Erol Çevikçe
YAŞASIN İÇ SİYASET!
Yirminci yüzyıldan
Savaşlardan başka ne kaldı?
Yerleşik düzene geçeli on bin yıl olmuş…
İlk yazılı belgeler Sümerlerden çıkmış...
Kısaca insanlığın bilinen kısa tarihinde yaklaşık elli adet yüzyıl bulunmakta.
Yirmi biri İsa’nın doğumuyla ilişkilendirilmiş, olmuş “Milâd”dan sonra!
Demem o ki; yaşı beş milyarı bulan gezegenimizde türümüzün macerası çok eski değil.
Homosapienın, homoeraktusun izinden gidiyoruz…
Atalarımız homoların tarihi de üç yüz bin civarında.
Sonuç itibariyle geliyoruz yirmi birinci yüzyıla, yani bilgi çağına.
İşte geçip giden bunca zaman içinde en çok on dokuzuncu yüzyılı sevmişimdir.
İnsanlık artezyen misali biriktirmiş tarihler boyunca…
Ama her alanda, çok değil iki yüz yıl önce fışkırmaya başlamış…
Bilimde, sanatta, üretim araçlarında ve düşüncede.
İnsana ait ne varsa devrim yaşanmış…
Klasik çağlara bye bye diyerek yirminci yüzyıla adım atılmış.
Ya geride bıraktığımız yüzyıl?
Aman tanrım, neydi yaşanılanlar?
İki dünya savaşı, milyonlarca ölüm, soykırım, göçler ve acılar!
Yıkılan imparatorluklar, bağımsızlık savaşları, antiemperyalist direnişler…
Yeniden çizilen haritalar, ulus-devlet modelinin yükselişe geçtiği…
İhtilâllerin ardı arkasının kesilmediği liderlerin egemen olduğu dünya!
Lenin’den M. Kemal’e, Hitler’den Stalin’e, Gandi’den Mao’ya…
Nasır’dan Castro’ya, Franco’dan Salazar’a, De Gaulle’den Churchill’e…
Ve onlarcası… Tarih sahnesinde görülen, iz bırakan şahsiyetler.
Geriye dönüp baktığımızda giden yüzyıldan günümüze ne kaldı dersiniz?
Kuzey Kore’nin belâsı Kim hanedanını katmazsak hesaba, sahi kim kaldı?
Demokrasi özgürlükler gelişti mi, refah arttı mı?
Barış dalga, dalga yayılıyor mu, silahlanma azaldı mı?
Nükleer savaş tehdidi yok mu, velhasılıkelâm insanlık âlemi daha mutlu mu?
Tekrar dönersek on dokuzuncu yüzyıla…
İdeolojilerin üretildiği, sanayi devriminin yaşandığı, sanatın doruklarda gezindiği…
Yüzyılların mirâsının alt-üst olup yepyeni dünyanın yaratıldığı çağa.
Ne kolay harcadı yirminci yüzyıl bir önceki yüzyıldan devraldığı mirâsı.
Düşünüyorum da bazen, yaşadığımız hayatın tadı tuzu iyice kaçıp yavanlaştı.
Elbette bireysel kurtuluştan söz etmiyorum, topyekûn selâmettir meramımız.
Ancak ne mümkün? Yüzde 50’lik liderimiz savaş hazırlığında, bugün dokunmayalım O'na.
Fakat gidişat hiç de iyi değil, optimistler-hayâlperestler-dalkavuklar istediği kadar iddia etsin; “aydınlıktır gelecek!”…
Yemezler! O nedenle neyimize bizim tarihin derinliklerinde seyahat etmek?
Evet, nerde kalmıştık efendim? Tamam, şimdi buldum…
“Yaşasın iç siyaset!”.
Macit CÜNÜNOĞLU İzniyle E. Çevikçe
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.