SANDIK KORKUSU

 

Demokrasiyi “sadece sandık” diye anlayan ve anlatan ilk cumhurbaşkanı AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Ama artık çıplak gerçek o ki, 21 yıl sonra hem de sandık sayesinde devletin bütün güçlerini eline alan ve öylece “Tek Adamlığıyla” hak-hukuk tanımayan Recep Tayyip Erdoğan sonunda “sandıktan korkan” bir politikacı durumuna geldi.

AK Saray gördü ki, 31 Mart’ta seçmen, kesinlikle “aşının-işinin-güvenliğinin” hesabını sandıkta soracak. O nedenle, ne yaparsa yapsın başta “kaybedersek Türkiye’yi kaybederiz” dediği İstanbul’u, Cumhuriyetin Başkenti Ankara’yı ve Egenin İncisi İzmir’i geri elinin altına alamayacak!

Korku yangını, AK Sarayın bacasını sarmış olmalı ki, tarafsız olacağına yemin etmiş olan Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan, bir yıl önce yerle yeksan olan Hatay’da şu sözleri edebilmiştir: "Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay'a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, mahzun kaldı". Yani açıkça AKP’li taraf olduğunu söylemektedir.

Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bu partizanlığa karşı Muhalefet topluca, “Hatay halkı şantaja, tehditlere boyun eğmedi, eğmeyecektir" çıkışıyla şiddetli tepki gösterdi.

Bir önceki yazımda, Cumhurbaşkanlığı konusunda rakip gördüğü Ekrem İmamoğlu’nu durdurmak için şöyle bir karamsar tahminde bulunmuştum:  “31 Mart 2024 seçimi arifesindeki planında, çok ağır aşağılamalarına karşı ağzından çıkacak sıradan bir kelime bahanesiyle, “Cumhurbaşkanına hakaretten” suçlayarak Başkan İmamoğlu’nu sandıktan alıkoymak bile var olabilir.”

Bu olasılığın öncesinde, Kürt kökenli yurttaşların oyunu temsil ettiği (!) varsayılan DEM partisinin aday çıkarmasının, başta İstanbul, CHP’nin büyük kentlerdeki başarısını engelleyeceği tartışılıyor; Liderlerinin göreceli serbestisi ve bölge belediyelere kayyum atanmayacağı vaadi, Ak Sarayca gizli imza ile güvenceye bağlandığında, iç politikada beklenmedik her şeyin olacağını çok kez yaşayanlardanım. 

Bir yerel seçim öncesi, Cumhur’un yani kökeni, dini, mezhebi, dili, kütüğü ve rengi ne olursa olsun tüm halkın vekâletini (sorumlu temsilini) taşıyan bir Politikacının, sırf kendi “bekası” için -bu güzel ve yalnız ülkeyi*- birlik ve dirlikten yoksun bırakmasının, yakın tarihte benzeri ancak, Tek Partili ülkelerde var olmuştur.

Demokrasiyi yerleştirmeye çalışan yani söz, yazı, tartışma ve vicdan özgürlüğünü amaçlayan bir ülkenin Lider ya da Lider geçinenleri, ele geçirdikleri üst makamları nefret ve kin duygularını tatmin için kullandıklarında, toplum indinde izleri silinmez yaralar açtılar ve açarlar. Öncesini tarihe bırakalım, 12 Eylül darbesi sonrası AKP iktidara gelene kadar ülkemizde, seçilmiş dört Cumhurbaşkanı ve altı Başbakan geldi ve gitti. Özellikle birlik ve dirlik ve dış ilişkilerde hepsi de, söylemlerinde son derece titiz, dikkatli ve tutarlıydılar. Ulusal yarar ve çıkar söz konusu olduğunda, hiçbir zaman ilkel oy hesapçısı değildiler. Yeri geldiğinde çok yürekli, gerektiğinde yumuşak olabildiler. İktidardayken, her zaman soğukkanlı, muhaliflerine karşı saygılı, halka hoşgörülü olmaya çalıştılar. Tartışma ortamında hazırlıklı, bilinçli ve donanımlı olmaya özen gösterdiler. Sorunlu konularda uzun erimli ve sabırlı bir özgüven içinde olabildiler.

Özellikle 2007 seçiminden bu yana başbakanken de, cumhurbaşkanı olduktan sonra da AKP Genel Başkanında bu niteliklere, sıfatlara ve yaklaşımlara benzer bir söylem ve eylem bulmak olanaksız. Demokrasilerde, sandıktan çıkmak elbette zorlu bir emek ister. Hedefe varmak için yeri geldiğinde -kan kusup, kızılcık şerbeti içmeye- de katlanmayı da gerektirir. Ne var ki asıl büyüklük, yurttaş sevgisi ve birlik-dirlik için sandıktan çıkmamayı kabullenmek ve içselleştirmek ile olur.

Yakın siyasi geçmişte, sandıktan gelip, sandıkta kalan birçok saygın ve anılan politikacı var. Her koşulda sandıktan çıkma hırsına kapılıp gözü başka hiçbir şey görmeyenlerin, çıksa da çıkmasa da, saygın ve anılır oldukları görülmemiştir. 

(*) Yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes film festivalinde aldığı ödülü adadığı Türkiye’miz için sözü.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.