KÖRDÜĞÜM

“İki tane Ayyaşın yaptığı yasa sizin için muteber oluyor da, İnancın emrettiği bir gerçek, bir vakıa niçin sizler için reddedilmesi gereken bir olay haline gelir” Meclis kürsüsünden bu sözü söyleyen Zat-ı Devletlinin asıl itirazı, “iki ayyaşa “ değil, “İNANCIN emrettiği bir gerçek, bir vakıa varken, Anayasasında EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR yazan TBMM’den halkın demokratik bir seçim sonucu seçtiği milletvekillerinin çıkardığı YASA, niçin uyulması gereken bir zorunluluk haline gelir” Bu sözü bu güne taşırsak, Zat-ı Devletlinin yukarıdaki itirazının artık gerçekleştiğini görürüz: YASAL görevi enflasyonu önlemek olduğu halde Merkez Bankası (MB), NAS’ın emri olduğu için politika faizini düşürdü. (Bizim gibi sürekli artan fiyat artışlarının -enflasyonun- önlenmesi için bütün dünyada uygulanan -genel kural- faizleri artırmaktır) Zaten bir gün önce de, MB’nın yasasına uyarak faizi yükselteceğini söyleyen Hazine ve Maliye Bakanını, Zat-t Devletleri azletti ve ezberi “YASA değil NAS” olan Nebati Hocayı koltuğa oturttu. Diyeceksiniz ki, gündemde 7 Haziran-1 Kasım 2015 seçimleri arasında olduğu gibi, 2023 seçimi öncesi de sivillere yönelik bombalı terör olayları sunucu İstiklal Caddesinden ülkeye yayılan yılgınlık rüzgârının nedenleri ve önlemleri üzerinde yazmak varken, niçin bu konulara girdin? Evet, ben de dibinden alarak o sorulara yanıt aramanın daha gerçekçi olacağı düşüncesindeyim. Önce üç saptama yapacağım; Birincisi 2010 Anayasa değişikliğinden bu yana ülke hemen her alanda, TBMM’den usulen çıkartılan yasalarla değil, Partili Cumhurbaşkanlığının  (Tek İradenin) inanç ve öngörüsüyle imzaladığı -Kararnamelerle- yönetiliyor. İkincisi, 2013’te ABD ile de öngörüş birliği içinde “Şam’da Cuma Namazı kılma hayali ile” başlayan Güney sınırımızdaki askeri hareketler, başta iç ve dış güvenlik olmak üzere, dış politikamızın ve Siyasal Partiler arası olumsuzlukların gündemini belirler oldu. Üçüncüsü de, artık tamamı ile kontrolden çıkan ekonomik ve mali durumun arkasındaki asıl nedenin de, bu sınırlarımızın dışına hızla yayılan askeri harcamalar ve devlet bütçesinin denetim dışı külliye kasası olduğu gerçeğidir. İstanbul’daki saldırının ertesi günü daha önce de tartışılan. Anayasasının “Türkiye Cumhuriyeti demokratik, Laik ve sosyal bir hukuk Devletidir” 2. Md. ine karşı, dini (yani şeriata dayalı) bir cumhuriyet sedalısı bir kuruluşun başındaki kişi (SADAT'ın kurucusu olan Adnan Tanrıverdi) şunları söylüyor:  "İslam ülkelerinin bir irade altında toplanması gerekiyor. Bunun için de İslam ülkelerinin kabinelerinde ‘İslam birliği’ bakanlığı ihdas edilmeli. Acilen daimi faaliyet gösteren İslam Ülkeleri Temsilciler Meclisi kurulmalı. Bunu takiben de İslam ülkeleri konfederal bir yapıya kavuşturulmalı. Etnik ve coğrafi bakımdan yakın İslam ülkelerinin ortak iradelerinin temsil edildiği ‘Bölgesel İslam Ülkeleri Meclisleri’ oluşturulmalı. Kongreler sürecinde para birliği sağlanmalı ve ‘ASRİKA dinarı’ adında İslami elektronik para birimi oluşturulmalı.  ASRİKA adlı konfederasyonda adalet, içişleri, savunma, savunma sanayi ve dışişleri olmak üzere beş bakanlık olmalıdır.”  Bu şahsın bir süre önceye kadar Partili Cumhurbaşkanlığı Baş Danışmanlardan olduğunu ve bu kararların konuştuğu bir konferansa yine artık AK Sarayın en önde ve yetkili sözcülerinden Diyanet İşleri Başkanının da katıldığını anımsatmak gerekir. Bu saptamalarımı, son yirmi yıldır hemen Orta Doğunun her karışında ve hatta Müslüman ülkelerin hepsinde ABD’nin “Yeşil Kuşak” politikası ile başlayan kaosun ve kanlı iç mücadelelerin arkasında, ırk, din ve mezhep ayrışma ve çatışmasının yattığı gerçeği ile birlikte yorumlamanızı diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.