CHP'li olmak!

Kargoyla gelen bir davetiyeye boş gözlerle bakıyorum. Hani çok sevdiğiniz çocuğunuzun hiç beklemediğinizi yanlışı karşısında yürek burkan bir acı yaşarsınız ya… İşte öyle bir şey… Davetiye İzmir’deki ev adresime gelmiş; ama zarfın üstünde adım yok esamem yok! Açıyorum bu bilmece gibi zarfı. CHP’nin, partimin 100. Yıl kutlama programı çıkıyor. Altında gönderen resmi veya özel kişinin adı da imzası da yok! Kupkuru, özensiz, dikkatsiz ve nezaketsiz bir çağrı. Âdet yerini bulsun diye gönderilmiş. Sanki dünyanın en eski partilerinden birinin, sanki utkuyla sonuçlanan ilk antiemperyalist kavganın sahibi olan ve yirminci yüzyılda bütün mazlum milletleri ayağa kaldıran Atatürk’ün partisinin yüz seneye “dalya” dediği bir günü kutlamak için postalanmamış gibi! İsimsiz zarfa ve içinden çıkan imzasız kartona bir kez daha bakıyorum. Hüzünle ve acıyla…

Belleğim geçmişe dönüyor. Ülkenin kurtuluş ve Cumhuriyetin kurtuluş günlerini anımsıyorum. “İşte orduyu zafere ulaştırdın. Artık işin bitti Gazi Mustafa Kemal” diyenlere “Bir dakika. Yok öyle şey. İşimiz asıl şimdi başlıyor” diyen gür sesin sahibi Atatürk devam ediyor. “İnsanlarımızı kulluktan yurttaşlığa, kadınımızı esaretten özgürlüğe çıkarmak, ulusumuzu çağdaş uygarlığa ulaştırmak gerek.” Yüzyıllardır kafes arkasında tutulan, kendisine çocuk doğurmaktan başka işlev tanınmayan kadınlarımızı düşünüyorum. Cumhuriyetin ilk kadın avukatını, yargıcını, doktorunu, mühendisini, arkeoloğunu, pilotunu anımsıyorum. Tek başına alışveriş yapmaları yadırganan, tek başına lokantaya girmelerine dehşet dolu gözlerle bakılan anneannelerimiz, babaannelerimiz gözlerimin önüne geliyor. İçimden bunların hayatta kalan tek örneği Muazzez İlmiye Çığ’ın ellerine sarılmak öpmek, öpmek geliyor!

***

Hemen yakın geçmişi anımsıyorum. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun hâfizelerle (kadın hafızlar) buluşma haberleri belleğimde canlanıyor. Kılıçdaroğlu onlara “Siz kendinizi muhafazakâr sanıyorsunuz” diyordu. “Oysa asıl muhafazakâr olan biziz.” Bu büyük çarpıtmayı şimdi daha iyi değerlendiriyorum. Biz neyi muhafaza etmek istiyorduk ki bugün de istiyoruz. Tek evliliği, mirasta eşitliği, eşit işe eşit ücreti, seçme ve seçilme hakkını ve diğer kazanımları. Bunları geriye götürme çabalarına karşı koruma refleksi muhafazakârlıksa bunun neresi yanlıştı?

Sadece dinsel anlam taşıyan ve lâik bir ülkede siyasal geçerliliği söz konusu bile olmayan “Helalleşme” çabalarının, koskoca Cumhuriyet dönemine “reklam arası” gözüyle bakanlara cesaret vermekten başka işe yaramadığını 14/28 Mayıs seçimlerinde gördük. Gerçi seçim sonuçlarını CHP geleneklerinin tersine örgütlerde, parti kamuoyunda, umutları kırılmış seçmenler önünde tartışmaktan kaçınan genel başkan yorumlarını art arda sürdürüyor. Önce sadece TRT 1 kanalının izlenebildiği ve ayda beş yüz lirayla geçinen kitleler yüzünden olumsuz sonuç aldığımızı söylüyordu. Sonunda suçun ulusalcılarda olduğunu öğrendik! Meğer AKP’den kopmaya hazır muhafazakârlar “Ulusalcılar gelirse eski günlere döneriz” korkusuyla yine eski partilerine oy vermişler. Bunları ulusalcılara cihat ilân eden yetmez ama evetçi bir gazeteciye verdiği demeçte söylüyor Sayın Kılıçdaroğlu. Anlaşılıyor ki isteyerek de kerhen de olsa kendisine oy veren ulusalcı oyların onun önünde kıymeti harbiyesi yok. Cumhuriyet düşmanlarıyla, Anayasanın ilk dört maddesini hedefe koyanlarla, ulus devlete karşı çıkanlarla, Anayasadaki Türk sözcüğünden rahatsız olanlarla, kadın haklarını geri götürmek, tevhidi tedrisat (eğitim birliği) ilkesini kaldırmak isteyenlerle helalleşme çabaları hiç işe yaramadı. Bunları seçim sonuçlarında gördük. Bir özeleştiri beklerken hâlâ ulusalcıları dışlama refleksinin sürdüğünü hayretle, ibretle ve dehşetle gördük; görüyoruz.

En iyi örnek de seçimlerden iki önce Sayın Kılıçdaroğlu’nun danışman olarak atadığı kadın yani sosyal medyada adı en çok geçen Perinaz Mahpeyker. Sayın Erdem Atay tam bir araştırmacı gazetecilik örneği vererek bu kişinin Atatürk’ü maymuna benzeten, Kılıçdaroğlu’na hakaret eden, Cumhuriyet ve devrim karşıtı iletilerini ortaya çıkardı. CHP genel merkezinin yalanlamasına karşılık Kılıçdaroğlu ıslak imzasıyla yapılan atama kararı ortaya çıktı. Kılıçdaroğlu şimdi “O mesajları bilsem atamazdım” diyor. “O günün koşullarında araştırma yapacak zaman yoktu. Bir arkadaşım tavsiye etti” diyor. Akla ister istemez bazı sorular geliyor. Perinaz Hanımı öneren kim veya kimlerdi? Genel Başkanın aklına neden Çağdaş Yaşam Derneği veya kadın hakları savunucularından bir isim değil de hep böyle arızalı tipler geliyor? 4 Haziran 2023 günü işlerine son verilen danışmanlara şimdiye kadar ne kadar ücret ödendi? “Demokrasi saydamlık rejimidir” diyoruz ya! Seçmenlere ve kamuoyuna açıklamanın sırası değil mi?

***

Pazar akşamı sözcüğün tam anlamıyla öldük öldük dirildik. AB’nin başkenti Brüksel’de oynanan Sırbistan-Türkiye final maçında kızlarımız Avrupa şampiyonu oldular. Siyasetçilerin yapamadığı ulusal birlik ve beraberliği onlar tüm ülkeye yaşattılar. Kadını erkeği, genci yaşlısıyla hepimiz göz yaşlarıyla bu büyük zaferi alkışladık. Bu zafer sporun dışında siyasal bir anlam da taşıyordu. Cumhuriyet öncesi kafes alında tutulan kadınlarımız büyük Atatürk’ün armağan etiği lâiklik ilkesinden sonra neler yapabileceklerini bize gösterdiler. Şampiyonluk kupasını alırken eski ve yeni spor bakanlarını, bakan yardımcılarını ekranlarda izledik. Sanki İstanbul Sözleşmesinden Türkiye’nin imzasını onlar çekmemiş gibi. Sanki hükümetin Milli Eğitim Bakanı karma eğitimi kızlarımıza çok görmüyormuş gibi…

Ama bu kutlamalarda muhalefet yoktu, CHP yoktu! Tribünleri Türk bayraklarıyla donatan ve gelincik tarlasına dönüştüren gurbetçi yurttaşlarımızın görüntüsü de yürek çarpıcıydı. Bu zafere sahip çıkan iktidar kadrosuna karşın tribünlerde yurttaşların arasına karışan bir Kılıçdaroğlu’nu görmek ne kadar güzel olurdu. Lâik bir Türkiye’nin heyecan verici örneği olan Atatürk’ün kızlarına bu destek neden esirgenir? Anlı şanlı genel merkez yöneticilerinin ve bizzat Kılıçdaroğlu’nun aklına neden gelmez?

Galiba bazı koltuklarda oturmak, CHP’nin ruh ve içgüdüleriyle donatılmak için yeterli olmuyor!

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.