıkça  ifade edildiği gibi sarayda oturmaktan geçmiyor; anlaşıdı mı? 

Anlaşılmadıysada 2023 de anlaşılacak, anlayanlar anlamayanlara anlatacak diye umuyorum. Bir takım güruhun 29 Ekim 1923ün  rövanşı olacak dedikleri 2023 ün, Cumhuriyeti, Laik Cumhuriyeti taçlandıracakları rövanş olacağından artık eminim.

Kurtuluş savaşını vermiş dışta ve içte kuşatılmış Türkiye cumhuriyetinin verdiği bağımsızlık savaşı bu milletin elbetteki iradesidir, iradesi olmayı sürdürecektir.

KURTULUŞ SAVAŞINI VEREN TÜRK HALKINA 

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'E SELAM OLSUN!

Bafra Kaymakamı Cevdet Ertürkmen' e sosyal medya hesabından "Hadsiz Bafra Kaymakamı’nın yasaklayabileceğini düşündüğü Cumhuriyet Yürüyüşü’nü gerçekleştirdik" diyen Muharrem İnce'ye selam olsun!         

Mustafa Kemal'in Askerleriyiz diye slogan atarak yasağı tanımayıp yürüyen Bafralı hemşerilerime selam olsun!

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN 

SELMA ŞENEL SEVİNÇ

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.