
Bedri Baykam
Çağdaş Türkiye mutlulukları ve üzüntüleri
Hayat, iyi ve kötü olaylar arasında oluşan düğümler şeklinde akan öznel bir film gibi. Seviniyoruz, üzülüyoruz, kahroluyoruz, âşık oluyoruz, şaşırıyoruz, kâh siyasetçilere kâh en yakınlarımıza kâh tuttuğumuz takıma kızıyoruz. Sonra televizyonda sesi yankılanan bir siyasinin sanki bizim sözlerimizle konuştuğunu görüp mest oluyoruz, sonra hemen ardından çevremizden birinin patavatsızlığı geliyor.
DÜNYANIN EN BÜYÜK SPOR KULÜBÜ
Beni mutlu eden (bazen de üzen) merkezlerden biri Fenerbahçe Spor Kulübü. Yalnız Fenerbahçeliler değil tüm Türkiye çok mutlu olmalı çünkü dünyanın en büyük spor kulübü, Fenerbahçe. Bunu sadece Avrupa Euroleague şampiyonluğunu Monaco’yu net bir skorla yenip kazandığı için söylemiyorum. Hem erkeklerde hem kadınlarda hem basketbolda, futbolda, voleybolda hem yüzücülükte, kürekte, boksta, masa tenisinde hem atletizmde hem basket tekerlekli sandalye takımında şampiyonluk mücadelesi veren, ulusal ve uluslararası başarı kazanan, olimpiyatlara sporcu yollayan, madalyalar toplayan başka bir spor kulübü dünyanın hiçbir yerinde yok. Ne Real Madrid ne Barcelona ne Paris Saint Germain ne Manchester United ne Bayern ne Benfica ne Santos ne River Plate ne Racing Club ne de başkası... Yani Fenerium mağazalarında satılan “Dünyanın en büyük spor kulübü” sözleri havaya söylenmiş bir slogan olmaktan çok uzak. Tabii bunlara genel duruşunu, yani Atatürkçülüğe ve laik demokratik Cumhuriyete bağlılığını ifade etmek için elinden geleni yapmasını, “He for She” kampanyasıyla kadın erkek eşitliği için en önemli adımları atmasını eklediğinizde daha da çok ışıldıyor. Türkiye’de sporu yalnız futbol zannedenler çok olduğu için, hemen şamataya vurup “Fenerbahçe şu kadar zamandır Türkiye’de lig şampiyonluk kupası alamadı” diyebilirler. Ne kadar ilginç ki futbolda bile tartışmasız tüm bu başarısız denen sürece baktığımızda en istikrarlı takım Fenerbahçe! Neredeyse her sene şampiyon olamasa da ikinci oluyor, istisnalar hariç hiçbir zaman yarış dışı kalmıyor ve Türk futboluna uluslararası arenalarda en çok puan kazandıran ve mesela büyük ölçüde Galatasaray’ın bu sene Şampiyonlar Ligi’ne eleme maçı oynamadan doğrudan girmesini sağlayan puanları toplayan kulüp oluyor. Dünya futbol istatistikleri sıralamasında da Fenerbahçe yine Türkiye’den uluslararası UEFA cetvelinde en önde olan kulüp. Tabii son üç yıl bütün polemik dolu tartışmalara rağmen Türkiye ligini kazanmış ve futbolda istikrarı yakalamış olan Galatasaray’ı da tebrik etmek lazım, o da ayrı bir gerçek.
Sarı lacivertliler, ayrıca artık hem kadınlarda hem erkeklerde Euroleague’i ikişer kere kazanmış Avrupa’daki tek kulüp. Bütün Avrupa, onca farklı sporda durmadan Fenerbahçe’nin adını duyuyor. Bunlar Türkiye adına çok önemli. Ülkemizin yalnız demokrasi daralmaları, basın özgürlükleri ve insan hakları konularında maalesef dünyanın en alt sıralamalarında olduğumuz şu dönemde, bir spor kulübünün olağan dışı tutarlı ve artık sürdürülebilirliğini yıllar üstünden kanıtlamış başarıları, son derece dikkat çekici. Bir ülkeyi dünyaya taşıyan iki yüzü, sanat ve spor.
OYA BAŞAK VE İLHAN ŞEŞEN KAYIPLARIMIZ...
Evvelsi gün Türkiye’nin en değerli profesörlerinden birini, Emeritus Prof. Dr. Oya Başak’ı ve değerli müzisyen dostum İlhan Şeşen’i aynı gün toprağa verdik. Başak 88, İlhan Şeşen 76 yaşındaydı. Başak, Boğaziçi Üniversitesi’nde Batı dilleri ve edebiyatı bölüm başkanıydı. Son derece kültürlü, zarif, sanatsever, mesleğini çok iyi yapan ve Atatürk’ün gurur duyacağı vatandaş profilinin tartışmasız en sağlam sahiplerinden biriydi. Hem Cumhuriyetimizin gurur duyduğu bir insandı hem de kendisini tanıyan herkesin sonsuz saygı duyduğu bir iyilik abidesiydi. Gerek herhangi bir yerde karşılaştığımızda gerek Piramid Sanat’ı ziyaret ettiğinde her zaman ortaya pozitif bir enerji yayılırdı. İçine sığdıramadığı gülücükleri ve nezaketi daima egemendi.
İlhan Şeşen, Anadolu akustik-pop müziğinin “amca”sıydı. Yeğenleri ile beraber kurduğu Grup Gündoğarken Türkiye’de çok sevilen romantik, neşeli, insanı canlı olduğuna sevindiren fakat aynı zamanda düşündüren şarkılar yapardı. Ayrıca oyunculuk yaparak da dikkat çekti! En ilginç röportajında kendisini sahne ve diziler için eğiten en yakın dostları hakkında şunları söyledi: “Levent Kırca üniversitem, Ferhan Şensoy master’ım oldu.” Diziler, konserler, plaklar, başka müzisyenlerle işbirlikleri birbirini takip etti. Şeşen mesleğini hep çok severek yapan espritüel, aynen Oya Başak gibi sürekli olumlu enerji pompalayan yaratıcı bir gönül merkeziydi.
AZ SONRA!
Halbuki Ekrem İmamoğlu’nun afişlerinin söküldüğü, üzerine, kâbus gibi yasaklar getirerek neredeyse adının telaffuz edilmesinin yasaklanacağı şu günlerde, herhangi bir evrensel medeni ülkede akla bile gelmeyecek ortaçağvari yasa tasarıları artık bizi doğrudan tehdit eder hale geldi. Hayvan dostlarımızı ise maalesef elimizden kayıp giden yasal boşluklar ve utanılası düzenlemelerle artık koruyamıyoruz! Bu durumlar üzerine de sizlerle yakında dertleşmek istiyorum.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.