Naim Babüroğlu
Mustafa Kemal Paşa’nın Evliliği
Yıl 1923, günlerden 29 Ocak…
İzmir, Uşakizade Muammer Bey’in köşkü…
Medeni Kanun henüz ortada yoktu, ama çağdaş bir nikah kıyma töreni yapılacaktı…
Yaveri Salih Bozok, Paşa’nın nikah kıyafetini ayrıntılarıyla anlatır:
“Mustafa Kemal Paşa’nın üstünde, lacivert kruvaze bir elbise vardı. Aynı renkte, içinde kırmızı kıvılcımlar yanan bir kravat bağlamıştı. Ceketinin küçük cebinde titizlikle yerleştirdiği halde, rastgele konmuş gibi görünen keten bir mendil vardı. Gri, astragan bir kalpak giymişti…
Davetli paşalar, tören kıyafetlerini giymişlerdi…
Mustafa Kemal Paşa, sağ elini Latife’ye uzattı. Latife, bir adım ileri çıktı. Gazi Paşa, Latife’yi sağ yanına alarak yürümeye başladı. Paşalar, ardından izliyorlar, onların ardından da Muammer Bey, eşi ve çocukları geliyordu…”
***
Nikahın kıyılacağı odaya gelinir…
Başkomutan’ın şahitliğini Fevzi (Çakmak) Paşa ve Kazım Karabekir, Latife Hanım’ın şahitliğini İzmir Valisi Abdülhalik (Renda) ve Salih Bozok yaparlar…
Duygu yüklü bir atmosfer…
Ve nikah kıyılır…
Salonda herkesin gözleri nemlenmişti… Salih Bozok, gözyaşına engel olabilmek için kirpiklerini hızla açıp kapatıyordu…
***
Damat, Türk tarihinde 1683’te İkinci Viyana bozgunuyla başlayan çekilmeyi ve toprak kaybını 238 yıl sonra durduran, işgalcilerin hayallerini yerle bir eden, tarihin kıskandığı bir lider… Bir mareşal… Bir kahraman… Ve 42 yaşında…
Düşman işgalinden henüz kurtardığı ülkeyi, yokluklar içindeki milleti çağdaş uygarlık düzeyine eriştirmek için gece-gündüz çalışan bir devrimci…
Gelin, İzmir’in soylu bir ailesinden, genç ve eğitimli bir hanım… Henüz, 24 yaşında…
Bu kadın, bu dev adamın yalnızlığını paylaşabilecek mi?..
Ve, bu kadın, Türk Milleti’nin kahramanını taşıyabilecek mi?..
***
Ve anlaşmazlıklar…
İki eş arasındaki en büyük anlaşmazlık, akşam sofralarına kimin çağrılacağı, yemeğin saat kaçta sona ereceği konusuydu. Latife Hanım, Paşa’nın akşam sofrasına bile karışmaya başlamıştı.
Mustafa Kemal Paşa için akşam sofrası, yemek, içki, sohbet ortamı değildi… Memleket sorunlarının konuşulduğu, çözümlerin arandığı, düşüncelerin çarpıştığı, olgunlaştığı bir okuldu… Çankaya’nın sofrasına karışmak, Paşa’nın can damarına basmaktı…
Latife hanım akşam yemeklerinin erken bitirilmesini istiyor, bazı akşamlarda konuk davet edilmemesini ve baş başa yemek yenmesini istiyordu…
Mustafa Kemal Paşa, Latife Hanım’ın bu önerisini reddeder…
Bunun üzerine Latife Hanım, yemek saat 23.00’ü geçtiğinde, yemek odasının üstündeki odada topuklu ayakkabılarıyla tepinmeye başlar… Konukların kimliklerine aldırmadan, topuk sesleriyle ortalığı inletir…
Bu duruma en çok üzülenlerden biri, bu evliliği isteyen Salih Bozok’tu…
Milletvekili olmak için Paşa’yı sıkıştırmaya başladı… Küstü, yemeklere katılmadı…
Yurt gezilerinde benzer huzursuzluklar çıkardı. Valinin, protokolün önünde Mustafa Kemal Paşa’yı üzecek davranışlarını sürdürdü…
***
Tokat’ta il valisinin de katıldığı akşam yemeği yenmiş, kahve servisi başlamıştı… Sohbet sürüyordu…
Latife Hanım, herkesin duyacağı şekilde Paşa’ya seslenir:
“Kemal, kalkıyor muyuz?”
Paşa, arkadaşlarının ve astlarının yanında, “Kemal” dememesi konusunda daha önce Latife’yi uyarmıştı. Latife, buna rağmen hırçınlıkta sınır tanımıyordu…
Paşa sinirlenmişti, ama hissettirmemeye çalıştı… Kısa bir cevap verir:
“Otur biraz, bak Kılıç Ali şimdi ne anlatacak!..”
Latife, sofrayı sinirle terk eder… Paşa, şaşkındır… Kısa bir süre sonra, Latife’nin alışılagelmiş topuk sesleri, ahşap binada ortalığı toz duman etti…
Sofradaki herkes öfke içinde, mahcuptur…
Paşa, konuşmasını ve sohbetini sürdürür…
Topuk gürültüsü şiddetlenir, ardından ağlama ve hıçkırık sesleri…
Ve Mustafa Kemal Paşa… Ayağa kalkarken şu tarihi sözleri söyler:
“Hayatımda yaptığım hatalardan biri de evlenmektir. İşte görüyorsunuz… Ordular yönettim, Meclisler yönettim, savaşlar yaptım, ama bir kadını yönetemiyorum… Bir devlet adamına eş olmak, belki zor bir sanat… Fakat bir devlet adamının eşi olarak, kendisine ne yapmak düştüğünü bilmemek acıklı bir şey…”
***
Yıl 1925, Ağustos ayı…
Gergin bir gecenin ardından, sabah olmadan Salih Bozok Çankaya’ya çağrılır…
Paşa, rahatsızdır… Rengi solmuştur…
Salih Bozok’un anlattıkları:
“Paşa, ‘bana hemen arabayı hazırlat’, dedi. ‘Yozgat’a gidiyoruz…’ Koşup arabanın hazırlanmasını söyledim. Döndüğüm zaman, Gazi Paşa, yaverler bölümüne geçmiş, Başbakan İsmet Paşa ile konuşuyordu:
‘Kararım kesindir, boşandık!.. Anadolu ajansına, durumu açıklayan uygun bir bildiri gönderiniz, yayımlasınlar! Ben Salih’le Yozgat’a gidiyorum. Latife, herhalde yarınki trenle İzmir’e gönderilsin… Haberi, Yozgat’ta bekleyeceğim… Kılıç’ı size yardım etsin diye Ankara’da bırakıyorum… Telefonunuzu bekliyorum… Allahaısmarladık…’
Bana döndü: ‘Hadi gidelim.’
Sabahleyin, Latife’yi yolcu etmek için Başbakan İsmet Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa gelmişler. Latife, perişan, yıkılmış… Latife Hanım, yolda Kılıç Ali’ye: ‘Birkaç ay önce kopan bir ayrılığı önlemiştiniz. Son ümidim yine sizsiniz…’
Benim gibi, Kılıç Ali de bu beraberlikten umudu kestiği için fazla bir şey söylememiş: ‘Elimden geleni yapacağım, hanımefendi hazretleri, demekle yetinmiş…¨
***
25 Ağustos 1925…
2 yıl, 6 ay, 4 gün süren evlilik böylece noktalanır… Latife Hanım gözyaşlarını dökerek İzmir’e giderken, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa, devlet işleri için Yozgat’tadır…
Latife’yle huzursuz günlerden birinde, Mustafa Kemal Paşa, Kılıç Ali’ye bir itirafta bulunur:
“Fransız gazeteci Sertha, Latife’yi gördüğü gün, ‘İşte ilk yenilginiz…’ demişti. Galiba kadının hakkı varmış…”
Mustafa Kemal Paşa’nın evliliği, Başkomutan’ın gerçekten ilk yenilgisiydi…
Bu kısa evlilik, Mustafa Kemal’in yaşamında bir pişmanlık olarak kaldı…
Latife Hanım, evliliği sona erdiğinde 26 yaşındaydı. 12 Temmuz 1975’te yaşama veda ettiği zaman, evlilik anılarını ve sırlarını da beraber götürdü. Atatürk’ün ölümsüzlüğe adım atmasından sonra 37 yıl yaşadı.
Latife Hanım, yaşamının sonuna kadar sessizliğini korudu. Kim bilir, belki evliliğinde Paşa’ya vermediği huzuru, evinin bir köşesinde sessiz kalarak vermek istedi…
Fikriye ve Latife’nin paylaşamadığı Başkomutan, Mareşal Mustafa Kemal hep yalnız yaşadı… Hüzünle karışık bir pişmanlıkla…
Fikriye, çok genç yaşta yaşamına son vermişti…
Mustafa Kemal Atatürk, bir gün kardeşi Makbule’ye şu itirafta bulunur:
“Beni iki kadın çok sevdi, biri yalnız ben olduğum için, o Fikriye’dir; öteki de mevkiim için o da Latife Hanım’dır…”
Tarihin kıskandığı liderin evliliği, fırtınalı denizde bir yolculuktu… 2 yıl, 6 ay, 4 gün süren fırtınalı bir yolculuk…
Kaynakça:
Babüroğlu, Naim, Tarihin Kıskandığı Lider, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 2021.
Bozdağ, İsmet, Atatürk’ün Fikir Sofrası, Tekin Yayınevi, İstanbul, 2002.
Bozok, Salih, Yaveri Atatürk’ü Anlatıyor, (Yay. Haz.: Can Dündar), Doğan Kitap, İstanbul, 2001.
Çalışlar, İpek, Latife Hanım, Doğan Kitap, İstanbul, 2006.
Kılıç, Ali, Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin Anıları, (Yay. Haz.: Hulusi Turgut), Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2020.
Kılıç, Ali, Atatürk’ün Son Günleri, Sel Yayınları, İstanbul, 1955.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.