İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) “Şehirlerarası karayollarında gösteri ve yürüyüş düzenlenemez” hükmünü iptal etmesine yönelik kararını eleştirmiş, “Madem özgür bir ülkeyiz, ana caddelerde, sokaklarda özgürce yürüyüş hakkının ortadan kaldırılmasını onayladınız. Polis koruması almana gerek yok. Bisikletinle işe git gel bakalım. Anayasa Mahkemesi Başkanı'na söylüyorum kendi arabamla tek başına gitmeye ben varım sen var mısın?” ifadelerini kullanmıştı.
Gazeteci Habertürk yazarı Fatih Altaylı, bugünkü köşe yazısında Soylu'nun bu sözlerini eleştirdi.
Altaylı, köşesinde şu ifadelere yer verdi:
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Anayasa Mahkemesi üyesine kızıp “Bisikletle gezebiliyor musun hadi gez?” dedi.
Bu ikilem demokrasilerin karşı karşıya kaldığı ikilemlerden biridir aslında.
Güvenlik ve özgürlükler çatışması.
Bireysel veya toplumsal güvenliğe tehdit arttığı zaman özgürlüklerin kısıtlanması toplum tarafından daha kolay kabullenebilir hale gelir.
Önce bir canımızı kurtaralım, sonra özgürlüğe bakarız diyen çok basit bir insani durumdur.
Baskı rejimleri sürekli olarak bu ikilemi körükleme gayretindedir ve güvenlik tehditlerini abartmak ve gündemde tutmak isterler.
Bu evrenseldir.
Bugün Trump’ın ırk ayrımına karşı yapılan gösterilerde artan şiddetten faydalanarak oyunu arttırmaya çalışmasının da arkasında bu vardır.Macron’un dış tehditleri abartarak iç güvenliğe yansıması muhtemel bir tehdit gibi göstermeye çalışmasının arkasında da.
Süleyman Soylu’nun da Anayasa Mahkemesi Başkanı’na gösterdiği sopa budur.
Ancak burada bir başka ikilem ortaya çıkmaktadır.
Bir ülkede Anayasa Mahkemesi üyeleri dahil tüm vatandaşların güvenli bir biçimde bisikletle veya yaya dolaşabilmesini sağlamak İçişleri Bakanı’nın görevidir.
Özgürlüğü Anayasalar sağlar.
Güvenliği ise İçişleri.
Soylu, halkın önemli bir bölümüne göre başarıyla yürüttüğü görevi, kendi sözleriyle başarısız göstermiştir.
İlginçtir!