Naim Babüroğlu

Naim Babüroğlu

Cumhuriyet düşmanları

Osmanlı’nın son yüzyılında, özellikle Tanzimat’tan sonra, yeni bir aydın tipi türedi. Batı’yı yalnızca bilim ve teknik anlamda değil, kültürüyle, toplumsal yaşam biçimiyle taklit etmeye hevesli bir aydın kuşağı... ★★★ Bu taklitçi aydınlar, toplumsal kimlik bunalımını da derinleştirdi. Ve aydın ile toplum arasında, derin bir uçurum oluştu. ★★★ Fransızca konuşmak, uygar olmanın ölçüsü sayıldı. Kültürel yozlaşma o kadar derinleşti ki, Türk ve Türklük, ilkelliğin sembolüymüş gibi gösterildi. Türk olmak, kendi yurdunda aşağılayıcı bir sıfata dönüştü. Tanzimatçı Prens Sabahattin ve Abdullah Cevdet gibi isimler, “Türk soyunu ıslah etmek için Avrupa’dan damızlık erkek getirilmesi gerektiğini” bile yazdılar. Bu derece yani... ★★★ Cumhuriyet kuruldu, ama bu zihniyet silinmedi. Sadece, biçim değiştirdi. ★★★ Mesela... “İkinci Cumhuriyetçiler” ortaya çıktı... 1923’te kurulan Cumhuriyet’in ömrünü tamamladığını, artık yeni bir demokratik aşamaya geçilmesi gerektiğini savundular. Eski CIA Ortadoğu Direktörü Graham Fuller de, Türkiye’de Kemalizm’in tarihsel misyonunu tamamladığını söyler. ★★★ 2010 Anayasa referandumunda, bu kez “Yetmez ama Evet” sloganıyla sahneye çıkan yeni bir aydın tipi türedi. Kendilerini “demokrat”, “özgürlükçü” ve “vesayet karşıtı” olarak tanımladılar. Hep sihirli sözcükler... ★★★ “İkinci Cumhuriyet” hareketinin Atatürk ve Cumhuriyet karşıtı olduğunu, tarihin tanıklığı inkâr edilemez biçimde ortaya koyar. “İkinci Cumhuriyet”in 2010 yansıması olan “Yetmez ama Evet” rüzgârı, demokrasi arayışından çok, Atatürk’e karşı olmanın entelektüel maskesiydi. Yıllanmış ve o derece ustalaşmış, bilinçli bir “karşı devrim” hareketiydi. ★★★ “İkinci Cumhuriyetçi ve Yetmez ama Evet” aydınları, 2009’da ve 2013’te başlatılan “Çözüm (Açılım) Süreci”ne de alkış tuttular. “Barış, kardeşlik, eşit yurttaşlık” sloganlarıyla süreci kutsadılar. “Tarihi bir fırsat” söylemiyle, toplumun önemli bir bölümünü aldattılar. Hep sihirli sözcükler... Hedef yine aynıydı: Atatürk’ün kurduğu “ulus devlet” ve Cumhuriyet’ti... “Çözüm Süreci” sonunda, topluma büyük bir acı yaşattılar... ★★★ 2008-2011 yıllarında, “İkinci Cumhuriyet” rüzgârı fırtınaya dönüştü. Bu kez, hedefte Türk ordusu vardı. Bu sözde aydınlar, CIA tarafından yönlendirilen “Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk” kumpas davalarına sonsuz destek verdiler. Böylece, “askerî vesayet” kırılacaktı. Gerçekte, asıl hedef, Atatürk, Cumhuriyet ve onun ordusunu yok etmekti. ★★★ Mandacı, işbirlikçi bu sözde aydınlar ve FETÖ, bu kez başarılı oldular da... Ve Atatürk’ün ordusu tasfiye edildi. Bu, Cumhuriyet’in yüreğine saplanan bir hançerdi... Fakat hiç kimse, bu mandacı, işbirlikçi sözde aydınlara FETÖ’yü desteklemenin hesabını sormadı. ★★★ 2025 yılında, aynı senaryonun üçüncü perdesi sahnede... “Üçüncü Çözüm Süreci” ya da “Terörsüz Türkiye” dedikleri... Gerekçe yine aynı, “Eşit yurttaşlık”... Sihirli sözcük... ★★★ Oysa... Anayasa’nın 10’uncu maddesinde eşit yurttaşlık, çok açık şekilde garanti altına alınmıştı. Ama, bu gerçeği hiç dillendirmezler... Çünkü, perde arkasında yine aynı hedef vardır: Cumhuriyet’in temellerini yıkmak ve Atatürk’ün mirasını yok etmek. ★★★ Uğur Mumcu, bu tür sözde aydınların hakkını teslim eder: “Birinci Cumhuriyet yıkılacak, İkinci Cumhuriyet kurulacakmış! Peki kim kuracak? CIA bursuyla okuyan, Soros fonlarıyla yazı yazanlar mı?” Ve ekler: “İkinci Cumhuriyetçilik, Atatürk’ün kurduğu laik, ulusal devlete karşı bir sivil darbe ideolojisidir.” ★★★ Attilâ İlhan, sözde aydınlar hakkını tam verir: “İkinci Cumhuriyetçiler, yeni Sevr’in entelektüel kanadıdır.” ★★★ Ahmet Taner Kışlalı, Kemalizm düşmanlarını şöyle anlatır: “Bir din devleti kurmak isteyenlerin önündeki en büyük engel, Kemalizm’dir. Türkiye’yi etnik kökenlere göre parçalamak isteyenlerin önündeki en büyük engel, Kemalizm’dir. Ve yeni mandacı cumhuriyetçilerin önündeki en büyük engel gene Kemalizm’dir.” ★★★ Atatürk, stratejik öngörüsüyle bugünün İkinci Cumhuriyetçilerini de görmüştür. NUTUK’ta uyarıda bulunur: “Gelecek kuşakların, Cumhuriyet’e hiç acımadan saldıranların başında ‘Cumhuriyetçiyim’ diyenlerin yer aldığını gördükleri zaman şaşacaklarını hiç sanmayınız!..” ★★★ Mandacı sözde aydınlar, hep sahnede yer aldı... Ve hep aynı yalanla; süslü, sihirli sözcüklerle... Bu işbirlikçi zihniyeti, Atatürk saf dışı bırakmıştı... Şimdi mantar gibi türediler... Hedefleri, yeni Sevr’le Türkiye’nin parçalanmasıdır. Ve ellerinde, hep yabancı örgütlerin fonları vardır. Ve bir türlü yolunu bulamamış, kendilerini “solcu” diye tanımlayan bazıları, bu işbirlikçi aydınların peşinde koşmaktan gurur duyarlar. ★★★ Ama... Bugün hâlâ bir yerlerde bir çocuk, Atatürk’ün resmine bakıp gururla tebessüm ediyorsa, bilin ki o devrim hâlâ yaşıyor demektir. Bu ülke, mandacı zihniyetle, parayla, fonla değil; kanla, inançla ve onurla kuruldu. Ve Atatürk’tür bu vatanın adı... 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.