Erol Çevikçe
SEN-BEN DALAŞI
Bakalım, 31 Mart 2024 yerel seçimine kadar CHP’de daha hangi ilkel “İlla ki Ben” ve “Sen ve Ben” kavgaları izlenecek. AKP’nin Tek Adamının Laik Cumhuriyeti tasfiyesine karşı verilen savaşım yenilgiyle bittikten sonra CHP’nin Tek Adamına karşı patlayan sözde “değişim” ayaklanmasına hiç bulaşmak istemedim, istemiyorum da…
Ancak rastlantı sonucu partinin başına gelen “Yaşı Geçmişlerin” parti içi bu kavgaya karıştıklarını görünce, benim de tarihten çağrışım yaparak ta olsa, taşlama yapma alaturkalığım baskın çıktı;
Önce CHP’nin “Başındaki” için (ağırsa özür dilerim) aklıma gelen Julius Caesar oldu. III. Roma İmparatoru’dur. Aşırı hırsı, duyarsızlığı, bencilliği ile tanınır. Gauss Julius Ceasar Augustus Germanicus, nam-i diğer Caligula, şöhretin ve gücün insanı politik yaşamında nasıl bozduğunun tipik bir örneğidir.
İhtirasını frenlemesini bilmeyen, “muktedirim, her istediğimi yaparım” sanısına kapılan ve yaptıklarından (bizde bir Başbakanın -odunu bile MV yaparım dediği gibi O da atını senatoya sokmak istemişti) asla nedamet duymayan Caligula bu tutkusunun bedelini çok ağır ödedi, 41 yılında artık dayanamayan yandaşları tarafından öldürülmüştü. Daha ötesi, bazı tarihçiler Onun yüzünden İmparatorluğun parçalanma sürecine girdiğini yazarlar.
Bu anımsatmayı daha önce R.T. Erdoğan için yazmıştım. Bence, sonuçta kendisi değil ama Türkiye düşüşe geçti dersek yanlış olmaz. Yakın tarihte örnekleri çok görülen bu iktidar hırsı içindeki Ben de Ben ve Sen-Ben kavgaları, demokrasiye geçiş dönemindeki ülke partilerinde bile görüldü. Hatta bu kavgalara ideolojik boyut ta katan partizanların orta sınıf kitleleri de ayrışmaya-birbirlerine düşürmeye sürüklediği bir gerçektir.
Adolf Hitler ile Benito Mussolini’nin dünyayı kana bulayan ve milyonlarca insan canına mal olan politikalarına Alman ve İtalyan halk katmanları coşku ile güç vermiştir. 1950'lerde ABD'deki McCarthy'izmin soykırım bayrağını yüzbinler sırıtarak omuzlamıştır.
Orta Doğunun politik toprağı da tapılacak “Muhteris Muktedirler” yaratmakta çok verimlidir. Tabanı delik ayakkabı ile gelenlerin Karunlaştığı bilinir. At sırtında Bağdat’ı fethedip, heykelleri yerle bir edilenler geldi geçti.
Bizim gibi ülkelerde araştırmalar -ırk, mezhep ve bölge- alt kimlik dayanışmasıyla partizanların, politik ya da sivil kitle örgütlerinde önüne geçilmez tiranlar “Tek Adamlar”” yarattığını belgeliyor.
Hele ki, son seçim sonrası laik demokratik cumhuriyetin kurucu partisi CHP’de olanlar karşısında yükselen içtenlikli ve inançlı seçmen tepkisi, geleceğe dair umutları soldurmaya yüz tutmuştur.
Ancak ben yine de iyimserim. İnanıyorum ki, artık nüfusumuzun çoğunluğunu içeren genç kuşaklar, her koşulda olayları eskiye göre daha uygar ve cesaretli bir yorumla izleyebilmekteler. Çünkü onlar 21. yüzyılın iletişim ağının derinliğini ve zenginliğini özümsemiş olmanın özgüveni içindeler. Çünkü onlar, değişim ve gelişim özgürlüğünün, “verilmediğini” ama “alındığını” Taksim Gezi’den sonra yaşayarak öğrendiler ve öğretme savaşımındalar.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.