“İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca Ekrem İmamoğlu’na karşı ‘8 yıl 9 ay hapis ve siyasî yasak’ istemiyle açılan yeni dava da, öncekiler gibi O’nun önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminde önünü kesmeye yönelik, hukukî temelden yoksun siyasî bir davadır. Bu davaların Anayasa’nın 9 ve 138. maddelerine göre ‘bağımsız ve tarafsız’ mahkemelerce Türkiye Cumhuriyeti’nin 2. maddede yazılı değişmez niteliklerinden ‘demokratik hukuk devleti’ ilkelerine uygun kararlarla sonuçlandırılması halkımızın beklentisidir.”
Hâlen Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde tutuklu bulunan, bu nedenle İçişleri Bakanlığı’nca geçici olarak görevinden uzaklaştırılmış olan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na karşı 1994 yılında İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden aldığı diploma ile ilgili resmî belgede sahtecilik iddiasıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca –Türk Ceza Kanunu’nun 66. maddesinin 1. fıkra (d) bendinde yazılı onbeş yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra– açılan davada hakkında 8 yıl 9 ay hapis cezası ve siyasî yasak kararı verilmesi istendi. Bu konuda eski Devlet, Millî Savunma ve Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, yazılı bir değerlendirme yaptı:
“İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, önümüzdeki Cumhurbaşkanı seçiminde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’nin adayıdır. İmamoğlu’-nun Cumhurbaşkanı adayı gösterilmesinin henüz bir olasılık olarak konuşulmaya başlanmasından itibaren, adaylığını engelleme çabaları da değişik biçimlerde ortaya çıkmıştır.
Anayasa’mızın 101. maddesi uyarınca ‘Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş, yükseköğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından, doğrudan halk tarafından seçilir.’
İmamoğlu, 1988-1989’da KKTC’de Girne Amerikan Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde iki yıl öğrenim gördükten sonra, İstanbul Üniversitesi’nce 1990’da ilân edilen yurt dışı yatay geçiş kontenjanına başvurduğu İşletme Fakültesi’ne kabul edildi ve 1994’te bu Fakülte’den mezun oldu. Tartışma, İ. Ü. İşletme Fakültesi’ne yatay geçiş yaptığı dönemde Girne Amerikan Üniversitesi’nin henüz Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından tanınmamış olması nedeniyle yatay geçişin usulsüz olduğu iddiasına dayanmaktadır. Fakat yatay geçişin Anayasa’nın 130. maddesi uyarınca bilimsel özerkliği olan İstanbul Üniversitesi tarafından kabul edildiği ve İmamoğlu’nun öğrenimini İşletme Fakültesi’nde tamamlayarak diplomasını aldığı bir gerçektir.
Anayasa’nın 101. maddesinde öngörülen yükseköğrenimi belgeleyen bu diploma, verilişinden 31 yıl sonra 18 Mart 2025 tarihinde İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu’nun yetki dışı, görevini kötüye kullanma niteliğinde bir kararıyla iptal edildi. Bu kararın iptali için İmamoğlu’nun avukatı, hâlen tutuklu Mehmet Pehlivan tarafından İstanbul 5. İdare Mahkemesi’nde dava açıldı.
İmamoğlu, 19 Mart 2025 günü İBB’ye yönelik ‘yolsuzluk’ soruşturması kapsamında tutuklandı. 21-25 Mayıs 2025 günleri CHP’nin ev sahipliğinde İstanbul’da yapılan Sosyalist Enternasyonal Konsey Toplantısı sırasında şehrin çeşitli yerlerine üzerinde ‘Free İmamoglu’ yazılı afişlerin asılması İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yasaklandı, asılanlar toplattırıldı; 28 Mayıs 2025 günü düzenlenen ‘Millet iradesine sahip çıkıyor’ mitinginde ‘İmamoğlu’na Özgürlük’ pankartının taşınması polis tarafından engellendi.
Başta İBB binasının bulunduğu Saraçhane olmak üzere İstanbul’un çeşitli ilçelerinde ve Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde Genel Başkan Özgür Özel yönetiminde CHP tarafından düzenlenen ve erken seçim istemini de dile getiren protesto mitingleri, çok büyük halk katılımlarıyla devam ediyor. Yapılan engelleme ve haksızlıklar, –daha önce Türkiye’de ve başka ülkelerde görülen örneklerinde olduğu gibi– ters teper, engellenen kişiyi halkın gönülden benimsediği kahraman olarak yüceltir.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca Ekrem İmamoğlu’na karşı ‘8 yıl 9 ay hapis ve siyasî yasak’ istemiyle açılan yeni dava da, öncekiler gibi O’nun önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminde önünü kesmeye yönelik, hukukî temelden yoksun siyasî bir davadır. Bu davaların Anayasa’nın 9 ve 138. maddelerine göre ‘bağımsız ve tarafsız’ mahkemelerce Türkiye Cumhuriyeti’nin 2. maddede yazılı değişmez niteliklerinden ‘demokratik hukuk devleti’ ilkelerine uygun kararlarla sonuçlandırıl-ması halkımızın beklentisidir.”