Ergün Aydoğan
APO'NUN HEYKELİNİ KİM DİKECEK!
Halen Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) genel başkanıyken 13 Kasım 2012’de Mardin Kızıltepe Özgürlük Meydanında otobüsün üzerinde, ‘’Biz bu meydana Başkan Apo’nun heykelini dikeceğiz, heykelini’’ sözleri uzun süre siyasetin sıcak konusu oldu.
Selahattin Demirtaş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kesinleşen tahliye kararına rağmen, tahliye edilmemesi Abdullah Öcalan’ın tahliyeye karşı olduğu iddia edildiğine. AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın ‘’Edirne’deki en büyük hesabı İmralı’dakine verecek’’ sözleri de hafızalarda olduğuna göre…
Bu kısa hatırlatmalardan sonra esas gündeme gelecek olursak o günlerden bugünlere köprülerin altından çok sular aktı.
Kim kimden hesap sorar o bilinmez ama Apo’nun heykelini dikmek Selahattin Demirtaş’a kalmayacağı kesin! Çünkü artık Abdullah Öcalan bebek katilliğinden, kurucu önderliğe terfi ettirildi! Önceden sayın demek suç iken artık sayın dememek suç haline getirildi. Meclis’e davet edildiğine göre…
‘’Terörsüz Türkiye’’ adıyla yürütülen ‘’Barış Kardeşlik’’ sürecinde belirsizlikle ve bilinmezlikler olmasına rağmen sürecin aktörleri; çok sorgulamadan sadece sürece destek verilmesini istiyor. CHP’nin DEM’le bayramlaşmasını bile suç sayan siyaset şimdi İmralı’ya gitmeyen CHP’ye, neden gitmiyorsun; Atatürk’ün CHP’si bu olamaz diyor.
Şimdi haklı olarak sorulması gereken soru şu eğer bu proje başka bazı güçlerce dayatılmıyor, küresel bir proje değilse bugün bu süreci vazgeçilmez gören siyaset bunu iki yıl önce göremedi mi, görmedi mi? Göremediyse bu öngörüsüzlüğün nedenlerinin sorgulanması gerekmiyor mu?
Veya daha iki yıl önce bugünün tam aksini söyleyenlerin bir süre sonra bugün söylediklerinin tam aksini söylemeyeceğini nerden bileceğiz. Dünün teröristlerini bugün kurucu önder yapanların, bugünün kahramanlarını yarın hain ilan etmeyeceğinin garantisi var mı? Kaygıya yol açan küçük nüans değişiklikleri değil yüz seksen derece temel aks değişikliğinden söz ediyoruz.
SÜRECİN BELİRSİZLİKLERİ ARTIYOR
DEM Parti’li Gülistan Koçyiğit, komisyon olarak yaptıkları görüşmede Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ‘’Biz devletle bir mutabakata varmıştık ama şimdi bir siyasal mutabakat arıyoruz. Ve gelen heyet olarak sizleri siyasal heyet olarak kabul ediyorum ve tarihi bir görüşmedir’’ dediğini aktarıyor.
Öcalan’la yapılan görüşme 4 sayfalık özet olarak komisyonda okunuyor. Sonra DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Koçyiğit, İmralı heyeti olarak 17 sayfalık bir görüşme dökümüne imza atıldığını açıklıyor.
Kamuoyunun haklı merakı şu;
Devletle varılan mutabakat nedir. Aranan siyasal mutabakat nedir. Bırakınız kamuoyunu, Meclis Komisyon Üyelerinden bile ‘’gizlenen’’ bir şeyler mi var, neden 17 sayfalık görüşme 4 sayfa olarak açıklanıyor.
50 bin kişinin katili Abdullah Öcalan’ın biranda masumlaştırılması, kurucu önderliğe terfi ettirilmesi haklı olarak toplumsal tepkilere yol açabilir; siyasal baskılar sonucu her ne kadar görünür olmasa da rahatsızlığa yol açmadığı söylenemez.
ABD Ankara Büyükelçisi Tom Barrack ‘’Türkiye için e iyi sistem Osmanlı millet sistemidir.’’
AKP Genel Başkanı Erdoğan, Başak yayınlarından çıkan Metin Sever ve Cem Dizdar’ın yazdığı 2. Cumhuriyet tartışmaları kitabının 422 sayfasında ‘’Kürtler biz ayrı yaşamak istiyoruz diyebilirler’’ sorusuna Erdoğan, ‘’Bu durumda belki Osmanlı eyaletler sistemi benzeri bir şey yapılabilir…’’ ve ‘’Bağımsızlık isterlerse, tamamen ayrılmak isterlerse…’’ sorusuna Erdoğan ‘’Bu toprak üzerinde böyle bir bağımsız yapıyı kurma kudreti varsa kurar. Ama kudreti yoksa…’’
Tom Barrack’ın ısrarlı biçimde ‘’Osmanlı millet sistemi’’ demesi tesadüf olmasa gerek!
Bugün kurucu önder sıfatıyla taltif edilen Abdullah Öcalan, DEM Parti tarafından İstanbul’da düzenlenen ‘’Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı’’na gönderdiği mesajda ‘’Ulus-devlet sosyalizmi başarısızlığa, demokratik toplum sosyalizmi ise zafere götürür’’ diyen Öcalan ‘’Kürtler olarak 52 yıllık PKK mücadelesiyle varlık ve onur savaşımını tamamladık ve artık demokratik cumhuriyetin ve demokratik toplumun yeniden inşa edileceği bir döneme girdik.’’
Evet şimdi tekrar başa dönüp soralım, devletle varılan mutabakatın içeriğinde ne var, aranan siyasal mutabakat nedir? İmralı’da Öcalan’la 3 saate yakın görüşmenin 62 sayfa olan tutanaklarının, tashih edilmesi sonrası 17 sayfalık görüşmelerinde ne var neden komisyona sadece 4 sayfa özetin özeti olarak açıklandı.
Gidilmezse olmaz mutlaka gidilmeli denilen İmralı görüşmeleri sadece giden 3 üyede saklı kalacak, komisyonun bile bilmemesi gereken neyse o ‘’bazı şeyler’’ varsa bu İmralı’ya gitme ısrarı niye. Denilen o ki ‘’devlet örgüt lideriyle mahrem görüşmeyi açıklamaz’’ ise, komisyon niye kuruldu?
Devlet, devlet adına ‘’birileri’’ terör örgüt lideriyle görüşür, siyasi iktidar-Meclis değil. Siyasi iktidar-Meclisin görüşmesi terör örgüt liderini siyasi ‘’muhatap’’lığa taşır, statü kazandırır; bu kazanımlardan sonra örgüt lideri dediğiniz kişi artık sizin siyasi muhatabınız haline gelmiştir. Terörist başına bu statüyü kazandıransa AKP-MHP ortaklığıdır.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.