Hüseyin Özalp

Hüseyin Özalp

İmamoğlu’nun Erdoğan’dan 4 gün fazlası var

Ekrem İmamoğlu 19 Mart 2025 günü gözaltına alındı ve ardından tutuklandı.

Tam 4 ay olmuş. Tutuklulukta geçen gün sayısı 122.

Recep Tayyip Erdoğan cezaevine hükümlü olarak girdi. Hükümlü olarak cezaevinde geçirdiği gün sayısı 118.

Erdoğan 26 Mart 1999 tarihinde girdiği cezaevinden 24 Temmuz 1999 tarihinde tahliye oldu.

Tutuklu Ekrem İmamoğlu’nun hükümlü olarak yatan Erdoğan’dan 4 gün fazlası var.

Şimdilik.

Recep Tayyip Erdoğan, hapse girmeden önce Pınarhisar cezaevinin önünde büyük bir miting gerçekleştirdi.

Şimdi Silivri’nin önünde bekleyenlerin “tünel kazarsınız” gerekçesiyle çadır kurmalarına bile izin verilmiyor. Özgür Özel ziyaretlerinin ardından açıklamalarını kızgın güneşin altında yapıyor.

Erdoğan’ın yol arkadaşlarının anlattıklarına göre, Hasan Yeşildağ ondan önce bir çek suçu işleyerek cezaevine girmeyi başardı ve Erdoğan’ın koğuş arkadaşı oldu.

Ekrem İmamoğlu Silivri’de tek kişilik koğuşa konurken tutuklanan arkadaşlarının aynı cezaevinde kalmasına bile göz yumulmadı, her biri farklı yerlere dağıtıldı.

Recep Tayyip Erdoğan, Pınarhisar’da yatarken yemekleri İstanbul’un kebapçılarından günlük olarak getiriliyordu. Erdoğan’ın basın danışmanlarından eski milletvekili Hüseyin Besli ile Ömer Özbay tarafından kaleme alınan “Bir Liderin Doğuşu” adlı kitapta öncelikle Erdoğan’ın hangi cezaevinde yatacağının araştırıldığı, Erdek, Çorlu, Karamürsel, Akyazı gibi ihtimaller değerlendirildikten sonra Pınarhisar’da karar kılındığı anlatılır.

Önceden cezaevini gezen Yeşildağ ihtiyaç listesi çıkartır.

Yönetimden gerekli izinleri aldıktan sonra kendilerine tahsis edilen koğuşu bir güzel temizletir. Duvarları kâğıt kaplatır, zemine, boydan boya halı döşetir. Elektrik ve sıhhi tesisatı yeniler. Sıcak su temini için şofben taktırır. Koğuşun bahçeye ve koridora açılan kapılarını boyatıp yalnızca içeriden açılabilen ilave sürgüler yaptırır. Çatıya manyetik bariyerler, bahçeye elektronik sensörler yerleştirir. Gerekli gördüğü kör noktalara kamera sistemi kurdurur.

Erdoğan’ın ziyaretçileri gruplar halinde salona alınıyordu. Yakınları Ziyaretçi sayısının 30 bini geçtiğini belirtiyor. Yattığı güne bölersek günlük 254 ziyaretçi eder. İbrahim Kalın’ın Erdoğan ile ilk tanışması bile cezaevi ziyaretiyle olmuş.

Milliyet’in 30 Mart 1999 tarihli haberine göz atalım: Gazetecilerin cezaevinde ilk kez görüntülediği Erdoğan’ı, Kurban Bayramının ikinci gününde 450 kişi ziyaret etti. Açık görüşten yararlanıp Pınarhisar Kapalı Cezaevi’ne giren bir grup gazeteci, Erdoğan’ı görüntüleme olanağı buldu.

Bu haberin bir de videosu bulunuyor. Erdoğan’ın yanında Hayati Yazıcı ve rahmetli Erol Olçak gibi isimler dikkat çekiyor. Erdoğan önce konuşmak istemiyor. Ardından bol bol kitap okuduğunu belirterek, “Şu an Tolstoy’un diriliş kitabını” okuyorum” diyerek mesaj veriyor.

İmamoğlu da bir mesajında cezaevinde Kur’anı Kerim ve Nutuk okuduğunu söylemişti. Erdoğan Diriliş’i okumayı bitirdi mi bilinmez. Önemli de değil. Önemli olan koğuşuna kameralarla gazetecilerin girmesi ve röportaj yapması. Eski Türkiye işte böyle bir yerdi.

Ekrem İmamoğlu için ise diğer mahkumlara uygulanan standartlar geçerli ve görüş günlerinde ziyaretçi sayısı 3 kişi ile sınırlı tutuluyor.

İmralı’da Abdullah Öcalan’nın koşullarının bile çok daha iyi olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Erdoğan ve Hasan Yeşildağ’ın başı ziyaretçilerin getirdiği yemeklerle (Allah başka dert vermesin) dertteydi: “Bir gün Erhan Şenol isimli restoran sahibi balık pişirip getireceğim, dedi. Reise balık ziyafeti çekmek istiyor. Bütün hapishaneye olursa kabul ettim. Bir minibüs getirdiler, dışarıda pişirip servis yapacaklar. Nasıl rüzgâr var anlatamam. Ocakları alın içeri dedim. İki ahçı, iki garson, tencere tabak aldık içeri. Ahçılar pişirdikçe servis yapıyor, biz afiyetle yiyoruz.”

Saygı Öztürk’ün anlattıklarına göreyse İmamoğlu, cezaevi kantininden alabileceği yiyeceklerle yetinmek zorunda.

İmamoğlu ile birlikte tutuklananların bırakın kebap yemeyi, tedavi ve yaşam hakkı bile sınırlı. Murat Çalık’ın yaşadığı trajedi “ya itirafçı ol ya da öl” mantığıyla cezaevlerinde beyaz Toros hukukunun uygulandığını gösteriyor.

Böyle bir gündemde İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi de Marmara Bölgesi Hapishaneleri 2025 yılı Mayıs-Haziran arası üç aylık raporunda, 351 hak ihlali tespit etti. İhlaller en çok sağlık ve iletişim hakkının sistematik olarak ihlal edildiği belirtiliyor. Özellikle sağlık hakkının ciddi olarak gasp edildiği, kelepçeli muayene dayatmasının sürdüğü, hastane sevklerinin aylarca ertelendiği vurgulanıyor.

Tedavi süreci tamamlanmadan birçok hastanın farklı cezaevlerine sevk edilmesi “tedavi değil tecrit” politikası olarak tanımlanıyor. Nakiller sırasında işkenceye varan uygulamaların olduğu ve aile ziyaretlerinde çıplak aramanın sürdüğü belirtiliyor.

Eski Türkiye’de cezaevleri tabiri caiz ise laçkalaşmış idi. Reis bizzat cezaevinde görüp yaşadığı için hamdolsun bütün bunları düzeltti.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.