Naim Babüroğlu

Naim Babüroğlu

19 Mayıs 1919, Millî Mücadele Meşalesi

LİDERİN TARİH SAHNESİNE ÇIKIŞI

Değerli okuyucularım bugün 19 Mayıs. Yani Millî Mücadele meşalesinin yakılışının 104. yılı. Bu vesileyle, Büyük Atatürk'ü ve İstiklal Mücadelesinin aziz şehitlerini bir kez daha anıyoruz.

Mustafa Kemal'in tarih sahnesine çıkışı, yarbay rütbesiyle 25 Nisan 1915'te Çanakkale Muharebeleri'nde, Kemalyeri'nde başlar. 34 yaşındadır. Bundan dört yıl sonra, Samsun yolculuğunda Bandırma vapurundadır. Tarihin akışını ve ulusunun kaderini değiştirecek lider, bu yolculukta 38 yaşındadır. Bu zorlu ve engellerle dolu yolculuk, 16 Mayıs 1919'da düşman işgali altındaki Osmanlı Başkenti İstanbul'dan başlar.

Birinci Dünya Savaşı sonunda Mondros Ateşkesi Antlaşması'yla, Osmanlı ordusu 30-35 bin askere düşmüştü. Anadolu'da kalan en güçlü birlik, Kâzım Karabekir komutasında Erzurum'daki 15'inci Kolordu'ydu.

Yaveri Cevat Abbas'la birlikte, Adana'da başlayan ve üç gün süren tren yolculuğunda Mustafa Kemal çok düşünceliydi. 13 Kasım 1918 Çarşamba günü İstanbul Haydarpaşa Tren Garı'na ulaştığında, kendisini sadece yakın arkadaşı Dr. Rasim Ferit Bey karşıladı. Atatürk, 13 Kasım 1918'den 16 Mayıs 1919'a kadar 184 gün, yani 6 ay kadar İstanbul'da kalır. Bunun 5.5 ayı Şişli'de geçer. Atatürk'ün Şişli günleri, vatanın kurtuluş reçetesinin yazıldığı ve yeni Türk devletinin planlandığı, tasarlandığı dönemdir. İstanbul'da; Ali Fuat Paşa, Kâzım Karabekir Paşa, İsmet Bey, Rauf Bey, Refet Bey ve Ali Fethi Bey gibi Millî Mücadele'de görev alacak isimlerle düşünce alışverişinde bulunur. Altı aylık sürede Padişah Vahdettin'le, 'Cuma Selamlığı' dâhil, toplam altı kez görüşür. (1)

***

Mustafa Kemal, arkadaşı Ali Fuat Paşa (Cebesoy) sayesinde Sadrazam (Başbakan) Damat Ferit hükümetinde İçişleri Bakanı olan Mehmet Ali Bey'le tanıştırılır. İçişleri Bakanı Mehmet Ali Bey, partisi Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nda önemli bir konuma sahipti. Mehmet Ali Bey de, Mustafa Kemal'i bir yemekte Başbakan Damat Ferit'le görüştürür. Tam o günlerde işgal kuvvetleri, hükümete Samsun ve çevresinde güvenliğin sağlanması konusunda baskı yapmış ve Samsun'u işgal tehdidinde bulunmuşlardı. Hükümete, bir nota verirler:

"Samsun ve çevresinde bozulan asayiş nedeniyle, Rum köyleri saldırılara uğramaktadır. Hükümet bölge asayişini derhâl tesis etmelidir. Belli bir süre içinde bölgede asayiş sağlanmadığı takdirde Birleşik Krallık olarak bölgeye asker çıkaracağımızı ihtar ederiz."

Nota üzerine, Sadrazam Damat Ferit, İçişleri Bakanı'nı çağırır ve düşüncesini sorar. İçişleri Bakanı Mehmet Ali Bey: "Oraya Mustafa Kemal Paşa'yı gönderelim" der. Damat Ferit artık karar vermiştir. İsteyerek ya da istemeyerek, Mustafa Kemal'in Dokuzuncu (sonra üçüncü olacak) Ordu Müfettişliğine atanması onayını, 30 Nisan 1919'da padişahtan alır. Mustafa Kemal, görevlendirme belgesini aldığı zaman duyduğu heyecanı şöyle anlatır:

"Bakanlıktan çıkarken, heyecanımdan dudaklarımı ısırdığımı hatırlıyorum. Kafes açılmış, önümde geniş bir dünya vardı. Kanatlarını çırparak uçmaya hazırlanan bir kuş gibiydim…" (2)

Sonuçta, Samsun'da işgalcilere ve Rumlara baskı yapan Türkleri yatıştırmak için Anadolu'ya gönderilmek istenen Mustafa Kemal, böylece bütün doğu vilayetleri için Ordu Müfettişliği yetkisini üstlenmişti. (3)

MUSTAFA KEMAL, SAMSUN'A NASIL GÖREVLENDİRİLDİ?

Mustafa Kemal'i Anadolu'ya göndermeye karar verenlerle, kendisinin hedefleri arasında hiç benzerlik olmadığı kısa sürede ortaya çıkacaktı. Görevlendirme yönergesinin ayrıntılarını, Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay İkinci Başkanı Kâzım Paşa'yla (İnanç) düzenler. Görev Yönergesi hazırlanırken, Mustafa Kemal'in tek ilgilendiği konu yetki sorunudur. Kâzım Paşa'ya: "Şu iki noktayı mutlaka ekle, onlar bana yeter. Birinci madde, Samsun'dan başlayarak, bütün Doğu vilayetlerindeki kuvvetlerin komutanı olabilmem ve bu kuvvetlerin bulunduğu vilayetler valilerine doğrudan emir verebilmemdir. İkincisi, bu bölge ile herhangi bir temasta bulunan askerî ve sivil makamlarla yazışmada bulunabilmeliyim." der. (4)

Kâzım (İnanç) Paşa, Mustafa Kemal'in arkadaşıdır, Çanakkale Cephesi'nde birlikte savaşmışlardır. Görevlendirme Belgesi'nin alt bölümüne bu maddeleri ekler ve Savunma Bakanı'nın odasına imza için gider. Bakan imza atmaya cesaret edemez: "Evlat ne yaparsanız yapın, ama ben bu işlerden anlamam, ben bu işte yokum. Nedir bu başıma sarılanlar?" (5) der gibi mührünü Kâzım Paşa'nın eline verir. Kâzım Paşa odasına döner. Görevlendirme yazısının altına Bakanın mührü basılır:

Mustafa Kemal, Samsun'a hareketinden önce, 14 Mayıs 1919 günü Sadrazam Damat Ferit'in evinde, davet üzerine akşam yemeğinde bulunur. Yemekte, Genelkurmay Başkanı Cevat (Çobanlı) Paşa da vardır. Yemek soğuk bir ortamda geçer. Yemekten sonra, Damat Ferit bir harita getirir. Mustafa Kemal'in Müfettişlik Bölgesi'ni harita üzerinde görmek ister. Mustafa Kemal'in yetkileri konusunda tereddütleri olduğu anlaşılır. Fakat Cevat Paşa, işi önemsemeyen bir hareket ve birkaç sözcükle konuyu kapatır ve eliyle belirsiz bir bölgeyi işaret ettikten sonra: "Zaten nerede kuvvet kaldı ki" der ve konuşma biter. (6)

Damat Ferit'in konağından ayrıldıktan sonra, Mustafa Kemal'le Cevat Paşa kol kola Nişantaşı caddesinden Teşvikiye'ye doğru yürürler. Cevat Paşa, samimi bir dille sorar:

"Bir şey mi yapacaksın, Kemal"

"Evet Paşam, bir şey yapacağım!"

"Allah muvaffak etsin!"

"Mutlaka muvaffak olacağız!" (7) Ve iki arkadaş ayrılırlar…

PADİŞAH MİLLÎ MÜCADELEYİ BAŞLAT DİYE GÖREVLENDİRMEDİ

Padişah ve hükümet, Mustafa Kemal'i Millî Mücadele'yi başlat diye Samsun'a göndermedi. Tersine, işgalci devletlere karşı olabilecek hareketleri engelle diye görevlendirdi. "Kurtuluş Savaşı'nı başlatmak için Mustafa Kemal'i Anadolu'ya Vahdettin gönderdi" iddiasında bulunan ve tarihi çarpıtanları, daha sonra bizzat Vahdettin yalanlar. Vahdettin, 1923'te Mekke'de yayımladığı beyannamede, Atatürk'ü İstiklal Savaşı'nı başlatması için Anadolu'ya göndermediğini, "Mustafa Kemal'i Anadolu'ya gönderen kabineye uydum" diyerek itiraf eder. (8) Ayrıca, Mustafa Kemal, Samsun'a çıkmadan önce, Padişah Vahdettin ve Sadrazam Damat Ferit Paşa, 30 Mart 1919'da İngiltere'nin sömürgesi olmak için İngiltere'ye zaten başvurmuşlardı. (9)

Mustafa Kemal, Ordu Müfettişlik görevinin verilmesi konusunu şöyle anlatır:

"Bu geniş yetkiyi, beni İstanbul'dan sürmek ve uzaklaştırmak amacıyla Anadolu'ya gönderenlerin bana nasıl verdiklerine şaşabilirsiniz. Hemen söylemeliyim ki, bana bu yetkiyi onlar bilerek ve anlayarak vermediler. Her ne olursa olsun benim İstanbul'dan uzaklaşmamı isteyenlerin buldukları gerekçe, 'Samsun ve yöresindeki düzen bozukluğunu yerinde görüp önlem almak için Samsun'a kadar gitmek' idi… O günlerde Genelkurmay'da bulunan ve benim amacımı bir ölçüde sezinleyen kişilerle görüştüm. Müfettişlik görevini buldular ve yetkiyle ilgili yönergeyi de kendim yazdırdım…" (10)

Özetle Mustafa Kemal Paşa, Osmanlı Devleti'ni ve Hanedanı'nı kurtarmak amacıyla değil, kayıtsız şartsız ulus egemenliğine dayanan yeni bir Türk Devleti kurmak amacıyla Anadolu'ya çıktı.

***

Mustafa Kemal Paşa 14 Mayıs 1919'da, kendisiyle birlikte Samsun'a gideceklerin listesini Savunma Bakanlığı'na göndererek, İngilizler'den vize alınmasını talep eder. 23 subay, 25 erbaş/er ve altı eyerli attan oluşan liste, 16 Mayıs 1919'da İngiliz İrtibat Bürosu'ndan vize alır. Vizede, "Müttefik Pasaport Kontrol Bürosu, İngiliz Bölümü. Samsun'a gidiş için geçerlidir. İstanbul, 16 Mayıs 1919" yazılıdır.

16 Mayıs 1919'da, 23 subay (kendisi dahil), 25 erbaş/er olmak üzere toplam 48 kişiyle Samsun'a hareket eder.

Mustafa Kemal Paşa; yola çıkmadan önce, 16 Mayıs'ta Padişah Vahdettin'le son kez görüşür. Şişli'deki evde, annesine ve kız kardeşine veda eder. Galata rıhtımından bir motorla, Kızkulesi açıklarında bekleyen Bandırma Vapuruna gider.

Mustafa Kemal Paşa, Samsun'a hareket ettiğinde durum şuydu: İngiltere, Fransa ve İtalya İstanbul'u; İngilizler, Gaziantep, Urfa, Maraş, Samsun ve Merzifon'u; Fransızlar, Adana, Mersin ve Dörtyol'u; İngilizler-Fransızlar, Çanakkale-Boğazı'nı; İtalyanlar, Antalya, Konya, Kuşadası, Marmaris, Bodrum, Fethiye, Afyon ve Burdur'u; Yunanlar, İzmir'i işgal etmişlerdi. Yunan Ordusu, İngilizler'in desteğiyle Küçük Asya Seferi hayaliyle Batı Anadolu'yu işgal edecek ve Ankara yakınlarına kadar geleceklerdi. Mustafa Kemal Paşa, Samsun'a ayak bastığında, şehirde İngiliz işgal kuvvetleri vardı. Pontusçular sokaklarda kol geziyordu. Halk kendisini koruyamayacak durumdaydı.

MUSTAFA KEMAL'İN GÖREVDEN ALINMASI VE İSTİFA ETMESİ

Mustafa Kemal, Samsun'a ulaştıktan sonra 22 Mayıs 1919'da Ordu Müfettişi olarak hazırladığı raporda, "Millet millî egemenlik esasını ve Türk milliyetçiliğini kabul etmiştir. Bunu gerçekleştirmeye çalışacaktır." (11) ifadesi yer alır. Bu raporda, Mustafa Kemal Paşa Millî Egemenlik ilkesini ortaya koyarak, Samsun'a ulaştıktan sadece üç gün sonra, Padişah'a ve İstanbul Hükümeti'ne isyan bayrağını çeker.

25 Mayıs 1919'da, Mustafa Kemal Paşa Havza'ya gelir. 28 Mayıs 1919'da Havza Genelgesi'yle, İzmir işgaline karşı çeşitli bölgelerde gösterilen tepkileri birleştirmeyi ve ülke geneline yaymayı duyurur. Bunun üzerine, Samsun'a çıktıktan 20 gün sonra Savunma Bakanlığı, 8 Haziran 1919'da Mustafa Kemal'i İstanbul'a geri çağırır. Mustafa Kemal bu çağrıya uymaz.

21-22 Haziran 1919'da yayımlanan Amasya Genelgesi'nde, "Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır" (12) maddesi, yine millî iradeyi işaret eder. Amasya Genelgesi, bir ihtilal beyannamesidir. Mustafa Kemal, Amasya Genelgesi'yle Padişah'a karşı olduğunu açıkça belirtmiş olur. İstanbul Hükümeti, Amasya Genelgesiyle Mustafa Kemal'in niyetini tümüyle anlar. Bunun üzerine İçişleri Bakanı Ali Kemal, 23 Haziran 1919'da valilere gönderdiği bir genelgeyle Samsun'a çıktıktan 34 gün sonra Mustafa Kemal'in azledildiğini ve emirlerinin dinlenmemesi gerektiğini bildirir.

Samsun'a çıktıktan 44 gün sonra, 2-3 Temmuz 1919'da, Padişah adına çekilen bir telgrafla bir kez daha Mustafa Kemal'in İstanbul'a dönmesi istenir. Mustafa Kemal oyalar…

Nihayet, Samsun'a çıktıktan 50 gün sonra, 8-9 Temmuz 1919 günü, Padişah'ın imzasıyla görevine son verilir. Mustafa Kemal Paşa, görevden alınma belgesi eline geçmeden ordudan istifa eder. Olayı Mustafa Kemal'den dinleyelim:

"Savunma Bakanlığı, 'İstanbul'a gel' diyordu. Padişah, 'önce hava değişimi al, Anadolu'da bir yerde otur; ama bir işe karışma' diyordu. Sonunda ikisi birlikte, 'ille gelmelisin' dedi. Gelemem dedim. En sonunda, 8-9 Temmuz 1919 gecesi, Sarayla açılan bir telgraf başı konuşması sırasında, birdenbire perde kapandı ve 8 Haziran'dan 8 Temmuz'a bir aydır süren oyun son buldu. İstanbul, o dakikada benim resmî görevime son vermiş oldu. Ben de o dakikada, 8-9 Temmuz 1919 gecesi saat 22.50'de Savunma Bakanlığına, saat 23.00'te de Padişaha görevimle birlikte askerlik mesleğinden çekildiğimi bildiren telleri çekmiş oldum.(13)

Mustafa Kemal, Samsun'a ulaştıktan sonra devletin verdiği görevleri 19 Mayıs'tan 8 Temmuz 1919'a kadar 50 gün süreyle kullanır. Artık rütbesi, makamı, yetkisi olmayan bir sivildir. Fakat, ok yaydan çıkmıştır... Millî Mücadeleyi, devletin verdiği yetki ve makamla değil, milletin kendisine olan inancı ve güveniyle yapacaktır.

Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktığında genel durumu şöyle anlatır:

"Ben 1919 yılında Samsun'a çıktığım gün elimde maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız Büyük Türk Milleti'nin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran, yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu kuvvete, bu Türk Milleti'ne güvenerek işe başladım." (14)

Padişah Vahdettin ve Sadrazam Ferit Paşa, Mustafa Kemal'i işgalci kuvvetlere karşı ortaya çıkan halk hareketlerini bastırması ve emniyetin sağlanması için görevlendirmişti. Oysa Mustafa Kemal, işgal kuvvetlerine karşı halkı örgütleyerek millî bir mücadeleyi başlatmak hedefini güdüyordu. Sonunda, resmî görevi, sevdiği askerlik mesleği ile birlikte sona ermiş oldu.

Mustafa Kemal şöyle diyordu:

"O günkü atmosferde, üç kurtuluş seçeneği vardı. İngiltere'nin koruyuculuğu; ABD'nin mandasını kabul etmek ve bölgesel kurtuluş yolları aramak. Bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da millî egemenliğe dayanan, tam bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak. Ya bağımsızlık ya ölüm…" (15)

İDAM CEZASI

Bir yıl sonra, İstiklal Savaşı devam ederken, 11 Mayıs 1920'de Mustafa Kemal'e ve bazı arkadaşlarına idam cezası verilir. İdam kararı, geciktirilmeden 24 Mayıs 1920'de Vahdettin tarafından onaylanır. 1920'de, Şeyhülislam Dürrizade Abdullah, "Mustafa Kemal ve arkadaşlarıyla millî mücadeleye katılanları kâfir ilan eden ve katlinin vacip" olduğunu bildiren fetvayı Sadrazam Damat Ferit ve Padişah Vahdettin'in onayıyla çıkarır. Padişah Vahdettin, 13 Mayıs 1920'de Millî Mücadele kuvvetlerine karşı işgalcilerle birlikte savaşan Kuvayı İnzibatiye isyancısını Mecidiye Nişanı ile ödüllendirir.

İşte Millî Mücadele'nin ilk adımı ve çekilen sıkıntılar… Ancak, modern bir Türkiye'nin doğuşu için atılan ok yaydan çıkmıştı. Türkiye Cumhuriyeti'nin doğum sancıları başlamıştı. Tarihin akışında Mustafa Kemal'in üstlendiği görev, milletinin kaderine damgasını vurdu ve işgal devletlerinin hayallerini yerle bir etti. O, kader tayin edici anını seçti ve tarihin akışında kendisini bekleyen görevlere vatan ve millet sevgisi rüzgârıyla hızla koştu… Engellere, nankörlüklere ve yokluklara rağmen…

ATATÜRK CUMHURİYET'İ

GENÇLERE EMANET EDER

Atatürk, Nutuk'ta, "1919 yılı Mayıs'ının 19'uncu günü Samsun'a çıktım. Genel vaziyet ve manzara..." diye başlar…

Son sayfada şu sözler yer alır:

"Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen millî felâketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir.

Bu sonucu, Türk gençliğine emanet ediyorum."

"En büyük eserim" dediği Cumhuriyet'i Türk gençliğine armağan eder.

"Gençlik" kavramı, Atatürk için ayrı bir önem taşır. Gençlerden söz ederken, yaş sınırı dışında, düşünce olarak gençliği yani, düşüncede yeniliği ifade eder. O'nun şu sözü çok anlamlıdır: "Genç fikirli demek, doğruyu gören ve anlayan gerçek fikirli demektir." (16)

BANDIRMA VAPURU'NDA MUSTAFA KEMAL PAŞA İLE BİRLİKTE SAMSUN'A ÇIKANLAR

Mustafa Kemal Paşa ile müfettişlik heyetinin asker ve sivil mensupları.

Dokuzuncu Ordu Kıt'aları Müfettişi Mirliva Mustafa Kemal Paşa.

Erkânıharbiye Reisi Miralay Kâzım Bey (Dirik).

Sıhhiye Müfettişi Miralay İbrahim Tali Bey (Öngören).

Erkânıharbiye Kaymakamı (Ayıcı) Arif Bey.

Erkânıharbiye Binbaşı Hüsrev Bey (Gerede).

Topçu Müfettişi Binbaşı Kemal Bey (Doğan).

Sıhhiye Müfettiş Muavini Binbaşı Refik Bey (Saydam).

Yaver Piyade Yüzbaşı Cevad Abbas Efendi (Gürer).

Piyade Yüzbaşı Mustafa Vasfi Efendi (Süsoy).

Piyade Yüzbaşı Ali Şevket Efendi (Öndersev).

Piyade Yüzbaşı Mümtaz Efendi (Tunay).

Piyade Yüzbaşı İsmail Hakkı Efendi (Ede).

Tabip Yüzbaşı Behçet Efendi (Feyzioğlu).

Piyade Mülâzım-ı Evvel Hayati Efendi.

Piyade Mülâzım-ı Evvel Arif Hikmet Efendi (Gerçekçi).

Yaver Topçu Mülâzım-ı Sani Muzaffer Efendi (Kılıç).

Mülâzım-ı Evvel Abdullah Efendi (Kunt).

Müşavir-i Adlî Ali Rıza Bey.

Tabur Hesap Memuru Rahmi Efendi.

Tabur Hesap Memuru Ahmed Nuri Efendi.

Sınıf-ı Sani Faik Efendi (Aybars).

Zabit Vekili Tahir Efendi.

Sınıf-ı Rabî' Memduh Efendi (Atasev).

Üçüncü Kolordu Kumandanı:

Miralay Refet Bey (Bele).

Astsubay, erbaş ve erler:

Kıdemli Çavuş Osman Nuri oğlu Ali Faik Efendi.

Kıdemsiz Çavuş İbrahim İzzet oğlu Atıf.

Çavuş Ali oğlu Musa (Aydınlı).

Çavuş Mustafa oğlu Kemal (Konyalı).

Çavuş Kemal oğlu Mustafa (Konyalı).

Onbaşı Tevfik oğlu Adem (Çatalcalı).

Onbaşı Ali oğlu Rıfat (Sivaslı).

Onbaşı Rıfat oğlu Ali (Sivaslı).

Nefer Hüseyin oğlu Mehmed (Sincanlı).

Nefer Ahmed oğlu Emin (Sincanlı).

Nefer Mustafa oğlu İsmail Sincanlı).

Nefer İbrahim oğlu Ömer (Sincanlı).

Nefer Kerim oğlu Mehmed (Alanyalı).

Nefer Hasan oğlu Ulvan (Sungurlulu).

Nefer Mehmed oğlu Mehmed (Geredeli).

Nefer Mehmed oğlu Hasan (Kadıköylü).

Nefer Mehmed oğlu Durmuş (Mudurnulu).

Nefer Mehmed oğlu Ali (Geyveli).

Nefer Abdullah oğlu Musa (Divrikli).

Nefer Abdullah oğlu Mehmed (Tokatlı).

Nefer Şakir oğlu Nuri (Geredeli).

Nefer Hasan oğlu Hüseyin (Akhisarlı).

Nefer Bekir oğlu Mahmud (Yenihanlı).

Nefer İhsan oğlu Mehmed Lütfi (Üsküdarlı).

Nefer Abdullah oğlu Ali (İzmirli).

ŞEHİTLER

Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,

mezardan çıkmanın vaktidir!

Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,

Sakarya'da, İnönü'nde, Afyon'dakiler

Dumlupınar'dakiler de elbet

ve de Aydın'da, Antep'te vurulup düşenler,

siz toprak altında ulu köklerimizsiniz

yatarsınız al kanlar içinde.

Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,

siz toprak altında derin uykudayken

düşmanı çağırdılar,

satıldık, uyanın!

Biz toprak üstünde derin uykulardayız,

kalkıp uyandırın bizi!

uyandırın bizi!

Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,

mezardan çıkmanın vaktidir!

Nazım Hikmet 1959

------------------------------------------

Kaynakça:

(1) Alev Coşkun, Samsun'dan Önce Bilinmeyen 6 Ay, Cumhuriyet Kitapları, İstanbul, 2015, s. 132.

(2), (4-7) Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, I. Cilt, İstanbul, 1981.

(3) Turan Akıncı, İşgal/ İstanbul'da Yabancı Güçler (1918-1923), Remzi Kitabevi, İstanbul, 2020, s. 102.

(8) Turgut Özakman, Vahidettin, Mustafa Kemal ve Millî Mücadele, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2007.

(9) Hikmet Bayur, Atatürk'ün Hayatı ve Eseri 1, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1990.

(10) (13-15) Kemal Atatürk, NUTUK, Hazırlayan: Taha Mazman, B Yayın, İzmir, 2009, s. 24.

(11-12) Hamza Eroğlu, Türk İnkılap Tarihi, Savaş Yayınları, Ankara, 1990.

(16) Atatürk'ün Fikir ve Düşünceleri, Hazırlayan: Utkan Kocatürk, 3.Basım, Ankara 1984.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.