Ertuğrul Özkök

Ertuğrul Özkök

Önceki gece Hamas’ı ikna eden üç baş istihbaratçı iki haftadır ne yaptı?

ABD Başkanı Trump, dün sabaha karşı Gazze Barışının ilk adımı için anlaşmaya varıldığını açıkladığı dakikalarda kafamda şu soru vardı:
Bu anlaşma nasıl sağlandı?
Ve ikinci, üçüncü aşamaları ne kadar güvencede…
Gazeteci tecessüsüm ise bu görüşmelerin nasıl yapıldığını kurcalıyordu.

İKİ TARAFIN ELİ KANLI
TEMSİLCİLERİ ŞARM EL-ŞEYH’TE

Bir düşünün…
İsrail ile Hamas kanlı bıçaklı.
İsrail bir Hamas yetkilisiyle asla aynı odaya girmez.
Çünkü onlar için Hamas’ın bir üst düzey yöneticisi, “Gittiği her yerde takip edilip öldürülmesi gereken kişidir.”
Şimdi bu iki taraf nasıl bir araya gelip barış konuşacaktı…
Şarm El-Şeyh’e gitmedim ama gitmiş gibi araştırdım.

7 EKİM’İ PLANLAYAN DA ORADA,
67 BİN GAZZELİNİN ÖLÜM KARARINI ALAN DA

Üstelik iki tarafın da en şahinleri orada…
Mesela Halil El-Hayya…
7 Ekim’i planlayan kadroda olduğu söyleniyordu.
Mesela Zaher Jabarin…
İsrail’de 14 yıl hapis yatmış eski bir militan.
Filistin’in Batı Şeria’daki mali yapılanmasından sorumlu.
İsrail tarafında 67 bin insanı öldürme, Gazze’yi yerle bir etme emrini vermiş olan Netanyahu’nun en yakınındaki insan var.
Başdanışmanı Ron Dermer…
Aşırı güvenlik odaklı ve Netanyahu’ya çok bağlı bir karakter.

ŞARM EL-ŞEYH’TEKİ “GIS”
MERKEZİNE GİREN 4 İSTİHBARATÇI

Mısır’ın Kızıldeniz kıyısındaki Şarm El-Şeyh şehrinde bu insanlar nasıl görüştüler?
Yaptığım inceleme bana şunu gösterdi…
Bu anlaşmayı asıl itibariyle siyasilerden çok 4 istihbaratçı sağladı.
Çünkü Netanyahu’yu ikna görevi Trump’ın, Hamas’ı ikna görevi Müslüman tarafındaydı.
Arabuluculuğun ev sahibi Mısır.
Görüşmeler Şarm El-Şeyh’te Mısır İstihbarat Servisi “GIS”in merkezinde yapılıyor.

DÖRT İSTİHBARATÇI:
KİM KİMDİR ALBÜMÜ

Koordinatörlük görevini Mısır İstihbarat Servisi Başkanı Abbas Kamil yürütüyor.
Katar adına Muhammed El-Emadi katılıyor.
Görünüşte bir istihbaratçı değil.
Resmî sıfatı Katar’ın “Filistin Büyükelçisi…”
Ancak gayriresmî özellikleri bundan fazla.
Hem Filistinlilere hem İsraillilere açık kanalları var.
Yani sorunu en iyi bilen insanlardan biri.
Ancak Şarm El-Şeyh müzakerelerinde konunun daha çok Gazze’nin savaş sonrası imarı ve yapılanması olduğu görülüyor.
Türkiye adına ise son iki günde MİT Başkanı İbrahim Kalın o binaya giriyor.
İsrail istihbaratı adına Mossad ve Şin Bet’ten kimin katıldığını ise öğrenemedim.

ef819ad3-2b9a-420b-b65d-146a8dfeb94b.jpeg

KARŞI KARŞIYA GELMEDEN
“GO-BETWEEN” MÜZAKERESİ

İsrail ve Hamas müzakerecileri hiçbir zaman bir araya gelmiyor.
İki taraf da GIS merkezindeki yetkililerle ayrı ayrı görüşüyor.
Mesajlar güvenilir aracılarla iki tarafa iletiliyor.
Benim değerlendirmem şu:
Bu anlaşmayı siyasetçilerden çok “Orta Doğu’nun istihbaratçıları” sağladı.
Çünkü bu savaşın en kötü günlerinde bile Türkiye, Mısır, Katar ve İsrail’in istihbarat birimlerinin başındaki insanların telefonları hep birbirlerine açıktı.
Siyasi belagatın en şehvetli olduğu günlerde bile onlar kendi aralarında konuşuyorlardı.

0b00ff44-ffbe-4f94-a407-ac176950d0fb.jpeg

İKİ TARAFTAKİ BAYRAM HAVASI
GÖRÜNTÜLERİ BİZE NE ANLATIYOR

Dün sabahtan itibaren Gazze ve İsrail’deki insanlardan gelen görüntüleri izledim.
İki tarafta da bayram havası var.
Bu da şunu açıkça gösteriyor:
Gazze halkı Hamas’ın, İsrail halkı da Netanyahu’nun savaşından bıkmış.
İki tarafın memnun olmayan kısımları ise sayıları az fanatikler.
Yani bu savaşı Kudüs meselesine bağlamak isteyen iki tarafın dinî fanatikleri.
1b35e41c-dbcf-486a-9d74-8de69304875c.jpeg

KANADA BAŞBAKANI TÜRKİYE’YE
NEDEN TEŞEKKÜR ETTİ

Peki Türkiye’nin bu ateşkesteki rolü neydi?
Dün New York Times’ın sabah geçtiği ilk habere baktım.
Orada Trump’ın rolü anlatılıyor.
Ama bölgeden sadece Katar ve Mısır’ın rolüne atıf yapılıyor.
Ne var ki aynı gazetenin hemen altındaki başka bir haberde Kanada Başbakanı’nın Trump, Mısır ve Katar’ın yanında Türkiye’ye de teşekkür ettiği belirtiliyor.
Trump da Türkiye’ye teşekkür edenler arasında.
Haklılar da çünkü Türkiye’nin rolü hiç de küçümsenecek gibi değildi.

HAMAS’IN İKNASINDA EN ETKİLİ
ROLÜ TÜRKİYE Mİ OYNADI

Benim görüşüm şu:
Türkiye bu barış anlaşmasında önemli bir rol oynadı.
Hatta, Hamas’ın ikna edilmesi konusunda en büyük rolü Türkiye oynadı diyebilirim.
İtiraf edeyim, İsrail’le ilişkinin bu kadar tırmanmasına rağmen Türkiye’nin görev gücüne girmesi beni şaşırttı.
Bunu da İsrail’le ilişkilerin geleceği açısından iyi bir işaret olarak görüyorum.

KAMU ÖNÜNDEKİ BELAGAT
SUMUD FİLOSUNA BİNMEDİ

Türkiye’nin bu anlaşmadaki dezavantajı, İsrail ile ilişkilerini gereğinden fazla ağır bir belagata esir etmesiydi.
İsrail’de bazı yetkililer de buna aynı ölçüde sert bir belagatla cevap verince ilişkilerde toksik bir etki yarattı.
Buna karşılık, Cumhurbaşkanının uluslararası düzeyde “Hamas terör örgütü değildir” tezini savunması onu Hamas’ın gözünde etkili bir konuma getirdi.
Kalın da bunu avantaja çevirdi.
Ama asıl önemlisi, Türkiye fiilî alanda o belagattan oldukça farklı bir çizgi izledi.
Sumud filosunda muhalefetteki Gelecek Partisi ve Saadet Partisi’nden milletvekili bulunurken, Cumhur İttifakı’nın iki üyesi AKP ve MHP’den milletvekili yoktu.
Ayrıca Türkiye, Birleşmiş Milletlerin son açıklamasında Hamas’ın silahtan arındırılması maddesine karşı çıkmadı ve imzaladı.

afd0d76e-a6ca-4f25-8c6b-39beec706fa2.jpeg

EN KRİTİK DÖNEM
ŞİMDİ BAŞLIYOR

Ancak bu sadece bir ateşkes anlaşması.
Savaşı tamamen bitirecek ve kalıcı bir barış sağlayacak asıl maddelere geçilmedi.
İsrail Gazze’den üç kademede çekilecek ve arada bir güvenlik bölgesi bırakılacak.
Gazze’nin karayolu ile bütün ülkelerle ilişkisi İsrail kontrolünde olacak.
Bu durumda Gazze’nin yeniden inşası, gerekli yardım ve inşaat malzemesi daha çok deniz yolundan olacak.

GAZZE’NİN İNŞASINDA MERSİN
LİMANININ ROLÜ BÜYÜYEBİLİR

Bu durumda ya Türkiye’nin Mersin Limanı ya da iki Kıbrıs’tan birinin limanı “hub” olacak.
Diyeceğim; önümüzdeki dönemde barışın sağlam bir temelde yürümesi için Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmesi şart.
Gazze’de ve Suriye’de eğer artık Orta Doğu’nun başına bela açmak istemeyen bir düzenin kurulmasını samimi olarak istiyorsak, Türkiye ile İsrail yeni bir güven ilişkisini kurmalıdır.

İRAN ETKİSİNDEN ARINMIŞ BİR
SURİYE, LÜBNAN VE GAZZE

Bunun için güzel de bir fırsat var.
İran artık ne Lübnan’ı ne Suriye’yi ne de Gazze’yi karıştırabilecek bir güce ve imkâna sahip…
Orta Doğu’da hâlâ maraza çıkarabilecek güçte iki kesim var:
IŞİD ve El Kaide, bir de İhvan.

İHVAN’IN ORTA DOĞU’DAN
ELİNİ ÇEKME KARARI ALINDI

Türkiye artık Müslüman Kardeşler hareketini desteklemekten vazgeçti.
Suriye’de El Şara, İhvan’ı ağır biçimde eleştiren konuşmalar yapıyor.
Mısır, Tunus ve Libya’da siyasi gücü kalmadı.
Körfez ülkeleri ise zaten İhvan’la çoktan ilişkisini kesmişti.
Son oyuncu Hamas da artık sahneden çekilmek zorunda.
Siyasi İslam Orta Doğu’ya çok zarar verdi…
Umarım bu perde Gazze Barış Anlaşması imzalandıktan sonra kapanacaktır.

İBRAHİM KALIN HEIDEGGER’İN
KULÜBESİNDE NE GÖRDÜ

Türkiye adına bu müzakereleri sürdüren MİT Başkanı İbrahim Kalın geçtiğimiz günlerde yeni kitabını yayımladı.
Adı “Heidegger’in Kulübesine Yolculuk…”
Dün Serdar Turgut bu kitap hakkındaki yazısında şöyle diyordu:
“Bu ülkenin başındaki Millî İstihbarat Teşkilatı’nın başındaki insanın böyle zorunlu bir görev yaparken Heidegger üzerine kitap yazmış olması bana göre global bir mucizedir…”
Çok katılıyorum bu söze…

KALIN’IN BİR ÖNCEKİ KİTABININ
İKİNCİ BÖLÜMÜNDEKİ SORU

Kalın yine MİT Başkanlığı görevindeyken “İslam, Aydınlanma ve Gelecek” isimli bir başka kitap daha yayımlamıştı.
O kitabın ikinci bölümünün başlığı şuydu:
“İslam, Şiddet ve Barış…”
Ve bu bölüm şu soruyla başlıyordu:
“Din, şiddetin kaynaklarından biri midir?”
Uzun bir bölüm ama İslam üzerine yazan herkes gibi o da çok temkinli.

MUĞLAK İFADELER ARASINDA
DAHA AZ MUĞLAK BİR CÜMLE

Cevabı, çok sayıda ve uzun dinî kaynaklara yapılan atıflar içinde muğlaklaşıyor.
Yine de şöyle açık sayılabilecek bir cümle de var:
“Yapılması gereken, İslam geleneğindeki zengin tecrübeleri eleştirel bir gözle değerlendirmek ve barış, savaş, bir arada yaşama ve çoğulculuk gibi temel kavramları bu tecrübe ışığında yeniden ele almaktır…”
O da çok iyi biliyordur ki, böyle bir temenniyi İhvan’ın siyasi İslam ve şiddet pratiğinden kurtarmadan gerçekleştirmek mümkün değildir.

MISIR BUNU TÜRKİYE’DEN
DAHA ÖNCE ANLADI

Bu kitapları okuyunca İbrahim Kalın’ın orada bulunmasının hem Türkiye hem de Gazze için ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılıyor.
Ama şurası da gerçek…
Mısır bunu Türkiye’den daha önce anladı.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.