![Naim Babüroğlu](https://bizimtv.com.tr/d/author/13_b.jpg)
Naim Babüroğlu
Siyasal İslam ve ordu
Yıl 1978... İran’da sokak gösterileri ve olaylar başladı. Ocak 1979... İran Şah’ı Rıza Pehlevi, ülkeyi terk etti. 1 Şubat 1979... Paris’te sürgünde bulunan Ayetullah Humeyni, İran’a döndü.
★★★
Humeyni’yi, yaklaşık iki milyon kişi karşıladı. Karşılayanlar arasında öğrenciler, memurlar, entelektüeller, tüccarlar, işçiler, esnaflar ve din adamları gibi farklı kesimlerden İranlılar vardı.
★★★
Bu süreçte, İran’daki Marksistler, sosyalistler ve solcular Humeyni’yi, muhalefetin lideri olarak kabul ederler. Anti-emperyalist bir lider olarak görürler.
★★★
Bugün, İran’da solcu ya da Marksist herhangi bir oluşumu görmek mümkün mü? Yanıt, çok net: Hayır.
★★★
Sol ve entelektüel kesim, ayrıca “Siyasi İslam”ın kültürel amacını da öngöremezler. Böyle bir saflık ve cahillik...
★★★
“Siyasal İslam’ı” ciddiye almayan sol ve entelektüel kesim, böylece kendi sonlarını hazırlamış olurlar.
★★★
Devrimden sonra, çok sayıda asker, sivil idam edilir. Seküler kadro tümüyle tasfiye edilir.
★★★
Molla rejimi, paralel bir orduyu, Devrim Muhafızları’nı kurar. Devrim Muhafızları’nın bünyesinde, paralel bir istihbarat örgütü de oluşturulur.
★★★
Ordu’nun can damarı olan askerlik sanatı terk edilir. Orduda, biat kültürü ve dini hükümler etkin kılınır.
★★★
3 Ocak 2020... ABD, İran Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymani’yi Irak’ta öldürür. 8 Ocak 2020... İran bunun üzerine, Irak’ta ABD askerlerinin bulunduğu noktalara 22 füze atar ABD, üslerin saldırı öncesinde boşaltıldığını ve kimsenin zarar görmediğini açıklar.
★★★
ABD Başkanı Trump: “Bizi aradılar ve dediler ki, ‘Dinleyin, başka seçeneğimiz yok. Sizi vurmak zorundayız çünkü kendimize saygımız var’. Bunu anlıyordum. Onları vurmuştuk ve bir şeyler yapmaları gerekiyordu” açıklamasını yapar. Yani, İran bu saldırıyı ABD’yle en üst düzeyde koordine etmişti. İran caydırıcılığının geldiği nokta budur...
★★★
1 Nisan 2024... İsrail, İran’ın Şam’daki büyükelçilik yerleşkesinde yer alan konsolosluk binasına hava saldırısı düzenledi. İran Devrim Muhafız’ından iki general, toplam yedi İranlı yetkili öldü.
★★★
13 Nisan 2024... İran, Şam’daki konsolosluk saldırısına yanıt olarak, tarihinde ilk kez doğrudan İsrail’i hedef alır. 300’den fazla silahlı hava aracıyla, füze ve roketle İsrail’e saldırı düzenler.
★★★
Saldırıda, sadece bir yaralı olduğu belirtilir. Saldıranın, koordineli, kontrollü ve ölçülü olduğu bir sır değildi. Nitekim, İran tarafı saldırı bilgisinin 72 saat önce ABD’ye bildirildiğini açıkladı. ABD, dolayısıyla İsrail’le koordine edilmiş bir saldırıydı. İran caydırıcılığının geldiği nokta budur...
★★★
28 Kasım 2024... Heyet Tahrir El Şam (HTŞ) Halep’e doğru ilerlemeye başlar. 72 saatte, Suriye’nin en büyük ikinci kenti, Halep’i ele geçirir. 8 Aralık 2024’te Şam’ı kontrol eder. HTŞ’li kamyonlu savaşçılar, 12 günde Esad’ı devirir.
★★★
İran, yıllardır bulunduğu Suriye’de, kamyonlarla ilerleyen HTŞ’ye karşı Suriye’yi koruyamaz. 40 yıllık Molla rejiminin, köklü devlet olan İran’ı getirdiği nokta, tam da budur...
★★★
Askerlik sanatından uzaklaşan hiçbir ordu, ayakta kalmamıştır. Siyasal İslam’ın etkin olduğu bir ülkede ordu, belki günlük başarılar kazanabilir, ancak zafer elde edemez. Savaş kazanamaz...
★★★
Çünkü, bu tür rejimler, algıyla yönetirler. Çünkü, bu tür rejimlerde liyakat sistemi çöker. Çünkü, bu tür rejimler, sadece ve sadece acı ve gözyaşı vadederler.
★★★
Dünyanın en zengin enerji kaynaklarına sahip ülkelerin, rekor düzeyde silah satın almalarına rağmen Filistin’i koruyamadıkları gibi...
★★★
Siyasete ve tarikata bulaşmış bir ordunun, felakete yol açtığını en iyi bilen Atatürk’tür... Bu yüzden, ordunun siyaset ve tarikatın dışında tutulması gerektiği ilkesini, her fırsatta vurgulamış ve uygulamıştır.
★★★
Savaş tarihinin özeti nedir, diye araştırırsanız... Askerlik sanatından uzaklaşmış, siyasete ve tarikata bulaşmış bir ordunun mutlaka çöktüğünü görürsünüz... Ve, ordusu çöken devletin yıkıldığını da...
★★★
Ve, sonuç olarak... Atatürk’ten uzaklaşan bir ordu ve Türkiye, gelecek kuşaklara ne vadeder, diye sorarsanız? Cevap çok nettir: Acı ve gözyaşının dinmediği bir coğrafya... Öyle böyle değil, ekmeği bile bulamayacağınız bir coğrafya...
★★★
Beş bin yıllık yazılı tarihin, yaşanmış tecrübelerinden damıtılarak süzülen gerçek budur... Çırılçıplak...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.