Gizem Yıldırım

Gizem Yıldırım

Salon Yoksa Ne Gam, Bu Meydanlarda Aşk Filmi Çekiliyor!

 

Bu aşkın adı Ekrem İmamoğlu. Mekânlar meydanlar, sahne halkın kalbi. Film gibi buluşmalar, her sahnesi umut, her repliği cesaret dolu.

 Salon kapıları kilitli olsa da bu film, meydanlarda alkışlarla çekiliyor.

(Klasik bir söylemdir eklemeden yapamayacağım... (AŞK BE KARDEŞİM)) ve başlayalım.

"Ekrem İmamoğlu sahneye çıktı, ama sahne dediysek öyle klasik, dört duvarlı, kürsülü bir yer sanmayın. Salon mu vermiyorlar? Baskı mı yapıyorlar? Mobbing mi, engelleme mi, ne derseniz var? E, olsun! Bu adamın sahnesi halkın kalbi ,sokaklar, dekoru meydanlar, seyircisi ise bir avuç değil, bir dünya insan. Hem de öyle bir dünya ki, coşku tsunami gibi, ilgi sel gibi, sevgi desen zaten deprem etkisi yaratıyor. Richter ölçeği bozuldu, haberiniz olsun!

İllerde halkla buluşuyor, ama buluşma dediğime bakmayın, resmen bir aşk filmi çekiliyor. Hani Yeşilçam’da bir sahne olur, esas oğlan gelir, kalabalık bir anda coşar, İşte tam öyle. Ama bu filmde bir fark var; Figüranlar değil, Ekrem İmamoğlu ve halkın ta kendisi başrolde. Alkışlar sadece bir sahneye değil, bir umuda. Ve Ekrem Başkan… adeta süzülüyor.

Karizma desen on numara, espri desen şıkır şıkır. “Salon mu vermediniz? Alın size meydan, yetmezse üstüne bir de sokak eklerim!” der gibi meydanları inletiyor.Bir yanda “Aman engel olalım” diye didinenler, öbür yanda “Engel mi? O da neymiş?” diye kahkahalarla meydan okuyan bir halk. Adamlar salon kapılarını kilitlemiş, ama unuttukları bir şey var: Bu millet kilidi kırar, zinciri koparır, gerekirse üstünden atlar! Nitekim öyle de oluyor. 

Meydanlar yıkılıyor, sokaklar taşıyor, insanlar “Ekrem Abi” diye bağırırken bir yandan selfie çubukları havalarda uçuşuyor. Sanki bir miting değil, bir festival. Ha, festival dedim de, hani nerde pamuk şeker, nerde gözleme tezgahı? Onu da mı belediyeden bekliyorsunuz, ayıp değil mi!Gözlerimle görmesem inanmam: Bir teyze elinde poşet, “Oğlum ekmek almaya gidiyordum, Ekrem’i duyunca koşa koşa geldim!” diyor. Amca desen, bastonunu sallayıp “Bu genç bize umut, salonu vermeyenler utansın!” diye tempo tutuyor. Gençler mi? Onlar zaten sosyal medyada “#SalonVermezsenMeydanBizim” etiketiyle ortalığı kasıp kavuruyor. 

Hani derler ya, “Milletin gönlünde taht kurdu,” diye… Bu taht değil, resmen bir kale! Fethede fethede gidiyor İmamoğlu.Baskılar, mobbingler, engellemeler… Hepsi birer komedi sahnesi gibi. Düşünsenize, birileri “Kapıları kilitleyin, ışıkları söndürün!” diye talimat veriyor, ama dışarıda binler, on binler “Işık da biziz, anahtar da biziz!” diye haykırıyor. Bu sahneyi yazan senarist Oscar’ı hak eder, vallahi! Ama asıl alkış, o meydanları dolduranlara. Onlar ki, umudu bir meşale gibi taşıyor, karanlıkta bile yolu aydınlatıyor.Ekrem İmamoğlu’nun bu halkla buluşmaları bir siyaset sahnesi değil, bir destan. 

Salon vermiyorlar diye üzülmek mi? Asla! Meydanlar yetmezse gökyüzüne çıkarız, yıldızlarla miting yaparız. Hadi bakalım, engel koyanlar, buna da bir çare bulun! Ama bulunmaz, biliyor musunuz? Çünkü bu sevda, bu coşku, bu heyecan durdurulamaz. İçiniz kıpır kıpır oldu mu? Oldu oldu ...

 E, daha durun, bu filmde asıl sahne başlıyor! 

Sıkı tutunun,yerlerinizi alın umudunuzu meydanlara taşımaktan asla vazgeçmeyin.

Çünkü bu millet son sözü söyleyecek.Yeter son söz milletindir diyecek.

Önceki ve Sonraki Yazılar