Ergün Aydoğan

Ergün Aydoğan

Ya birde cumhurbaşkanı ekonomist olmasaydı!

                     

İyi ki ‘ben ekonomistim’ Türkiye ekonomisinin sorumlusu ‘benim ben’ diyen, ekonomi literatürünü ‘’faiz sebep, enflasyon netice’’ hipoteziyle ekonomi dünyasını sarsan Erdoğan yönetimindeki Türkiye tarihi bir ekonomik çöküş sürecini yaşarken…

Ekonomist yöneticimiz bu hale şükretmemiz, mutlu olmamız gerektiğini ‘’Amerika’nın halini görüyorsunuz değil mi, İngiltere’nin halini görüyorsunuz değil mi? Benzin yok benzin! Aynı şekilde Almanya’da kuyruklar, Fransa’da kuyruklar… yiyeceklerini bulamıyorlar. Elhamdülillah Türkiye’de böyle bir sorun yok’’ açıklamalarını dinleyince. Ekonomik çöküşten kaygı duymanın tam aksine ‘nasıl da mutlu olmamız’ gerektiğini bir kez daha anlamalıyız!

Sorunu bilmemek mi, yoksa sorun bilindiği halde ‘yokmuş’ gibi davranmak mı?

Tek sorun faiz! Rekorlar kırarak yükselen döviz sorun değil, temel ihtiyaç ürünlerinin çığ gibi yükselen fiyatlarının sorumlusu kötü yönetim değil 5 zincir market, işsizlik yok, vatandaşın geçim sıkıntısı yok, küçük sorunları abartma var; dünyanın yaşadığı sıkıntıyı görmeyip haline şükretmemek var!

‘’Tamamen karanlık bir odada; siyah bir kedi arıyorsanız, bunun adı felsefedir; odada olmayan siyah bir kedi arıyorsanız, bunun adı metafiziktir; buldum diye bağırıyorsanız, bunun adı dindir; kediyi ararken bir el feneri kullanıyorsanız, bunun adı bilimdir.’’

Yönetenlerin yapması gereken çok açık belli ‘ekonomik gerçeklikleri’ kabul etmek, olmayan kediyi aramak değil, rasyonel akılla ekonominin temel gerçeklikleri gereği alınması gereken kararları almak; yapısal reformda neymiş demek yerine yapısal reformları biran önce uygulamaya sokmak olmalıdır.

Dövizin önü alınamaz çılgın yükselişi toplumun tüm kesimlerini tedirgin ederken ekonomi çevreleri ‘rekabetçi kur politikası’ gereği kurun yükselişine ‘çaresizlikten’ göz yumulduğu görüşünü dile getirenler olduğu gibi, kur riskinin artması, Merkez Bankasının kurla mücadele edecek rezervlerinin olmadığı görüşünde olanlarda var.

Günler önce Dünya gazetesinde Alaattin Aktaş yazdı ‘’iddia edildiği gibi MB’sının rezervleri bürüt bile olsa 123 milyar dolara çıkmışsa, döviz çılgınca yükselirken neden gereği yapılmaz, bu rezervler niçin tutulur; rezerv yok mu, varsa yükselişe neden göz yumulur, yoksa kurun yükselişine bilerek rekabetçi kur politikası gerekçesiyle mi göz yumuluyor, kur yükselsin mi isteniyor’’ minvalinde yazdı.

Ülkeyi yöneten akıl gerçeklikten koptuğu gibi sorun çözme kapasitesini de kaybetmiş durumda.

Yoksa faiz takıntısıyla, kurun yükseleceğini bile bile sürekli MB Başkanı değiştirir, MB yönetimiyle geceyarısı operasyonlarıyla bu kadar oynanır mı.

2001 krizinden sonra ilk 10 yıl dengeli giden TL/Dolar kuru Ocak 2008’de 1,1482 iken, Ekim 2021 bugün itibariyle 9,3743’e yükselerek 8 kattan fazla artış göstermiş. Kurun aşırı artışıyla Türkiye’nin dış borç yükünün daha da artmasına, yüksek borçlu özel sektörün borçlarının artışına yol açan, her kur artışının fiyat artışlarına, enflasyonun yükselmesine, vatandaşın alım gücünün düşmesine yol açan akıl dışı politik kararlara sebep olan siyasi iradenin ve siyasi iradeden bağımsız hareket edemeyen üst düzey bürokratların sorumluluğu yok denilebilir mi.

TL dünyanın en derin ekonomik kriz yaşayan ülkesi Arjantin’in para birimi Arjantin Pesosuna karşı bile değer kaybetmiş. TL Dünya ekonomik çevrelerince alay konusu olmaya başladı. Goldman Sachs ekonomisti Erik Meyersson’un Twitter hesabından Türk Lirasının süregelen değer kaybını öne çıkarmak için ‘’Türk Lirası’nın bugünkü değeri dünkü değerden daha zayıf olabilir ama en azından yarınki değerden daha güçlü’’ değerlendirmesiyle TL’yi dünyada ‘dalga’ konusu haline getiriyor. Bugün için sevinin çünkü yarın daha da düşecek mesajı veriyor!

PPK (Para Piyasa Kurulu) bir önceki toplantısında piyasalar henüz hazır olmadığı halde sırf hazret istediği için 100 baz puan faiz düşürerek dövizin bir ayda yüzde 10 gibi değer kaybına yol açtı. Aynı PPK Perşembe günü tekrar toplanacak. Bütün gözler bu toplantıya çevrilmiş durumda. Muhtemel beklenti yine en az 50-100 baz puan faiz düşüşü kararının alınması. Bu beklenti piyasaların rasyonel ihtiyacı olduğu için değil hazret öyle istedi diye ve bu muhtemel faiz indiriminin kuru yine yukarı yönde zıplatacağına ve kurun nerede duracağı yönündeki belirsizlik endişesi oldukça yüksek.

 Sonuç, ülkeyi yöneten akıl ekonomik rasyonaliteden tamamen kopmuş durumda. Ya da çaresizlikten nasılsa mücadele edecek argümanlarımız yok bırakalım kur gidebildiği yere kadar gitsin; ihracat, turizm gelirleri artsın, düşen emek ücretleri ile belki yabancı yatırımcı gelir umudu, çaresizliği, ciddi manada gerçeklikten kopuk, yönetememe krizi var.

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.