Mümtaz’er Türköne’den dikkat çeken çözüm süreci analizi: “Norm devletin üstünde 19 Mart’ın gölgesi var”

Mümtaz’er Türköne, Turkish Post’ta “Norm Devlet Üzerinde 19 Mart Gölgesi” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazı, Öcalan’ın “norm devlet” kavramını detaylandırıyor ve bu kavrama 19 Mart sürecinin gölgesinin hangi biçimde yansıdığını tartışıyor

Mümtaz’er Türköne'nin "Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi" başlıklı yazısı şöyle:

“Norm Devlet” tabirini kullanan ve bu tabire kritik bir anlam yükleyen Abdullah Öcalan. Süreç’in Kürt siyasî hareketi tarafını ağırlıklı olarak Öcalan temsil ettiği için bu anahtar kavram ile kastedileni anlamak ve hakkını vermek, yöneldiğimiz istikameti görmek için çok önemli.

Şöyle diyor İmralı’daki yoğun mesaisi için Öcalan: “Ben devlet ile görüşüyorum. İktidarla, partiler ile işim yok. Norm devlet ile görüşüyorum.”

Nedir bu “Norm Devlet”? Kim tarafından temsil ediyor.

Düzenli Devlet:

Tek tek ülkeyi yönetenlerin şahsından ayrı bir şahs-ı manevî olarak, kendi kimliği, aklı ve iradesi olan devletten söz ediliyor. Öcalan’ın “norm devlet” dediğine “kaideli devlet”, “düzenli devlet”, “kurallı devlet” adı da veriliyor. Kastedilen daha çok yasa fikri etrafında oluşan, yasalarla oluşturduğu kurumlarla, mekanizmalarla varlığını sürdürüp üstlendiği görevleri yerine getiren bir devlet. Gelip geçici kişiler veya iktidar partilerine göre değil, kalıcı ve ortak kamu çıkarı fikrine göre iş gören akıl ve irade öne çıkıyor. Tam karşısında son zamanlarda bazı Latin Amerika ve Afrika ülkeleri için kullanıma açılan “başarısız devlet (failed state)” tabiri yer alıyor. Diktatörlükler, otoriter yönetimler, kabile devletleri, kurumlara ve kurallara değil yönetenlerin keyiflerine göre otokratik bir devlet yapısına yol açtıkları için “kaideli devlet” olarak görülmüyor.

Öcalan “norm” kavramını sadece devlet ile sınırlamıyor. Türkiye’de Süreç’e etkide bulunmaya çalışan yabancı güçleri, PKK içindeki hizipleri de norm dışı güçler olarak dışarda tutuyor.

Kürtler için ulus devlet idealini reddeden Öcalan, “norm devlet” kavramına demokrasi ve hukuku ekleyerek farklı bir ortak yaşam alanı açıyor. Hatta Kürtlerin devlet idealinden vazgeçerek yer alacakları bu ufka sadece Türkiye’yi değil, Suriye, Irak ve İran’ı da dahil ediyor. Bu ulus devletler içinde Kürtlerin durumunu “entegrasyon” kelimesi ile özetliyor. Devlet olarak örgütlenmeyi reddederken entegrasyonun, demokratik toplum ile ulus devletin bütünleşmesini sağlayacağını öne sürüyor.

Öküzün altından kaçan buzağıların peşinde mesai harcayan şüpheciler, bu yaklaşımı taktik bir geri çekilme olarak görebilir. Bu itiraz doğru da olabilir; ancak neticeyi tayin edecek olan son kertede devletin hukuk ve demokrasi üretme kapasitesi. Kürtlerin kendilerini eşit ve onurlu vatandaşlar olarak hissedarı gördükleri, üstelik İstanbul’a, İzmir’e de hâkim olan bir devlete neden sırtlarını dönsünler? Refah dururken kendilerini niye daracık bir coğrafyada yoksunluğa mahkûm etsinler.

Devlet projesi olarak Süreç:

Öcalan’ın muhatap aldığı “norm devlet” gerçekten var mı? İş başında ve karar verip hükmünü yürüten, güç sahibi kişileri ve iktidarı dışarda tutmayı başaran bir devletten söz edildiğini unutmayın.

Uzun isimli Meclis Komisyonu’nun hızla hayat bulması, çok parlak ve uyumlu bir profil sergilemesi böyle bir devlet gücünün devrede olduğunu gösteriyor. Saray devre dışı, son günlerde esamesi okunmuyor.

DEM, Öcalan’ın talimatına uygun “norm devlet”i muhatap kabul ediyor ve yüksek bir adaptasyonla Süreç’in bir tarafı olarak üstüne düşeni ifa ediyor. MHP, haza devlet gibi Komisyon’da kendinden emin oturuyor. CHP’de önüne serilen bilgilere itimat ediyor ve devletin verdiği işaretleri takip ediyor.

Devletin, fiili güçlerden ve bu gücü kullanan şahıslardan bağımsız bir şahs-ı manevî olarak duruma hâkim olduğunu önümüzdeki tablo net bir şekilde gösteriyor. “Norm devlet”i duruma hâkim kılan iki temel sebep var. Kalıcı çıkarları temsil eden devletin içinde bulunduğu nesnel şartlar birinci sebep. Bu nesnel şartlar tek başına devletin iradesini ve gücünü aşıyor ve jeopolitik tehditlere ve fırsatlara göre pozisyon almasına yol açıyor. İkincisi hem hükümet, yani Saray, hem de Kürt siyaseti bu nesnel şartlara uygun pozisyona teslim oluyor. Saray için, “bölünme veya büyüme” ikileminde tercih belli. Öcalan’ın net bir şekilde gördüğü üzere Kürt siyaseti için ya başkaları adına kanlı bir vekalet savaşı yürütmek, ya da nesnel şartların mahkûmu olan devletle karşılıklı çıkarlara uygun bir uzlaşmaya gitmek dışında seçenek yok.

Kaideli Devlet, yani yasa ile kayıtlı hukuk devleti, bu uzlaşmayı sağlayacak yegâne otorite olarak öne çıkıyor; otoriter-otokratik eğilimleri kamunun ortak çıkarları adına dengelemeye bastırmaya başlıyor.

Süreç’in baskısı ile Türkiye hukuk düzenine geri dönüyor.

Sadece hukuk değil:

Mesele hukukla sınırlı değil.

E-imza skandalının güvensizlik ikliminde, en yüksek devlet kurumlarında rüşvet çarklarının döndüğü, çakarlı arabalarla müteahhitlerin söğüşlendiği şartlarda ve çürüme kokularının her tarafa yayıldığı bir devlet düzeni içinde Süreç gibi, yaşamla ölüm arasında duran bir sorun çözülemez.

Bu skandalların da gösterdiği üzere Türkiye’de esaslı bir yönetim sistemi sorunu var. Ne hiyerarşik ne kurumsal ne de hukuki denetim işlemiyor demek ki. Türk usulü başkanlık sistemi içinde Süreç yönetilemez, hayırlı sonuçlara ulaşılamaz.

Bu terazi bu sıkleti tartmaz.

Başkanlık sistemi halkın çıkarlarına değil, istismara sonuna kadar açık şekilde bürokrasinin kapalı devre ayrıcalıklarına hizmet ediyor, halk denetimi karşısında bürokratlara koruma sağlıyor. Tonlarcası arasında Kartalkaya’daki yangın faciası örnek olarak yeterli.

Karşımıza hukuksuzluk olarak çıkan skandalların arkasında, çoğu zaman bürokratik ehliyetsizliğin olması da bu yüzden.

Fatih Altaylı’nın cezaevinde olması bir hukuk sorunu değil, denetimsiz yargı bürokrasisinin bir Türkçe ve mantık sorunu. “Sözle fiili saldırı olur mu?” sorusuna, Altaylı’yı cezaevinde tutanlar “evet olur” cevabını verip, kanunda yer almayan bir suçu icat ediyorlar. “Tehdit sözle fiili saldırı suçudur” diye ekliyorlar. Kanun düzeni, Türkçe ve mantık “hayır değildir” cevabını hiç tereddüt etmeden veriyor.

Süreç boyunca ve sonrasında kaideli devletin mantığı bu şekilde işleyecekse, bırakın Türkiye’nin kaderine yön gösteren devasa sorunu, bir Türkün tavuğu Kürt komşusunun bahçesine girip sebzelerine zarar verdiği zaman önünüze gelen anlaşmazlığı bile çözemezsiniz.

19 Mart gölgesi:

DEM sözcüleri, Özgür Özel’in “Diyarbakır’da demokrasi, İstanbul’da otokrasi olmaz” sözü ile “Diyarbakır’da demokrasi mi var ki?” diyerek gereksiz bir polemiğe girdiler. Lafı tersine çevirerek de doğru anlamak mümkün. “İstanbul’da demokrasi olmadan, Diyarbakır’da otokrasi ortadan kalkmaz”.

Bu ülkeye bütün kurum ve kuralları ile demokrasi gelmeden, hukuk devletin içinde ve dışında egemen olmadan, temel haklar hukukun sağlam güvencelerine ve ihlali de müeyyidelere bağlanmadan Demokrasi Süreci başarıya ulaşamaz. Kürtler de Türkler gibi kendilerini güvende hissedemez, devletin bekası sağlanamaz.

Sorun kaideli devlet ile çözülecekse, başka şansınız yok. Öbür türlü yanıbaşımızda esen sert rüzgârla teslim olup yaprak misali savrulmaya razı olacağız.

AYM ve AİHM kararlarına rağmen İktidar muhaliflerini cezaevinde rehin tutarsa, tutuksuz yargılama seçeneği dururken CHP’li politikacıları istiskal ederek tasfiyeye girişirse bu Süreç sadece boş gevezeliklere konu edilebilir.

Yüksek mahkeme kararlarına uyulmamasının yanında Cumhurbaşkanı’nın 19 Mart’a damgasını vuran “heybedeki turp” metaforu, tutukluların uzak cezaevlerine sürülmesi, gözaltına alınanların köle pazarına götürülen esirler gibi teşhir edilmeleri tek başına, Demokrasi Süreci üzerinde karanlık bir gölgenin asılı kaldığını göstermeye yeterli.

Devlet önünü açtığına, iletişim imkânları sunduğuna göre Öcalan’ın sözünü ciddiye almalıyız. Süreç hükümetle değil, “norm devlet” ile sürüyor. Saray’ın sürece dahil olabilmesi ve bu işin yoluna girmesi için şu 19 Mart gölgesini Türkiye üzerinden kaldırması gerekiyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri

Ertuğrul Özkök: Hasta Arkadaşı Ziyarette Hangi Şarkı Söylenir
Eğitim-Sen: Öğrencileri tarikatların eline terk etmek anlamına geliyor
Cevdet Yılmaz'dan Azerbaycan - Ermenistan barış anlaşmasına ilişkin açıklama
TESK: 'Esnafla vatandaş karşı karşıya getirilmemeli'
'Huzur İstanbul' uygulaması: Polis 700 kişiyi gözaltına aldı