Erol Çevikçe
ULUS, DEVLETİNİ ARIYOR
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan, 7 Haziran 2015 seçimi öncesi iki ağır suçlama ile karşı karşıya kaldı: 2013’te, FETO’nun polis ve savcılarının sesli-fotoğraflı belgelediği aile boyu 17-25 Aralık yolsuzluk suçlaması! Çözüm Süreci nedeni ile MHP liderinin tırmandırdığı radikal milliyetçi tehdit ve tahrikler.
Ve R. T. Erdoğan, oy yitirme korkusuna kapıldı. “Kürt Sorununu çözeceğim” diye başlattığı “Çözüm Süreci” dosyasını buzdolabına kaldırdı. Ancak, bu dönüş AKP’nin büyük oy kaybını durdurmadı. 7 Haziran seçiminde Meclis çoğunluğunu yitirdi.
Yenilenen 3 Kasım 2015 seçimi öncesi Suruç’ta başlayan ve Ankara’daki toplu katliamlardan korkuya kapılan seçmen, salt güvenlik endişesi ile var olan düzene (hükümete) sahip çıkmaya adeta zorlandı. Ve tek başına iktidarda kalan yine AKP oldu.
Ama 2015 Haziran seçiminde, “Türkiye Partisi olacağız” diyerek barajı geçen HDP, Kandil’de tümüyle etkisiz duruma düştü. Başından beri demokratik çözüme karşı olan PKK, hendek savaşına kalkıştı. Devletin tepkisi çok sert oldu ve PKK örgütsel olarak bölgeden kaçarak güney sınırımızda Esad'a karşı olan YPG’ye sığındı.
Artık Türkiye’nin 1984’den beri tırmanan en önemli sorunu Abdullah Öcalan’ın PKK’sının birleştiği, ABD’nin kurup-kolladığı Suriye’deki YPG idi. En son TUSAŞ baskınında olduğu gibi her gün canlar yitirdiğimiz terörün emir-kumandası ne İmralı’da, ne Edirne’de ne de DEM’de. Dolaylı olarak ABD’nin güdümündeki YPG’de.
Devlet Bahçeli’nin, ezberlerinden-yeminlerinden dönme pahasına Öcalan’ı TBMM’ne davet ederken yukardaki YPG gerçeğini bildiği kadar hatta daha da fazlasını AK Saray (Tek Adam R. T. Erdoğan) da biliyor.
Biliyorlar çünkü güney sınırımız ötesi beş yıldır süren askerî harekâtlara karşın YPG-PKK gerçeği, artık bir terör tehdidinden öte Suriye’nin güney doğusunda (ABD ve Rusya’nın da denetiminde) kalıcı bir federe devlete dönüştürülmüş durumda.
Bu gerçek iç kamuoyunda “asla kabul edilemez ve yok edilinceye kadar askerî müdahale sürecektir” algısı yaratılıyor olsa da, dış ilişkilerimize verdiği zarardan çok dahası, yıllardır süren ekonomik ve mali (aş-iş) derdimizi çıkmaza soktu.
Önleyici bir adım olsaydı, babasından aldığı dersleri iyi çalışmış olan Suriye Devlet Başkanı Esad Türkiye Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan’ın görüşme ricasını kırmazdı. Çünkü bizim de katkımızla ABD’nin kurup-kolladığı YPG’den, bizden çok daha önemle ve çaresizce o dertli. Babadan kalan devletinin parçalanmasını önleyemediği gibi Golan Tepelerinden daha içerisini isteyen İsrail tehdidi ile de karşı karşıya.
Bu gerçeklere karşın AK Sarayın (cumhur ittifakının) asıl paniğinin nedeni 2019’dan beri sandıkta yok olması. Değiştirdiği Tek Adam anayasası ile hiçbir koşulda seçim kazanamayacağını gördü. Postu bırakmamak için de planı, önce seçim gündemini, -çözüm, İmralı, İsrail tehdidi ile- oyalayarak değiştirmek ve DEM’in desteği ile kendine göre anayasa yapmak.
22 yıldır yapamaz-olmaz denilen anayasaya, devlet geleneklerine, demokratik sisteme, adalete ve halkın hak-hukukuna karşı Partili Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan o denli akıl almaz ve sağduyu yoksunu şeyler(!) yaptı ki…?
Türkiye Cumhuriyeti Ulusu, yarın için güveneceği “Devletini” gece-gündüz mumla arar oldu.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.