Erol Çevikçe
“DEĞİŞİM” Sözde mi, Gerçek mi Göreceğiz
CHP tarihinde dün, bir Genel Başkan ilk kez kurultayda yenilerek politik yaşamını bitirdi. Son beş yıldır sürekli eleştirdiğim Kemal Kılıçdaroğlu, 2010’da ilk ve son görüşmemde bana “CHP’ye gelmem de, genel başkan olmam da tesadüftür” demişti.
O günden düne kadar değişmeyen izlenimim, İsmet Paşada 40 olup ta hiç çatışmayan Tilki sayısının Kılıçdaroğlu’nda 140 olduğu idi!
Dün sonucu ilk aldığımdan beri “öyleyse bu Tilkiler son bir gecede mi yitti-gitti yoksa Çekirge 3 değil, 30 değil, yüzlerce sıçradı da, CHP Genel Başkanının kafasının içine de ülkeyi ve dünyayı manipüle eden jipsler mi yerleşmiş..?”
CHP’nin gündemini ve bu günlere gelişini belirleyen dönüşleri-kavşakları anımsayalım, bu gerçeği belki belgeleyebiliriz:
2018 seçimi sonrası göreceli başarısını doğru yorumlayamadığı için Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı genel başkanlık kavgasına giren Muharrem İnce politik geleceğini karartı ve belki de bitirdi.
2019’da bir genç politikacı olarak R.T. Erdoğan’ın olağanüstü yıpranmış durumuna karşı İstanbul Başkanlığını kazandığında, aynen M. İnce gibi -ne oldum delisi olmasa da- E. İmamoğlu, “ilk fırsatta CHP’yi yıpranmış K. Kılıçdaroğlu’ndan alacağım” havasına neden ve nasıl girdi.
Politikada cesaret, hırs çok önemlidir. Beraberinde yetenek, birikim ve yeterlilik olsa da, içinde bulunulan zaman ve koşulları doğru saptayamazsanız, yalnız kendinizin değil umut verdiklerinizin de yolu kesilir ya da uzar.
İşte CHP Kurultayının sonucu da mayıs seçiminden sonra “değişim” diye içeriği olmayan bir Genel Başkanlık” çekişmesinin Ekrem İmamoğlu’nun gölge adayla yaptığı atağın sonucudur.
Bu sonucu CHP’nin içine düştüğü durumu onlarca kez yazan birisi olduğum için kurultay öncesi bana gelen yorumlardan benim için önemli bulduğum ikisini paylaşarak, CHP’nin geleceğine ışık olur diyerek paylaşmak istedim;
Önce, bir önceki Genel Başkanımızın CHP’den atarak siyasi yaşamını bitirdiği için başka bir partide inançlarından ödün vermeden siyasette kalması dolaysı ile (gerçeği bilmeyenlerce) suçlanan Ertuğrul Günay’ın iletisi;
“Sokakta Kılıçdaroğlu’nun gitmesini isteyenler çoğunlukta; fakat Ö. Özel’in gelmesini isteyenler aynı oranda değil. Durum, 14 Mayıs seçim, öncesine benziyor. R.T. Erdoğan’ın gitmesini isteyenler çoğunlukta; fakat K. K’nın gelmesini isteyenler aynı oranda yüksek değildi. Tereddüt R.T. E’nin işine yaradı. Bu kez de benzer sonuç olabilir. CHP, uzun süredir doğru yere doğru isimler belirlemeyi başaramıyor; iç hesaplar ülke yararının önüne geçiyor”.
Prof. Mustafa Kaymakçı, tertibim (12 Mart 1971 dolaylı darbe zamanında aynı devre Yd. Sb. Arkadaşım) B. Ecevit’in sosyal demokrasi derneklerinde İzmir’de ve o yıllardan bu güne hiç sapmamış bir sol demokratik siyaset bilimcisi CHP üyesi. Onun yazımla ilgili yorumu; “Erol, son yazını okudum. CHP’nin içine düştüğü çıkmazı değerlendirirken şunları yazmışın: ‘12 Eylül 1980 darbesi partileri kapatmakla yaptığı yanlışın daha büyüğünü, partiler yasasını antidemokratik hale getirmekle yaptı. O tarihten bu yana hemen hiçbir partide, parti içi demokrasi kalmadı. CHP’de de yeniden açıldığı 1992’den özellikle 2010 genel başkan değişiminden bu güne dek milletvekili adaylarının tamamına yakınını Genel Başkan belirledi. Öylece, son beş seçimde halka, AKP’de olduğu gibi CHP’de de genel başkanların atadığı adayları sandıkta onaylamak kaldı’.Doğru bir tespit, ancak tamamlanması gerekir diye düşünüyorum”.
1-12 Eylül Askeri Darbesi’nin yönlendirmesiyle neoliberal uzantılar, parti üst yönetimi üzerinde çöreklendi. Çünkü partiler yasasının antidemokratik hale getirilmesiyle akçalı durumları çok iyi olan sağ toplumsal güçler, gerek il, gerekse parti üst yönetiminde egemen oldular ve MV onlar arasında seçildi.
2-Bunun sonucunda MV’leri arasında işçi ve köylü sınıfının ve de meslek odalarının temsilcileri neredeyse yoktu.
3-Partinin programında göstermelik sol söylemler yazılmasına karşı fiiliyatta sağ ekonomik söylemler egemen oldu. Söz gelişi “özelleştirmeleri biz daha iyi yaparız denmedi mi?”
4-Bütün bunlara karşı CHP, hala aydınlanmacı, halkçı-kamucu, laik ve demokratik bir geleneğin içinde Cumhuriyetçi bir -habitusa- sahip seçmenlerden oy almaya devam ediyor. Bir başka deyişle, bu seçmenler CHP’nin hala Cumhuriyetin yaşayabilen yapısal özelliklerini savunuyorlar. Çünkü onların şimdilik gidecek yerleri yok gibi”.
Umarım ve dilerim ki, İkisinin de gözlem ve görüşleri, E. İmamoğlu’nun gölgesinde CHP Genel Başkanı olan Özgür Özel ve yeni Parti Meclisi üyeleri için düşündürücü olabilir!
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.