Başta Ege kıyıları olmak üzere Türkiye’nin plajlarında halkın anayasal hakkı olan denize ücretsiz girecek alanların hepsi ihaleyle özelleştirildi.
Datça’da Palamutbükü, Ovabükü, Hayıtbükü, Kargı ve ilçe merkezinde yer alan plajlar işletmeler tarafından kapatılmış durumda. Halk dar bir alandan denize girmeye çalışıyor.
BirGün'den Berkay Sağol'un haberine göre, Datça merkezde yer alan ve mavi bayraklı olan Hastane Altı Plajı halkın en rahat şekilde denize girebildiği alan. Burada kıyıyı işgal eden işletme sayısı bir elin parmağını geçmiyor ancak Datça’nın geri kalanı için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Kumluk Plajı’nda yer alan işletmeler gündüzleri masalarını geri çekerek plajı açıyor ancak yine de sahili tamamen boşaltmıyorlar. Taşlık Plajı ise tamamen işletmeler tarafından işgal edilmiş durumda.
Yaklaşık 400 metre uzunluğunda olan ve halk plajı olarak görünen Taşlık Plajı’nda halkın işletmelerle karşı karşıya gelmeden denize girebileceği alan yaklaşık 50 metre. Kargı Koyu’nda da durum pek farklı değil. Koyun neredeyse tamamı işletmelerin şezlonglarıyla doluyken, küçük bir kısım halk plajı olarak ayrılmış durumda. Orada da belediyenin soyunma kabini ve duşu yer alıyor. Ovabükü ve Hayıtbükü’nde de kıyılar tamamen halka kapanmış durumda. İki bölgedeki plajda da yalnızca küçük bir alan halk plajı olarak kullanılabiliyor.
Palamutbükü sahilinin durumu ise çok daha kötü. 1,5 kilometre uzunluğundaki sahilde plajlar tamamen işgal edilirken, şezlong koymak için denizin üzerine yapılan tahta platformlarla bile deniz deniz bile işgal altında. 1,5 kilometrelik plajı olan Palamutbükü’nde halkın denize girebileceği alan yaklaşık 100 metrelik bir alana sıkışmış durumda.
Palamutbükü’nde sahilde sandalyesini alıp denize girmeye gelen vatandaş, “Beni bugüne kadar kimse rahatsız etmedi, sandalyemi alıp arkada küçücük bir alanda havlumu koyup denize giriyorum. Ama bazı arkadaşlarımı ‘Burada denize girmezsiniz’ diye uyarmışlar ve şezlongların arasına oturmasını istememişler. Palamutbükü’nde halkın denize girebileceği alan her geçen yıl daha da azalıyor. Neredeyse evimin bir ön sokağından denize giremeyecek duruma geldim. Bazı alanları ise tamamen kapattılar. Bırakın havlumuzu koymayı kuma adım bile atamıyoruz” dedi.
Şezlongsuz Datça İnisiyatifi’nden Yılmaz Baykut, “Datça’daki toplam sahil bandını gezdiğimiz zaman halkın kullanabildiği alanın yüzde 5 ile yüzde 10 arasına denk gelen küçücük bir alan olduğunu görüyoruz. Oralarda kalabalık olduğu zaman insanlar üst üste bir şekilde oturmaya çalışıyor. Birçok yerde kıyıları işgal etmemişler, kıyıları resmen katletmişler. Denizin üzerine platform yaparak, şezlongları denizin içine kadar sokmuşlar. Bir yandan insanları oralara sokmayarak tehdit ediyorlar. Şezlonglar için yaptıkları platformların bazıları tahtadan. Bu tahtalar çürüyecek, kalabalık olunca çökme riski oluşabilir. Dolayısıyla bir hayati tehlike de söz konusu. Kıyılar tamamen özgür olmalı ve bu konuda herhangi bir şekilde pazarlık yapılmamalı” diye konuştu.
Bakanlığın ve yerel yönetimlerin görevlerini yapmalarını beklediklerini söyleyen Baykut, şunları dile getirdi:
Kıyıların tamamı yerel yönetimlere bırakılmalı. Yerel yönetimler güvenlikten, temizliğe ve diğer hizmetlere kadar kıyıları kontrol etmeli. Ancak belediyelerde bazen bu durumu kendilerine göre çevirip para kazanma gayesine giriyor. 200 TL giriş ücreti isteyen belediyeler olduğunu biliyoruz. Bir kamu kurumunun bu şekilde ücret talebinde bulunması saçmalık. İşgaller bu hızla devam ederse insanlar evlerinin önünden veya bir ön sokaktan denize giremeyecek duruma gelecek. Halkın olan kıyılar ve denizler halka tamamen kapatılacak. Uzaktan sadece denizi seyretmekle yetineceğiz. Belki onun için bile seyir terası kurup denize bakma parası istenecek.”