
Muzaffer Ayhan Kara
Hanımefendinin dediği, Gazze'nin geleceği..
Pervin Buldan hanımefendinin dediğine bakar mısınız? Aynen şöyle diyor:
“Abdullah Öcalan medyanın dilinden çok rahatsız. Ciddi eleştirileri var. Medyada bazı yorumcuların, bazı habercilerin, bazı kanalların sürecin aleyhine yorumlar yapması bizim çözeceğimiz bir sorun değil, bu da iktidarın meselesi. Çünkü bugün medya da AKP'nin elinde, yargı da AKP'nin elinde. Bu tür meseleleri ortadan kaldırmak iktidarın görevi.”
Hanımefendinin verdiği mesaj gayet açık; iktidar kontrolü altında olan yargı aracılığıyla basını cezalandırmalı, sürecin aleyhine yayın yapılmasına izin vermemelidir. Öcalan bu durumdan rahatsız...
ÇARK, FAKAT...
Fakat kamuoyundan gelen tepkiler üzerine hanımefendi çark etti ve öyle demek istemedim, böyle demek istemiştim vb. kabilinden bir açıklama yapma gereği hissetti.
Herkes malum süreçle ilgili olarak hükümetle de, DEM ile de mutabık olma zorunda değil. Ayrıca kamuoyunu siz kör ve sersem mi olduğunu sanıyorsunuz? Sizin derdiniz Suriye'nin üçte birini ABD'nin hamiliğinde kontrol eden garnizon aparatlarını garanti altına almak. Süreç dediğiniz budur. PKK da Suriye'dedir ve YPG-PYD kisvesi altındadır ama sanki Türkiye’deymiş ve faaliyette imiş gibi pazarlık unsuru olarak devrede.
NE CUMHURBAŞKANINDAN NE DE ADALET BAKANINDAN BİR DÜZELTME DUYDUK!
İşin tuhafı, hanımefendinin "yargı elinde" yaklaşımına karşı ne Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ne de Adalet Bakanı Tunç'un bir tepkisi oldu. Çıkıp neden "Yargı bizim elimizde olur mu hanımefendi, yargı bağımsızdır." demiyorsunuz?
Aynı durum Trump-Erdoğan buluşmasında basın önünde yaşanmadı mi? Trump, Rahip Brunson’in serbest bırakılmasını Erdoğan'ın sağladığını vurguladığında şöyle bir tepki duyduk mu hiç olmazsa zevahiri kurtaracak:
"Ne münasebet Bay Trump, yargı bizde bağımsızdır, Brunson’ı ben değil, mahkeme bıraktı. Sizin aramanızla yargının serbest bırakması tesadüftür."
GAF DEĞİL, GAFLET!
Pervin Buldan, Öcalan üzerinden muhalif medyayı, ekran yüzlerini ve kalem erbabını hedef göstermiştir! Bunu bir gaf değil, gaflet olarak görmek durumundayız. İktidarla iş tutmak böyle birşey işte. Hanımefendi, keşke yıllardır içeride olan Selahattin Demirtaş için de iktidara mesaj verse... Sadece o değil, Öcalan da tabii.. Fakat tam tersi mesaj veriyor Öcalangil Demirtaş ile ilgili olarak ve diyor ki, "Seni başkan yaptırmayacağız!" yanlıştı! Doğrusu ne? "Seni dördüncü kere Cumhurbaşkanı olarak seçtireceğiz" mi?
Kimse endişe etmesin; sandık gelecek ve Trumpsever iktidar da, iktidarla iş tutan Amerikan seviciler de sandıkta perişan olacaklar!
BÖYLE ANLAŞMA MI OLUR?!.
Mısır'daki ABD gözetimindeki anlaşma, anlaşmadan çok bir niyet beyanı onayı... İsrail ve Hamas'ın ateşkese rızası sonucunda ortaya çıkan niyet beyanında ne iki devletli çözüme ne de İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarına atıfta bulunuluyor! Belli ki Trump, Hamas'ın ateşkese ve niyet beyanına yaklaşımı için Erdoğan'a ciddi mesai yaptırdı Katar Emiri yanında. Öte yandan, Trump’ın "hakem" rolünde olmasını yadırgamamak mümkün değil. Çünkü ABD, İsrail'in 70 bine yakın insanı çocuk, kadın, yaşlı demeden bombalarla katledip Gazze',yi yerle bir ederken, üstelik insani yardımı bile engellerken İsrail'in yanında değil miydi? İsrail kime güvenerek işgale ve soykırıma yöneldi?
Yine de "en kötü barış savaştan iyidir" sözünü hatırlayalım ama Trump’a da, "sevgili Bibi"sine de güvenmeyip temkinli olmak gerek. Zaten çarşamba akşamı Trump’ın sarf ettiği ifadeler ortada; ölü İsrail rehineleri için 72 saatlik süreyi bahane edip İsrail'in yeni saldırılarına onay verebileceğini söylüyor açıkça! Oysa ölen rehineler İsrail'in bombaladığı binaların enkazı altında ve bunları çıkarmak için bir mekanizma kuruldu, Hamas'ın inisiyatifinin ötesine geçildi.
Gazze'deki durumun normale dönmesi ve kentin yeniden imarı için, evlerini terk eden Filistinlilerin yurduna dönmesi için ABD'nin patronajı ve İsrail'in ona güvenerek barışı her an sabote edebilecek tutumu elverişli bir iklime işaret etmiyor. Doğrusu, BM'nin gözetiminde ve bölge devletlerinin aldığı rolle Gazze’de hayata dönüştür. Bakın İsrail daha şimdiden insani yardımı sabote edebiliyor, ateşkese rağmen tünel bahanesi ile bomba alabileceğini deklare edebiliyor! Türkiye'nin ise FKÖ'yü Filistin'in tek meşru temsilcisi olarak tanıması, Batı Şeria'daki gibi Gazze’de de FKÖ'nün inisiyatif almasına yardımcı olması doğru bir yönelim olur. Erdoğan, ideolojik pozisyonu terk edip Hamas'ın da FKÖ'ye katılımı ve otoritesini tanıması hususunda adım atmalıdır. O zaman Türkiye'nin eli de bölgede güçlenir ve rahatlar ayrıca.
Sonuç olarak Gazze Filistinlilerindir. Trump’ın hayallerini süsleyen 'Ortadoğu’daki L. Vegas' olamaz! T. Blair'in bir 'genel vali' pozisyonunda Gazze’de alacağı öngörülen görev de abesle iştigaldir! Filistinlilerin güveneceği unsurlar kendi seçeceği dostlarıdır. Erdoğan'ın Trump’ın yamacında Filistin'e yapabileceği bir iyilik yoktur.
Pervin Buldan'dan buraya kadar geldik. Çünkü Trump-Erdoğan-Öcalangiller bir ve beraber. Trump’ın hem de Bibi'si var, ne gam!
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.