
Hüseyin Özalp
Distopik gerçeklik
CHP’li belediye başkanlarının gözaltına alındığı altıncı dalga operasyon görüntüleri karşısında, bir an distopik bir film izlediğim hissine kapıldım.
Belediye başkanları ve gözaltına alınan şüphelilerin iki koluna iki polis girmiş. Yaşlı başlı insanlar yoğun polis kuşatması altında sıra halinde yürütülüyorlar. Görüntüleri polis kendisi çekmiş ve Anadolu Ajansı’na servis etmiş. Yeni Türkiye’de ana muhalefet partisi belediye başkanlarına, azılı katillere bile reva görülmeyen muamele yapılıyor.
Partili Cumhurbaşkanı kabinesini, “muhalefet belediyeleri” gündemiyle topluyor.
Dosyalarda delil yok. Baskı ve şantaj ve tehdit ile itirafçı yaratılmaya çalışılıyor. Kamuoyu suç isnatlarından tatmin olmadığı için bu görüntülerle suçlu imajı oluşturulmak isteniyor.
Ancak oluşturulan görüntü distopik bir film sahnesinden farksız.
Ütopya, ideal, eşitlikçi ve mutlu, adaletin mükemmel işlediği huzurlu bir toplum hayalidir. Belki de gerçekleşmesi mümkün olmadığı için ideal toplum düzeni olan ütopya, hayal olarak nitelenmiştir. İlk ütopik toplum modeli Platon’un Devlet adlı eserinde ortaya konmuştur.
Ütopya, ekonomik sıkıntılara çözüm bularak en iyi toplum düzenini oluşturmayı, bilim ve teknolojinin toplumun yararına geliştirilmesini amaçlar.
Distopya ise kısaca ütopyanın zıddıdır. Gelecekte gerçekleşmesinden korku ve endişe duyulan baskıcı ve totaliter toplum düzeni distopya olarak tanımlanır.
Distopik sistemi en iyi anlatan yazarlardan biri George Orwell’dir. Üniversiteye başladığımız 1982 yılında hocamız Korkmaz Alemdar bizleri Orwel’in 1984 adlı eseriyle tanıştırmıştı. Aklımı başımdan alan distopik roman ise Jack London’ın Demir Ökçe’sidir.
Son yıllarda okuduğum en iyi distopik eserlerden biri Jose Saramago’nun Körlük adlı romanıydı.
Sizlere çok bilinen bu eserlerin içeriklerinden bahsedecek değilim elbette.
Distopya da tıpkı ütopya gibi hayal alemidir.
Bunlardan bahsetmemin nedeni, bu tür eserleri okuduktan sonra neredeyse yaşamımın her döneminde aslında distopik gerçeklik içinde olduğumu hissetmemdir. Aynı duyguyu benim gibi pek çok kişinin yaşadığına eminim.
Distopya her ne kadar kitaplar veya filmlerdeki kurgulardan ibaret görülse de ülkemizin ve dünyanın giderek distopik bir sürece girdiği inkâr edilemez.
Toplumlara yaşama gücü veren idealler ve ütopyalardır. Yüz yaşını geçmiş Cumhuriyetin topluma aşıladığı ütopya, çağdaş medeniyet seviyesinin üzerine çıkma hedefi olmuştur.
Farklı ideolojilerin etkisiyle toplum kesimlerinde zamanla farklı ütopyalar ortaya çıkmıştır.
12 Eylül 1980 darbesi, gençliğimizin baharında bütün ütopyaları distopyaya çevirdi. Ülkemiz bir daha 12 Eylül’ün oluşturduğu distopik tünelden çıkmayı başaramadı.
23 yıllık AKP iktidarının özellikle son üçte ikilik döneminde distopik roman yazarlarını kıskandıracak nitelikteki uygulamaları 19 Mart darbesiyle zirveye ulaştı.
Başkanlık sistemine geçilmesiyle 1984’ün Big Brother’ı ile tanışan toplum, eş zamanlı olarak Saramago’nun anlattığı körleşmeyi de yaşamaya başladı.
Zamanla distopya kanıksadığımız bir gerçekliğe dönüştü. Neyin normal neyin anormal olduğunu bile ayıramaz hale geldik.
Distopya gelir dağılımının zengin lehine bozulduğu ve yoksulluğun aşırı arttığı; eşitliğin asla mümkün olmadığı, özgür ve bağımsız düşüncenin engellendiği, insanlara zihin kontrolü uygulanarak teknolojinin baskıyı artırmak için kullanıldığı sistemdir.
Distopya anlatımı içindeki bu tanımlar ülkemiz açısından bakıldığında hiç de yabancı gelmiyor. Hatta fazlamız var, eksiğimiz yok.
Distopyanın en belirgin etkisi, ütopyanın tersine insanların geleceğe dair umutlarının yok olmasıdır.
Türkiye Yüzyılı iddiasına rağmen 60 yıllık yaşamım süresince gençliğin bu denli umutsuz ve karamsar olduğu bir dönemi hiç hatırlamıyorum.
Totaliter iktidarların varlığını sürdürebilmelerinin tek yolu, baskıyı ve korkuyu artırmaktır. Dün izlediğimiz distopik görüntülerin nedeni de budur.
Zulmün artması aynı zamanda iktidarlarının sonunun yaklaştığına işarettir. Her durum için bir deyim ve atasözü üreten toplum bu konuda da en doğru sözü söylemiştir:
“Zulmün artsın ki çabuk zeval bulasın.”
@husozalp
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.