
Naim Babüroğlu
Atatürk’ün, İnönü’nün, Ecevit’in reddettiği süreç
13 Şubat 1925’te Şeyh Sait İsyanı çıktığında, İstanbul’da yakalanan Seyyid Abdülkadir Nehri’nin evinde önemli bir belge ele geçirilir. Bu belgede, Padişah Vahdettin’in Damat Ferit Paşa Hükümeti ile Kürt Teali Cemiyeti arasında bir anlaşma yapıldığı ortaya çıkar. Anlaşmaya göre, Vahdettin Hükümeti Kürtlere özerklik sözü vermekteydi. ★★★ Seyyid Abdülkadir ifadesinde şöyle diyecekti: “Bu anlaşma gereğince, Kürdistan’a özerklik verecektik...” ★★★ Abdülkadir, 1918’de Kürdistan Teali Cemiyeti’ni kurdu. Amaç, Türkiye’de bağımsız ya da özerk bir Kürdistan... ★★★ 4 Mart 1919’da, Osmanlı tarihinin en büyük ihanet iktidarı iş başına gelir. Damat Ferit Paşa hükümeti... İngilizler ne emrederse onu yapar. Seyyid Abdülkadir, Birinci Damat Ferit Paşa hükümetinde Danıştay Başkanlığı’na getirilir. ★★★ Abdülkadir, 8 Aralık 1919’da İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiserliği ile bir görüşme yapar. Damat Ferit’in kendilerine özerklik dahil, önemli vaatlerde bulunduğunu belirtir. ★★★ İngiliz Yüksek Komiserliği, bu görüşmeden çok mutlu olur... İngilizler Abdülkadir için, “Satın alındığı takdirde güçlük çıkarmaz” diyorlardı. ★★★ İngiltere’nin İstanbul Büyükelçilik görevlisi Kidston, 28 Kasım 1919’da Londra’ya bir rapor gönderir: “Kürtler, ne kadar güvenmesek de onları kullanmamız çıkarlarımız gereğidir” diyordu. ★★★ İngiltere Başbakanı Lloyd George, 19 Mayıs 1920’de San Remo konferansında tarihi bir saptama yapar: “Kürtler arkalarında büyük bir devlet olmadıkça varlıklarını sürdüremezler... Musul bölgesinin, öteki bölümlerinden ayrılarak yeni bağımsız bir Kürdistan Devleti’ne bağlanabileceği düşünülmektedir...” ★★★ İngiltere, bazı Kürt aşiretlerini kullandı. Padişah Vahdettin’le iş birliği yaparak, Yunan Ordusu’nun saldırısını kolaylaştırmak için Türkiye’de isyanlar çıkardı. ★★★ 6 Mart 1921’de Koçgiri Ayaklanması, Yunan ordusunun Eskişehir ve Afyon’a saldırısından iki hafta önce başlatıldı. 7 Ağustos 1924’te başlayan Nasturi Ayaklanması, İngiltere’nin Musul sorunu için Milletler Cemiyeti’ne başvurmasından bir gün önce çıkarıldı. ★★★ 13 Şubat 1925’te, Şeyh Sait ayaklanması sahnede yerini aldı. Çünkü, İngiltere zengin petrol yatakları nedeniyle, MusulKerkük’ten çıkmak istemiyordu. ★★★ Mustafa Kemal Paşa, Şeyh Sait ayaklanmasının milli varlığa ve devlete karşı bir hareket olduğunu belirtir. Konuşmasını, şu ünlü sözüyle bitirir: “Devrimi başlatan tamamlayacaktır.” ★★★ Yüz yıl önce, İngiltere ve işbirlikçilerinin Türkiye’yi bölme girişimleri başarılı olamadı. Başkomutan Mustafa Kemal ve silah arkadaşları sayesinde... ★★★ 2025’e gelindiğinde durum oldukça farklıdır... Türkiye, daha güçlü olmasına rağmen... 1984’ten beri yürütülen, terörle mücadelede başarılı olunmasına rağmen... 2009 ve 2013’te, Birinci ve İkinci Çözüm Süreci’nde stratejik hata yapılır. İmralı’daki PKK terör örgütü başı, çözümün anahtarı konumuna getirilir. ★★★ 2025’te “Terörsüz Türkiye” süreciyle stratejik hata tekrar edilir... İmralı’daki terör örgütü başına, yine anahtar rolü verilir. ★★★ 1919’da olduğu gibi, 2025’te hedef yine aynıdır... Türkiye’yi parçalayarak, Kürt devleti kurmak. Tek fark, İngiltere yerine ABD’nin sahnede yer alması... ★★★ 2025’te tuzağın türü değişmiştir... Anayasa değişikliği ile Atatürk’ün ulus ve üniter devlet yapısını ortadan kaldırmak... Meclis’i kullanarak, aslında var olmayan bir “Kürt Sorunu” nakaratını sürekli tekrarlayarak hedefe ulaşmak... ★★★ CHP’nin Üçüncü Genel Başkanı Bülent Ecevit, tuzağı görür: Ve der ki: “Türk- Kürt sorunu yoktur. Güneydoğu’da Osmanlı’dan gelen feodal bir ağalık sistemi var. Türk’ü de Kürdü de Arabı da, Süryani’yi de eziyor. ABD bunu kullanıp PKK üzerinden bozgunculuk yaratıyor, bunu görmeyen işbirlikçi boş insanlardır...” ★★★ Atatürk, büyük tuzak için 1930’da uyarır: “Bugünkü Türk milletinin siyasi ve toplumsal yapısı içinde, bazı vatandaşlarımıza Kürtlük, Çerkezlik, hatta Lazlık veya Boşnaklık düşüncesi aşılanmak istenmiştir. Ancak bu yanlış tanımlamalar, birkaç düşman maşası gerici ve akılsız kişi dışında, milletin hiçbir ferdinde üzüntü dışında bir etki yaratmamıştır...” ★★★ 1985’ten 1998’e kadar yaşamı PKK içinde geçmiş, sayısız eyleme katılmış ve örgütün iki numaralı adamı olmuş Şemdin Sakık’ın itirafı dikkat çekicidir: PKK başı Öcalan hakkında şu bilgileri verir: “O (Öcalan) otuz yılda, otuzu aşkın başyardımcısını öldürttü. Daha alt düzeydeki kadroların öldürülmesini de bu listeye dâhil edersek, sayıları yüzlerle ifade edilir. Bu listeye, ‘ajan olarak gelmişler’ deyip vurdurttuğu sıradan insanları da eklersek, idamını onayladığı insanların sayısı binlerle ifade edilir.” ★★★ 1984’ten bugüne, Türkiye’de yaklaşık 50 bin kişinin katili... İşte, bu terörist başı sürecin anahtarı konumuna getirildi... ★★★ Böylesi bir süreci... Atatürk, şiddetle reddederdi. İsmet İnönü, düşünmeden elinin tersiyle iterdi. Bülent Ecevit, kararlı duruşuyla kesinlikle kabul etmezdi. ★★★ Peki, nereye?.. Evet, nereye?.. Atatürk’ün kovalamasını mı bekliyorsunuz?
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.