Muzaffer Ayhan Kara
Komutan, Baş İmam ve İfade Özgürlüğü
Aşağıdaki “Ayasofya Baş İmamı ve Komutanlar” başlıklı önceki günkü sosyal medya paylaşımı Emekli Koramiral Atilla Kıyat’tan; TESUD Konak Şubesi mensuplarının bir vatsap grubunda paylaşılmış, oradan aldım:
“Başlığa bakıp kel alaka demeyin, sabırla okumaya devam edin…Yalnız burada bir parantez açayım. Bugün bir Tuğamiralin, makam aracı ile bir tarikat evine gittiği ve orada resmi elbise ile namaz kıldığı haberi, haber sitelerine düştü. Tarikatlar serbest mi, serbest. Makam araçları ile cuma namazlarına gidiliyor mu, gidiliyor. Uzun süredir, camilerde resmi elbise ile namaz kılan her rütbede askeri görüyor muyuz, görüyoruz. Bunların hepsi gerçekken bu olay niye bizleri şaşırttı.
Gelelim şimdi konumuza. Ayasofya baş imamı sosyal medya paylaşımları ile gündemde. Paylaşımlar hepinizin malumu tekrarlamayacağım. Sadece, bu paylaşımlardaki, siyasi mesajlarda, ana fikrin laiklik ve medeni kanun karşıtlığı olduğunu söylemekle yetineceğim. Baş imamı kutlamak isterim. İçindeki dışında ve cesaretle sosyal medyayı kullanıyor. Hakkında, idari ve hukuki, hiçbir işlem yapılmadığına göre, paylaşımları ifade özgürlüğü olarak değerlendiriliyor. Şimdi de ben, komutanları ifade özgürlüklerini kullanmaya davet ediyorum. Herhalde bir imam kadar cesaretleri vardır.
Askeri Hastanelerin kapatılması, Askeri Okulların sivil bir rektöre bağlanması, Silahlı Kuvvetlerin, geleneksel komuta yapısı bozularak, Kuvvet Komutanlarının ayrı ayrı Milli Savunma Bakanına bağlanması, Genelkurmay Başkanının fonksiyonsuz bir hale getirilmesi, Yüksek Askeri Sura’nın Yüksek Sivil Şuraya dönüştürülmesi, Askeri Yargının kaldırılması, Montrö Sözleşmesi ve Kanal İstanbul’un milli güvenliğimizle ilgisi konularında, muhakkak söyleyecekleriniz vardır.
Baş imam, göreve başlarken yemin etti mi bilmiyorum. Ama siz yemin ettiniz. Hazır ifade özgürlüğünün kapsamı bu kadar genişletilmişken, açın birer sosyal medya hesabı sesinizi duyalım. Sükût ikrardan gelirmiş demeyelim.”
E. Kora. Kıyat’ın da bahsettiği, basında konu olan malum tuğgeneralin ve bir tarikat ortamında üniformasının üzerine giyindiği cüppe ve sarıkla namaza duruşunun aslı var mı yok mu anladıysam çarpılayım! Ancak şu kadarını belirteyim ki, olur mu, olur! AK Parti devr-i saadetinde sözcülerinin vurguladığı gibi 19 yıllık hazırlık dönemi bitip de asıl döneme geçme ikliminde bu daha ne ki, neler göreceğiz zahar, neler!..
Ayasofya Baş İmamı Prof. Boynukalın’a gelince… Sanıyor musunuz ki baş imam aklına eseni konuşuyor? Bir yerlerden habersiz oralarda kuş bile uçmaz. Görkemli törenlerle dünyaya meydan okuyarak egemenliğin tescili olarak sunularak külliyen ibadete açılan (zaten kısmen açıktı) Ayasofya’da herhalde sıradan birisi görevlendirilmeyecekti. Nitekim bir “profesör” unvanlı Diyanet mensubu “baş imam” yapıldı ve kendileri bu göreve getirilirken ne beklendiği de sufle edilmiştir.
Şimdi Prof. Boynukalın adeta adı konulmamış “Eş Diyanet Başkanı” gibidir. Edasına bakılırsa öyle… O da Diyanet İşleri Başkanı Prof. Erbaş gibi profesör unvanlı ve o da yüksek perdeden konuşuyor. Bu da 19 yıldan sonraki “asıl dönemin” uygulamalarından birisi olsa gerek!
Bitirirken E. Kora. Kıyat’a bir soru sorayım: Bahsettiğiniz komutanlar 19 yıllık hazırlık döneminin ortalarında hapishanelerde, mahkemelerde mesai arkadaşları süründürülürken konuşabildi mi ki şimdi, yani “asıl dönemde” ‘ifade özgürlüğü’ bağlamında konuşabilsinler?