Pelin Ünker'in haberine göre;
Türkiye'de bir deprem olduğunda milyonlarca kişi Kandilli Rasathanesi'nin verilerine ulaşmak için mobil uygulamalara, web sitelerine ya da sosyal medyaya yöneliyor. Son dönemde sıklıkla meydana gelen depremler gözleri yine bu kuruma çevirdi.
Peki, kamuoyunun her depremde ilk başvurduğu kurumlardan biri olan Kandilli Rasathanesi'ni bu kadar güvenilir kılan ne? Bilimsel birikimi ve kurumsal geçmişiyle nasıl bir rol üstleniyor?
DW Türkçe, Kandilli Rasathanesi'ni mercek altına aldı.
Kandilli Rasathanesi: 157 yıllık birikim
Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü'nün temelleri 1868 yılında Osmanlı döneminde atıldı. İlk olarak "Rasathane-i Amire" adıyla kurulan gözlemevi, meteoroloji ve astronomi alanında hizmet veriyordu. Ancak esas dönüşüm, 1914 yılında Mehmet Fatin Gökmen'in girişimiyle Kandilli sırtlarına taşınmasıyla yaşandı. Bu tarihten itibaren deprem araştırmaları, kurumun ana faaliyet alanlarından biri haline geldi.
Boğaziçi Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren Kandilli Rasathanesi, Türkiye'deki sismik hareketleri izleyen ve analiz eden en önemli kurumlardan biri. Türkiye genelinde 450 sismik istasyondan oluşan bir gözlem ağına sahip olan rasathane, bu verileri anlık olarak analiz ediyor.
Depremler gerçekleştiğinde büyüklük, merkez üssü ve derinlik gibi veriler birkaç dakika içinde kamuoyuyla paylaşılıyor. Bu ilk bilgiler, otomatik sistemlerle oluşturuluyor ve gerektiğinde uzmanlar tarafından güncelleniyor.
Öte yandan Kandilli'de 2002'den beri erken uyarı sistemi de uygulanıyor. Bakanlar Kurulu'nun 5 Nisan 2001 tarihli kararıyla İstanbul Deprem Erken Uyarı ve Acil Müdahale Sisteminin kurulması kararlaştırıldı ve bu sistem kuruldu. Ancak sistem, deprem merkezine yakınlıktan dolayı ikincil felaketleri önleme odaklı.
Rasathanenin faaliyetleri sadece depremlerle sınırlı kalmıyor. Meteoroloji, tsunami uyarı sistemleri, jeofizik ve uzay bilimleri gibi birçok alanda da çalışmalar yürütüyor. Ege, Akdeniz ve Karadeniz'de tsunami uyarısı yapabilen az sayıda kuruluştan biri olan Kandilli, sadece Türkiye'ye değil 13 farklı ülkede 19 tane farklı kuruma tsunami uyarı mesajı yolluyor.
Enstitü, Marmara için de tsunami erken uyarı istasyonlarını devralmaya devam ediyor.
AFAD ile Kandilli verileri neden farklı?
Depremler sonrası kamuoyunda en çok merak edilen sorulardan biri de Kandilli Rasathanesi ile AFAD'ın açıkladığı büyüklük verilerinin neden zaman zaman farklı olduğu. Örneğin bir deprem için Kandilli 5.1 büyüklüğünde derken AFAD 4.9 açıklayabiliyor.
Deprem uzmanlarına göre bu farkların arkasında kurumsal ve teknik nedenler var.
Bunlardan ilki, her iki kurumun farklı istasyon ağlarına sahip olması. Kandilli ve AFAD, Türkiye genelinde ayrı sismik istasyonlar kullanıyor. Depremin merkez üssüne daha yakın istasyonlardan gelen veriler, büyüklük ve derinlik gibi parametrelerde farklı sonuçlar doğurabiliyor. Öte yandan AFAD'ın Türkiye çapında çok daha geniş bir ağı (1200'e yakın istasyon) bulunuyor.
İkinci önemli fark, büyüklük hesaplama yöntemlerinden kaynaklanıyor. Kandilli genellikle yerel büyüklük (ML) üzerinden ölçüm yaparken AFAD moment büyüklüğü (Mw) ya da başka uluslararası büyüklük tanımlarını esas alıyor. Bu yöntemsel fark, aynı depremin farklı büyüklükte ifade edilmesine neden olabiliyor.
Kime bağlı, kimler çalışıyor?
Kandilli Rasathanesi, bir devlet kurumu değil. 1982'den beri Boğaziçi Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren akademik bir enstitü olan kurum, bilimsel özerkliğe sahip. Resmi adıyla "Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü", farklı disiplinlerden akademisyenlerin ve uzmanların bir arada çalıştığı bir yapıya sahip.
Rasathanede deprem mühendisliği, jeofizik, jeodezi gibi alanlarda uzmanlaşmış çok sayıda araştırmacı, teknisyen ve mühendis görev alıyor. Ayrıca kurum içinde afet eğitimi, sismik ağ kurulumları ve tsunami uyarı sistemleri gibi birçok farklı birim yer alıyor.
Dünyadaki karşılıkları neler?
Kandilli, Türkiye ve bölge ülkeleri için kritik bir kurum.
Ancak dünya çapında kıyaslandığında ABD'deki USGS (Jeoloji Araştırmaları Kurumu), Japonya'daki JMA (Meteoroloji Ajansı) ve İtalya'daki INGV (Ulusal Jeofizik ve Volkanoloji Enstitüsü) gibi kurumlarla aynı ligde değil. Bu kurumlar çok daha yüksek bütçelerle, daha yaygın veri ağı ve gelişmiş teknolojilerle çalışıyor.
Buna karşın Kandilli, bölgesel ölçekte önemli bir bilimsel otorite kabul ediliyor.
Verilerine neden güveniliyor?
Kandilli Rasathanesi'nin kamuoyunda güvenilir bir kaynak olarak görülmesinin ardında uzun bir kurumsal birikim, bilimsel yöntemlere bağlılık ve teknolojik altyapı yatıyor. Türkiye'nin en eski deprem gözlem arşivlerinden birine sahip olan kurum, sismik olayları sadece anlık olarak izlemekle kalmıyor, aynı zamanda bu verileri geçmişteki örneklerle karşılaştırma olanağı da sunuyor.
Veriler, uluslararası standartlara uygun şekilde çalışan istasyonlardan toplanıyor ve hem otomatik sistemlerle hem de uzman ekiplerce analiz ediliyor. Kandilli'nin ayrıca 2016'da UNESCO-Hükümetler arası Oşinografik Komisyonu tarafından akredite edilen bölgesel tsunami uyarı merkezi olarak kabul edilmesi de uluslararası düzeydeki saygınlığını pekiştiriyor.
Bilimsel şeffaflık ve hızlı bilgilendirme refleksi, kurumun deprem sonrası en çok başvurulan bilgi kaynaklarından biri olmasını sağlıyor.
Depremden önce de sahada
Kandilli Rasathanesi sadece depremler olduktan sonra veri paylaşan bir kurum değil; aynı zamanda olası depremlere karşı hazırlık süreçlerinde de aktif bir rol üstleniyor. Bu kapsamda Türkiye'nin farklı bölgelerinde sismik tehlike haritaları oluşturuyor, risk analizleri yapıyor ve yerel yönetimlerle iş birliği içinde mikrobölgeleme çalışmaları yürütüyor.
Ayrıca Kandilli, afet farkındalığını artırmak amacıyla kamu kurumlarında ve okullarda deprem eğitimleri veriyor; toplumun farklı kesimlerine yönelik tatbikatlar düzenliyor. Kurumun simülasyon merkezlerinde, özellikle İstanbul gibi deprem riski yüksek bölgelerde halkın bilinçlendirilmesine dönük uygulamalı eğitimler yapılıyor.