
Ertuğrul Özkök
Şahitliğini yaptığınız arkadaşın balayı yatağına girer misiniz?
Bu fotoğrafı geçen Pazar günü Fransa’nın güneyinde Saint Tropez kasabasında gezerken gördüm.
Hem de benim için efsane komedi filmlerinden birinin çekildiği mekanın tam önünde.
“Saint Tropez Jandarması” filminin çekildiği binanın önündeki meydanda.
BEVERLY HİLLS COP TÜRÜ
FİLMLERİN ÇIKIŞ NOKTASI
Bu bina, işte o film nedeniyle, ta 60’lı yıllardan beri hafızama kazınmış bir mekandır.
Louis de Funes’in “Saint Tropez Jandarması” filmini hala ara sıra seyrederim.
Yıllar sonra Hollywood “Beverly Hills Cop” adı altında, bence bu fikirden esinlenmiş bir film yapmıştı.
FRANSA’NIN AHMET ERTEGÜN’ÜNÜN
HAYATINDAN OLAĞANÜSTÜ KARELER
Saint Tropez’e gitmeden üç hafta önce Paris Match dergisinde bir fotoğraf sergisi ile ilgili yazı okumuştum.
Saint Tropez’de Eddie Barclay’in “Le Sens de la Fete” adlı fotoğraf sergisi açılmış.
Eddie Barclay kim derseniz şöyle anlatayım:
“Fransa’nın Ahmet Ertegün’ü…”
1960’lı yıllardan itibaren Fransa’nın en büyük plak şirketi “Barclay’in” sahibiydi.
BİLDİĞİM BÜTÜN FRANSIZ
ŞARKICILARINI O YAYINLADI
Eddie Barclay bu şirketi 1953 yılında kurdu. Bu şirketi 1978’de Polygram’a sattı. Şu anda müzik dünyasının iki devinden biri olan Universal müzik grubunun elinde
Aklınıza hangi efsane Fransız şarkıcısı gelirse, bilin ki onun plağı “Barclay’den” çıkmıştır.
Edith Piaf, Juliette Greco, Charles Aznavour, Johnny Hallyday, Jacques Brel, Dalida, Eddie Michel, Michel Sardou, Serge Gainsbourg, Leo Ferre…
FRANSA’DA JİMİ HENDRİX VE
CHAT BAKER DA ONDAN ÇIKTI
Sadece Fransız sanatçılar değil..
Mesela Jimi Hendrix’in Fransa’daki yayın hakları da ondaydı.
Ünlü caz ve blues sanatçılarını da yayınlamıştı.
Chet Baker, Chuck Berry, Otis Redding…
Bizdeki Çamlıca’nın en üst kalite şaraplarından Django’ya adını veren Django Reinhardt.
BRIGITTE BARDOT İLE SAİNT
TROPEZ’E İLK YEREŞEN ÜNLÜLERDEN
1970’li yıllarda öğrenci olarak Paris’te bulunduğum yıllarda Eddie Barclay bir efsaneydi.
Dönemin bütün önemli müzik ve sinema sanatçıları onun partilerinin ve evinin müdavimiydi.
Eddie Barclay, Brigitte Bardot ile birlikte Saint Tropez’e yerleşen ilk ünlülerdendi.
FRANSA’NIN 40 YILLIK KÜLTÜR
HAYATININ RESİMLİ ANSİKLOPEDİSİ
Arkasından muazzam bir özel fotoğraf koleksiyonu bıraktı.
1950-1990 arasındaki Fransa’nın kültürel ve sosyal hayatının görsel bir tarihiydi bu.
İşte o fotoğraflardan küçük bir bölümü Saint Tropez’de, efsane filmin çekildiği binanın önündeki meydanda sergileniyor.
Bir saate yakın zaman geçirdim orada.
ÜNLÜ ROCK’ÇININ BALAYI YATAĞININ
BAŞINDA BİR BAŞKA ÜNLÜ ROCK’ÇI
Bu fotoğrafı orada gördüm.
Eddy Mitchell ve Johnny Hallyday, 1960’lı yıllarda Fransa’nın ilk rock müzisyenleriydiler ve bütün hayatları boyunca çok iyi arkadaş kaldılar.
Eddy Mitchell 1980’de Muriel Bailleul ile evlendiğinde, Johnny Hallyday onun nikah şahidiydi.
Çift düğün gecesini Eddie Barclay’in evinde geçirmişlerdi ve sabah balayı odasındaki kahvaltı sırasında bu fotoğraf çekilmişti.
Johnny Hallyday, çiftin yatağının hemen yanında bu pozu vermişti.
Serginin en güzel fotoğraflarından biriydi.
Çünkü uzun sürmüş güzel bir arkadaşlık karesiydi.
AZNAVOUR VE JOHNNY HALLYDAY’İ
AYNI KAREDE GÖRÜNCE ŞUNU HATIRLADIM
Çok hoşuma giden bir fotoğraf da Eddie Barclay, Charles Aznavour’u ve Johnny Hallyday’in konser fotoğraflarına bakarken çekilen kareydi.
Bu kareye bakarken şunu hatırladım.
Johnny Hallyday daha kariyerinin başındayken yaptığı şarkıların en güzellerinden biri “Retiens La Nuit’di…”
Charles Aznavour vermişti bu şarkıyı ona sırf yardım için.
Aynı şekilde, Johnny Hallyday’in o dönemlerdeki sevgilisi ve eşi Silvie Vartan’ı parlatan şarkı “La Plus Belle Pour Aller Danser” yi de Charles Aznavour vermişti.
“Goodfellas’dı” onlar… Sıkı dostlar.
68 MAYISININ ANARŞİK AŞIĞI
İSYANKAR ŞARKICI İLE BİR KARE
Benim için en güzel fotoğraflardan biri de Eddie Barclay’in Leo Ferre ile çekilen karesiydi.
Öğrencilik yıllarımın en sevdiğim sanatçılarından biriydi Ferre.
Onun “L’Amour Anarchie” albümü, içimizdeki öğrenci isyanının sloganı gibiydi.
“Avec le Temp”, “C’est Extra” Fransız müziğinin en harika şarkılarından ikisidir hala benim için.
Leo Ferre benim gözümde 68 Mayısının sembollerinden birisidir hala.
BRIGITTE BARDOT’U KİMSE BİR
“BEYAZ GECEDE” GÖREMEDİ
Sergideki bir kare sanki Saint Tropez’nin şöhret oluş hikayesini anlatıyor.
Brigitte Bardot, 1958’de Saint Tropez’nin artık en şöhretli yeri olan ve “La Madrague” adını verdiği basit evini aldı ve hala orada yaşıyor.
Eddie Barclay de bir süre sonra oradan çok uzak olmayan Ramatuelle bölgesindeki evini aldı.
O ev o tarihten itibaren Saint Tropez gecelerinin adeta merkeziydi.
Sinema, müzik, sanat dünyasının bütün ünlüleri oradan geçti.
Oranın “Soiree blanche”(Beyaz gece) denilen sadece beyazların giyinildiği şık geceleri hala konuşuluyor.
Ama o gecelerde hiç görülmeyen biri vardı ve o da Brigitte Bardot’tu…
Tıpkı Sezen Aksu gibi o da böyle gecelerin kadını olmadı hiç.
VE ALLAH KADINI YARATTI
FİLMİNİN ÇEKİLDİĞİ YILLAR
Yine de ikisini bir Saint Tropez karesinde görmek insanın hoşuna gidiyor.
Hele hele bir de geri planda Alain Delon’u görüyorsanız, bir dönemin erkek ve kadın güzelliğinin panaroması gözünüzün önüne geliyor.
Düşünün Alain Delon’un, ilk Ripley filmi olan “Plein Soleil’i”, Brigitte Bardot’nun “Ve Allah Kadını Yarattığı” filmini çektiği yıllar bunlar.
Sinema ve seks anlayışında devrim yılları yani.
1968 Mayıs’ı yavaş yavaş ufukta görünüyor.
C’EST UN BEAU ROMAN
ŞARKISININ ÇIKIŞI
Sergide, Michel Fugain’in “Pour Un Flirt” şarkısının çıkışı ve 1 milyon plak satışına ulaşmasını kutladıkları bir fotoğraf var.
Michel Sardou, Henri Salvador ve ünlü oyuncu Jean Sablon’la birlikte kutluyorlar.
Michel Fugain bir süre sonra “C’est Un Beau Roman” şarkısı ile daha da büyük sükse yapacak ve bugün bile hala söylenen o şarkıyı kafamıza çakacaktı.
DALİDA’NIN PETANG’I; JACK
NICHOLSON’UN LANGIRTI
Belmondo’suz, Edith Piaf’sız, Mirelle Mathieu’suz, Dalida’sız Fransa kültür tarihi olabilir mi? Onlar da var sergide.
Özellikle Saint Tropez’in göbeğindeki parkta Dalida’yı Eddie Barclay’le birlikte Fransa “Midi’sinin”(Güneyi) geleneksel oyunu petang oynarken gösteren kareye bayıldım.
Bir de Jack Nicholson…
Saint Tropez’deki evde onunla langırt oynarken…
FRANSA’NIN BODRUM’UNA NİZAM VERMEYE
ÇALIŞAN DİSİPLİNLİ BİR JANDARMA GÖREVLİSİ
Sergi bitince Louis de Funes’in 1964’de çıkan ilk “Saint Tropez Jandarması” filmine ev sahipliği yapan o ünlü binaya giriyorum.
Bina müze haline gelmiş ama hala filmdeki dış görünümü aynı.
Bu film 1964’de çıkmıştı.
Sıradan bir kasabadan, o zamanın Türkiye’deki Bodrum’u sayılan Saint Tropez’e tayini çıkan bir jandarma görevlisini anlatıyordu.
Onun klasik katı Fransız kasaba disiplini ile, Saint Tropez’in özgürlük, eğlence ve kaosdan oluşan kültürünün çatışmasının en komik hallerini seyrediyorsunuz.
RAHİBELERİN BİLE ÇILGINCA ARABA
KULLANDIĞI ÖZGÜR KASABA
Rahibelerin bile küçücük Deux Chevaux arabaları çılgın gibi kullandığı, bikinili kadınların artık üstsüze hazırlandığı bu modern zaman sayfiyesi bize öyle hoş bir hikaye anlatıyordu ki…
Muhafazakar jandarma görevlisi kasabada kendi kafasına uygun bir disiplin kurmaya çalışırken kendi kızının sabahlara kadar partilediği yeni bir dünyaydı bu.
Bizim İzmir’de seyrettiğimiz Alain Delon’un Plein Soleil filminde keşfettiğimiz ilk espadrilerin herkesin ayağında gördüğümüz kasabalardandı burası.
Bizim için 20’inci Yüzyıl modernitesinin merkezi.
SADECE LOUİS DE FUNES
HATIRLARI SATAN KÜÇÜK DÜKKAN
Saint Tropez’deki bir sokakta sadece o filmin ve Louis de Funes’in hatıralarını satan bir dükkan var.
Oyuncakçı dükkanına girmiş bir çocuk gibi sevindim.
İzmir ve Ankara sinemalarında seyrederken çılgınca güldüğümüz, ülkemizin geleceği hakkında kabuslar görmediğimiz, gençken solcu olmanın keyfini yaşadığımız güzel yıllardı.
Masum yıllarıydı ülkemizin.
Saint Tropez hala Brigitte Bardot ve Louis de Funes’in hatıraları ile yaşıyor.
Tek fark küçük limanındaki teknelerin boyunun 50 metreye gelmesi.
Artık çok zenginlerin sayfiyesi burası…
Avrupa’nın öteki sayfiye kasabalarından değil.
Kitle turisti yok.
İLK GELDİĞİMDE ARKADAŞIM ÜSTSÜZ
KADINI GÖRÜNCE BAŞPARMAĞINI KIRMIŞTI
Buraya ilk defa 1974’de, Ankara Basın Yayın Yüksek Okulu’ndan arkadaşlarım Canan - Ahmet Tangün ve Attila Girgin’le gelmiştik.
Sonradan ünlü bir Türk sinema oyuncusu olacak olan Şerif Sezer’le, eşi Hacı Erol’un çadırında kalmıştık hep birlikte.
Ertesi sabah plaja ilk adımımızı attığımızda, hayatımızdaki ilk üstsüz güneşlenen kadını görmüştük.
Attila ayağını taşa çarptı ve başparmağı kırılmıştı…
GEÇEN PAZAR ZENGİN
ARKADAŞLARIMLA CLUB 55’DE
O gün cebimizdeki, ancak ucuz bir Roze şarap içmemize ve basit pailla yememize yetecek para vardı.
Geçen Pazar zengin bir arkadaş grubu ile işte o plajın biraz ilerisindeki Clup 55’e gittik.
Burası Saint Tropez’nin Maçakızı…
Bölgenin en eski kulübü.
Artık klasikleşti ve genç nüfus dansı ve eğlencesi daha yeni kulüplere gidiyor.
CLUB 55’İN FOTOĞRAFÇISININ ÇEKTİĞİ
BU KARE İLE YENİ BİR TARZA GEÇİYORUM
Club 55’in fotoğrafçısı hepimizin tek tek portrelerini çekti.
Bodrum Marina’daki Mudo mağazasından aldığım hasır şapkamla kendime yeni bir tarz yapmaya karar verdim.
Kendimi bir serie noir filmindeki gibi hayal ediyorum artık.
Saint Tropez’de üç gün bu yeni tarzımla dolaştım.
BARDOT’UN EVİ, “LA MADRAGUE”
YAKININDA YÜZERKEN DÜŞÜNDÜKLERİM
En keyif verici anlarımdan biri, Brigitte Bardot’un evi La Madrague’ın biraz ilerisinde denize girmekti.
Görünür mesafede benden başka yüzen kimse yoktu.
Tekrar sergideki karelere döndüm.
Bütün bu yılları, o sergideki insanlarla yaşadık.
O nesil için epeydir hazan mevsimi geldi.
Edith Piaf, Leo Ferre, Dalida öldü.
Eddie Barclay 2005’de ayrıldı o karelerden.
Sonra Johnny Hallyday, Charles Aznavour, Belmondo, Alain Delon gitti.
BARDOT 90 BEN 78
YAŞIMDAYIM ARTIK
Brigitte Bardot geçen yıl sonunda 90’ıncı yaş gününü burada kutladı.
Yanında üç beş arkadaşı vardı.
Ben Nisan’da 78 yaşıma girdim.
Orada, Brigitte Bardot’nun evinin yanıbaşında inandığım tek Tanrıya şükrettim.
Ünlü genel yayın yönetmeni Ben Bradlee’nin dediği gibi…
That was a good life…
NARGİLE DUMANINDAN İBARET BİR SİS
KAPLADI GÜZEL VILLEGGIATURA’MIZ ÜZERİNİ
Ama ne yazık ki her şey birden bire altüst oldu.
Popülist liderlerin kasaba ahlakı sahillerin neşesini aldı götürdü.
Sayfiye artık Saint Tropez popülist kasaba siyasetçilerinin emrine girdi.
Ve ne yazık artık hiç biri Louis de Funes gibi komik ve eğlenceli değil.
Nargile dumanından ibaret bir sis kapladı güzel villeggiaturamızın üzerini…
***
(*) Villeggiatura, italyancada, “Sayfiyeye gitmek, tatile gitmek” anlamına gelir. Bu kelimeyi ilk defa Marco Leto’nun 1973 tarihli, bu isimi taşıyan filminde öğrenmiştim. Film bir sayfiye kasabasının yaz mevsimini ve oradaki sınıfsal çekişmeleri anlatır. Çok etkilemişti beni.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.