"Erdoğan muhtar bile olamıyordu ama partisinin Genel Başkanıydı, seçim kazanmıştı. 22’nci Dönemde biz oturduk, Genel Başkanınız milletvekili seçilebilsin diye Anayasa değiştirdik; Anayasa’ya ilave yaptık, ek yaptık. Şimdi, siz, Anayasa “Bunu yapmaz.” dediği hâlde, “Herkesi bağlar.” dediği hâlde bu talimatlı adalet celladının bu kararına teslim olursanız, her şey bir yana, en kaba tabirle, bu bir kere racona ters, insan utanır" diyerek Erdoğan'ın milletvekili seçilmesi sürecini Enis Berberoğlu kararıyla ilgili hatırlatan, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel'in Meclis Genel Kurulu'nda Enis Berberoğlu ile ilgili yaptığı konuşma şöyle:
ÖZGÜR ÖZEL: TARİHE GEÇSİN YARGIÇIN İSMİ AKIN GÜRLEK
"Ankara’nın başkent oluşunu konuşmak isterdik, Hatay’daki orman yangınının yüreğimizi nasıl yaktığını bir kez daha ifade etmek isterdik, Azerbaycan’ın yanında tüm yüreğimizle yer aldığımızı tekrarlamak isterdik ama bugün bu Mecliste İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu bir kararla bir yargıç; ismini verelim, tarihe geçsin, tutanaklara geçsin, Akın Gürlek…
Akın Gürlek kendisinin adaletin celladı olduğunu, bugün birileri adına giyotin görevi yaptığını ve üye cellatlarla birlikte, adalet cellatları Mesut Özdemir ve Şenol Kartal’la birlikte Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kara kararlarından bir tanesine imza attıklarını bilsin; bunu yüce Meclisin tutanaklarına emanet ediyoruz, bunu unutmayacağız.
Unutmayacağımız bir başka gerçeklik var: Anayasa bir toplum sözleşmesi. Eleştirilebilir mi? Eleştirilebilir. Yürürlüktedir, meridir ama meşru görmeyebilirsiniz. Örneğin, Anayasa değişim sürecini OHAL şartlarında yapmışlardır; örneğin, o süreçte devletin bütün imkânlarını eşitsiz kullanmışlardır, halkı yanıltmışlardır, meşru görmezsiniz ama meridir, yürürlüktedir, uymak zorundasınız. Anayasa'ya, en üst norma uymamayı mümkün görürseniz onun altındaki norm olan kanunlara uymamayı mümkün kılarsınız ve bu, devleti tartıştırır hâle gelir. En milliyetçimizin, en devletçimizin, en özgürlükçümüzün, en demokratımızın ve hepimizin birden savunması, arkasında durması gereken gerçeklik de budur. Devlet üzerine çok tanımlamalar var.
Örneğin, her idarenin bir devlet olduğunu kabul eden bir anlayış “Önce şahıs devleti vardı, sonra kanun devleti oldu, sonra hukuk devleti oldu.” der, bu bir ilerleyiştir. Ve hukuk devletlerinin en önemli özelliği, en üst hukuk normundan en alt hukuk normuna kadar anayasa, kanunlar karşısında eşitlik ve bu hakkın aranabilmesidir. Bizim Anayasa'mız da bunu temin etmiş. Daha iyisini biz yapana, milletimiz kabul edene kadar bu Anayasa’yla bağlıyız, aksini inkâr kendimizi inkâr olur.
"DEVLETİ ÇETELEŞTİRDİNİZ"
Bugün birileri kendini bu Anayasa’nın üstünde görüyor ve hukuk devletini önce kanun devletine, şimdi, şahıs devletine indirgeyerek devlet teorisi üzerinden de büyük bir geri adım attırılıyor ve akıl almaz bir sürece savruluyoruz. Biraz önce sordum -gaf olmasın hata olmasın- 21’inci yüzyıldayız değil mi diye, arkadaşlar hep birden güldüler “Bugünkü karar öyle göstermiyor Başkanım.” dediler, yanımdaki arkadaşlar. Çünkü 4’üncü yüzyıldan Augustinus’tan alıntı yapacağım, 4’üncü yüzyıl; diyor ki Augustinus: “İçinden adaleti çıkarırsan devlet büyük bir çeteden başka nedir?” Bugün cellat Akın Gürlek Eliyle, adaletin celladı Akın Gürlek eliyle devletin içinden adaleti çıkardınız, devleti çeteleştirdiniz.
Teker teker maddeleri hatırlatmayacağım ama elimizdeki Anayasa diyor ki: “Anayasa Mahkemesi kararları herkes için bağlayıcıdır ve 153’üncü madde diyor ki: “Gerekçesiyle birlikte okunur.” ve son paragrafı “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” Bugün bir alt mahkeme “Beni bağlamaz.” dedi, bunun altına imza attılar.
Bu tutanağı yazan emekçi katip Serhat Gül, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kara kararlarından bir tanesini zapta geçirme utancını yaşadı bugün ve bugün devletin içinden adaleti söktünüz, çete oldu devlet. Bugün size diyorlar ki “Meclisin bir önemi yok.” Çünkü siz Anayasa Mahkemesi kanununu çıkarmışsınız -devlette devamlılık var- o kanunun 50’nci maddesi açık açık diyor ki: “Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
Adam ihlali söylemiş. Anayasa Mahkemesinin görevli, değerli yargıçları, oradaki insanlar, adamlar, kadınlar demişler ki: “İhlal var, kaldır.” Yollamış. Bizim yazdığımız Anayasa’ya, milletin kabul ettiği Anayasa’ya, bizim çıkardığımız kanuna uymuyor birisi. Bunun böyle olacağı belliydi. Nasıl belliydi?
“Dokunulmazlıklar eğer milletvekili yeniden seçilirse yeniden kazanılır.” yazıyor. Bu konuda Anayasa değişikliği görüşülürken Şentop’a sordular, tutanak altında var: “Bu kişiler, dokunulmazlığı kaldırılan kişiler yeniden vekil seçilirse…” Şentop açıkça diyor ki “Yeniden dokunulmazlık kazanır.” Kesin mi? Kesin. Meclis Başkanı oldu, bu mahkeme Enis Berberoğlu’nu yargılamaya devam etti.
Meclis Başkanı “Ben o kararımda ısrarcıyım, yargılamanın durması lazım.” dedi. Durmadı. Karar bağladı, Meclise yolladı, belli bir süre okutmadı. Bir gün ne olduysa oldu “Okutmak zorundayım.” dedi. Ne oldu arkadaşlar, birbirimizi mi kandıracağız? Ne oldu da okuttu? Ve Anayasa Mahkemesinin Enis Berberoğlu başvurusunun görüşülmesine bir ay kala okuttu, günler kala okuttu. O kararı beklemeden okuttu, milletvekilliğini düşürdü. Anayasa Mahkemesi ihlal kararı verdi, topu 14’ncü Mahkemeye attı “Onun kararını beklerim.” dedi.
"BURASI ÇADIR DEVLETİ DİYORSANIZ SUSUN BUNA"
O diyor ki “Ben Anayasa’ya uymam, kanuna uymam.” Burası çadır devleti diyorsanız, susun buna. “Burası alt yasama mahkemesinin yargı aktivizmiyle Meclise kafa tutacağı yerdir.” diyorsanız, uyun bu karara. Eğer diyorsanız ki: “Bir mahkeme, aldığı talimatı yerine getirmek pahasına, bu Anayasa’yı ayaklar altında çiğner.” Susun buna. Biz zamanında susmadık, hem de nasıl, biliyor musunuz?
ERDOĞAN HATIRLATMASI
Anayasa’da kapı gibi yazıyordu, Recep Tayyip Erdoğan muhtar bile olamıyordu ama partisinin Genel Başkanıydı, seçim kazanmıştı. 22’nci Dönemde biz oturduk, Genel Başkanınız milletvekili seçilebilsin diye Anayasa değiştirdik; Anayasa’ya ilave yaptık, ek yaptık. Şimdi, siz, Anayasa “Bunu yapmaz.” dediği hâlde, “Herkesi bağlar.” dediği hâlde bu talimatlı adalet celladının bu kararına teslim olursanız, her şey bir yana, en kaba tabirle, bu bir kere racona ters, insan utanır. Genel Başkanızın siyaset yolunu açacak Anayasa değişikliğini yapan bir Parlamento, bir siyasi parti; Anayasa’ya rağmen milletvekilliği düşürülen, haklı çıkan, hakkı alt mahkemece gasbedilen milletvekili…
İSTANBUL SEÇİMLERİ
Bakın, İstanbul seçimini iptal ettirdiğiniz gün uyardık, “Bu, milletin vicdanından döner.” dedik, 800 bin farkla demokrasi tokadını yediniz. Aha, zulümde karar ederseniz, içinden adaletin söküldüğü devletimizi çeteye çevirirseniz…
…bu çeteye “devlet” derseniz, devleti suç örgütü gibi yönetirseniz buna millet el koyar kardeşim, seçimlerde bu sefer öyle bir tokat yersiniz ki şaşırırsınız “Bu kadar, üst üste seçim kazanıyorduk diye övünürken biz buraya nasıl savrulduk?” diye. Siz demokrasiden ve hukuktan koptukça bir yerlere savruluyorsunuz.
İstanbul seçiminde millî iradeye kafa tuttunuz, sonucu. Bu, millî iradenin daniskası. Beyler, bayanlar; buna kafa tutan, bunun bedelini ağır öder. Biz mücadele ederiz, biz bedel de öderiz ama millet sizi affetmez, tarih sizi affetmez. Bu ayıba ortak mı olacaksınız, bu rezaleti ortadan mı kaldıracaksınız? Gözünüzün içine bakıyoruz, buyurun. "