CHP üzerindeki eller!

CHP, yurttaşı olmakta onur duyduğumuzu Türkiye Cumhuriyeti ile yaşıttır. CHP ile Cumhuriyetin tarihini birbirinden ayırmak olası değildir. Dağılmış Osmanlı imparatorluğunun külleri arasından doğan Cumhuriyetin varlık nedeni de dünyada ilk kez başarıya ulaşan antiemperyalist kavganın öznesi oluşudur. İnsanlık tarihinde iz bırakan ve tüm halkları etkileyen 1789 Büyük Fransız ve 1917 Bolşevik devrimlerinden etkilenen ve mazlum milletlerin uyanmasına işaret fişeği olan Anadolu İhtilâlinin siyasal partiye dönüşümüdür Cumhuriyet Halk Partisi.

CHP elbette bundan ibaret değildir. Kurucusu Mustafa Kemal’in önderliğinde yöneldiği çağdaşlık rotası dünyadaki Müslüman ülkeleri arasından bir ilktir. İlk kez bir Müslüman ülke lâik bir dünya düzeni üzerine oturmuş ve peş peşe devrimler gerçekleştirmiştir. Bir vakitler hafife alınan ve “Üst yapı devrimleri” olarak küçümsenen değişimin önemi bugünkü Orta Doğu manzarası karşısında ortaya çıkmaktadır. Çok evliliği ortadan kaldıran, kadın erkek eşitliğini sağlayan, çağdaş dünyaya uyum sağlayan yazı, kıyafet, metrik ölçü ve saat değişimleri olmasa hâlâ orta çağ karanlıkları içinde bocalayacak ve ilkel bir topluluk olarak kalacaktık.

CHP, İkinci Dünya Savaşı sonunda kurduğu tek parti iktidarından kendi iradesiyle çok partili yaşama geçme mucizesini de gerçekleştirmiş bir partidir. Bugün ülkemizde sendikal hak ve özgürlükler, toplu sözleşme ve grev hakkı varsa bunlar CHP’nin cesur uygulamaları sonunda yaşam bulmuştur. 1961 Anayasasındaki Senato, Anayasa Mahkemesi, Özerk Üniversite, Bağımsız Yargı, Basın İlân Kurumu varsa bunların temelinde CHP’nin harcı vardır!

Darbelerle yıpranan ve bugün yaratılan “darbeci” algısının tam tersine darbelerle mücadele eden CHP, 12 Mart 1971 muhtırasından sonra bir iç mücadele içine girmiş, partinin kurucusu tarihsel şahsiyet İsmet İnönü’nün yerine Bülent Ecevit Genel Başkan olmuştur. “Artık tükendi” denilen parti 1973 seçimlerinde birinci parti olmuş ve MSP ile kurduğu ortak hükümetin başına geçmiştir. ABD’ne karşın afyon ekimi yasağı kaldırılmış ve Kıbrıs Barış Harekâtı gerçekleştirilmiştir.

ABD ve CİA yönlendirmesiyle yapılan 12 Eylül 1980 faşist darbesi diğer partilerle birlikte CHP’ni kapatmıştır. CHP, bir başka 12 Eylül günü 1982 yılında Anka kuşu gibi küllerinden doğmayı başarmıştır. Deniz Baykal liderliğinde siyasal yaşama dönen parti parlamenter düzenin ayrılmaz ve vazgeçilmez bir ögesi olmuştur.

1999 seçimlerinde baraj altında kalan parti 3 Kasım 2002 seçimlerinde tekrar meclise girmiş, tek başına iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisi karşısında tek başına muhalefet olarak konumlanmıştır. İşte bu seçimlerden hemen sonra Irak’ı işgal planlayan ABD’nin hoyrat tavrı ortaya çıkmıştır. En az altmış beş bin askeri ile Anadolu’nun toprakları, limanları ve havaalanlarında konumlanmak isteyen ABD ordusuna bu olanağı sağlamak için TBMM gündemine AKP hükümetinin 1 Mart Tezkeresi gelmiştir. Kendine güvenen ve tezkerenin çıkmasından emin olan ABD sert CHP kayasına çarpmıştır. Muhalefette olmasına karşın yeni iktidar milletvekillerinin önemli bir bölümünü etkileyen CHP tezkerenin geçmesine izin vermemiştir.

Bunu unutmayan ABD affetmediği Türk Ordusunu Ergenekon, Balyoz gibi davalarla cezalandırmış 1 Mart’ın intikamını almıştır. Sıra CHP’ne gelmiştir. Bir kaset komplosuyla Deniz Baykal CHP’nin başından uzaklaştırılmıştır. ABD, AKP iktidarına ortak ettiği “Hizmet Hareketi” maşasıyla orduya, yargıya, medyaya ve muhalefete yeni elbiseler dikmiş, ona göre biçimlendirmeye çalışmıştır.

***

Kendisini parlamento ve SHP/DSP/CHP muhabiri olarak yakından tanıdığım değerli gazeteci Zihni Erdem’in bugünlerde “CHP’nin Üzerindeki Eller” adıyla yayınlanan kitabı büyük önem taşıyor. Erdem 1 Mart 2002 tezkeresiyle başlayan ve günümüze uzanan son yirmi beş yılı anlatıyor. Eserin öznesi de elbette CHP. 574 sayfalık kitap siyasal yaşamımız ve siyasal tarihimiz için abartmadan söylüyorum önemli bir kazanç olmuş. O günleri yaşamış bir politikacı olarak bunu vurgulamayı önemli bir görev sayıyorum. Zihni Erdem sonuç bölümünde yer alan sekiz sayfaya kadar yorum yapmamış, sadece belgeleri ve olayları konuşturmuş. Karşılaşılan ve çabuk unutulan gerçekler karşısında bir kez daha irkiliyor ve moda deyimle nerelerden nerelere geldiğimizi fark ediyorsunuz. CHP gibi siyasal yaşamın olmazsa olmaz kurumunun değişim adı altında nasıl başkalaştırılmaya çalışıldığını bir kez daha acıyla görüyorsunuz. “Yeni CHP Kadroları ve Genel Başkanın Danışmanlar Ordusu” başlıklı Xl. Bölümde, CHP’ni, sağcı, ülkücü, Fethullahçı danışmanlar marifetiyle kuruluş ilkelerinden uzaklaştırma ve savrulma çabalarını hayretle, dehşetle ve ibretle okuyorsunuz! Bu arada yeri gelmişken bir CHP üyesi olarak sormak isterim. Bu danışmanların hangisine ne kadar danışmanlık ücreti ödenmiş? Partimizin saydamlık ve hesap sorulabilirlik, hesap verilebilirlik ilkeleri gereğince bunları öğrenmek hakkımız değil mi?

CHP bugün iktidar yargısının kuşatması altında. İktidarın şekillendirdiği yeni model muhalefet kimliğini kabul etmiyor, dikilen elbiseyi giymiyor! Alanlara sığmayan halk kitleleriyle birlikte bağımsız siyasetin, hukukun üstünlüğünün savaşımını veriyor. Parti örgütüyle seçmeninin bu konuda bütünleştiğini görüyoruz. Bu mücadelenin başarılı olması için CHP’ni yönetenlerin, partiye sahip çıkanların ve oy verenlerin yakın geçmişi bilmeleri ve ondan ders çıkarmaları, yapılan yanlışları yinelememeleri gerekiyor. Anlattığı olaylar, ortaya koyduğu belgelerle adeta bir deniz feneri Zihni Erdem’in kitabı. CHP’ne gönül veren herkesin okumasını diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.