Kılıçdaroğlu: Yoksulluğu bitirmek için değil, yoksulluğu yönetmek için çaba harcıyorlar
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ülkede yoksulluk ve işsizliğin ortadan kalkması için ekonomi politikalarının 180 derece değişmesi gerektiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, çözüm önerilerini de açıkladı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yoksulluk ve işsizlik konusunda BirGün Gazetesi Ankara Temsilcisi Nurcan Gökdemir ile Parlamento Muhabiri Hüseyin Şimşek’in sorularını yanıtladı.
► İş bulma ümidi olmadığı için iş aramayanların sayısı 1 milyon 674 bine dayanmış durumda. Hâlâ umudunu kaybetmeden iş arayan işsizler ise 4 milyonun üzerinde. Türkiye’nin en can alıcı sorunlarının başında gelen işsizliğe ilişkin işsizleri de heyecanlandıracak çözüm öneriniz nedir?
Bu konuda ivedilikle şunlar yapılabilir. Kamuda boş olan kadrolara KPSS sonuçları dikkate alınarak, mülakat sınavı yapılmaksızın atama yapılır. Özellikle eğitim, güvenlik (sosyal güvenlik dahil) ve sağlık kadrolarında devlet boşluk kabul etmemelidir.
Eğitimde ciddi yatırım sorunumuz var. Birleştirilmiş sınıflar ve ikili eğitim uygulamalarına son verilerek, çocuklarımızın daha iyi koşullarda eğitim almaları için ihtiyaç duyulan yeni dersliklerin yapımına ivedilikle başlanır ve atma bekleyen öğretmenlerin önemli bir kısmı çalışmaya başlar…
Belli bir nüfusun üstünde olan köylerde köy okulları yeniden açılarak, taşımalı eğitime büyük ölçüde son verilir…
Kamuda boş olan engelli kadroları KPSS sınav sonuçları dikkate alınarak mülakat yapılmaksızın atamaları yapılır.
Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumunun çalıştırdığı kömür işletmelerinde özellikle ve öncelikle Zonguldak’ta yeni istihdam sağlanarak üretim artırılır.
Tarım ve hayvancılıkta belli büyüklüğe ulaşmış köylere ziraat mühendisi ve veteriner kamu görevlisi olarak atanır.
Asgari ücret vergi dışı bırakılarak, istihdamın işveren üzerindeki yükü hafifletilir. Bu özellikle kayıt dışı istihdamın önlenmesi açısından da önemlidir.
Kuşkusuz istihdam sorununa kalıcı çözüm, izlenen ekonomi politikasının 180 derece değişmesine bağlıdır. Türkiye’nin ivedilikle faiz-döviz ekseninden çıkarak, yatırım, istihdam ve üretim eksenine dönmesi gerekiyor. Maliye ve para politikalarının da bu amaca yönelik olması gerekiyor. AK Parti izlediği faiz - döviz eksenli politikalarla eşitsizlikleri hem ekonomik hem de sosyal yaşamda artırmıştır.
SONUNA GELİNDİ
► AKP döneminin en belirgin özelliği tüketici borçluluğu oldu. Eskiden tüketmek için borçlanılmazdı, şimdi bu durum tersine döndü. Yurttaş borçluluğu hanelerin de huzurunu kaçırıyor. Bu konuda ne yapmayı planlıyorsunuz?
Maalesef sözünü ettiğiniz tablo özellikle son yıllarda daha da belirginleşti. Eşitsizliklerin artması, varsılların daha zengin, yoksulların da daha fakir olacağı bir ekonomi politikası izlendi. Bu politika AK Parti iktidarı tarafından halen kararlılıkla sürdürülüyor. AK Parti yoksulluğu bitirmek için değil, yoksulluğu yönetmek için çaba harcıyor.
Yoksulların inançlarını da istismar ederek bunu yani yoksulluğu bir “kader” olarak topluma sunuyor. Ve yaptığı sosyal yardımlarla da ki bunu bir hak olarak değil, AK Parti’nin bir lütfu olarak yapıyor, yoksulları yanında tutmaya çaba harcıyor. Ama öyle görünüyor ki bunun da sonuna gelindi…
Çünkü AK Parti yerel yönetimlerde “CHP’ye oy verirseniz yardımlar kesilir” propagandası ile oy toplamaya çalışıyordu.
Ama seçimlerden sonra sosyal yardımların hem kesilmediği hem de gerçek ihtiyaç sahiplerine hiçbir ayırım yapılmaksızın yardımların ulaştığı görüldü… Kuşkusuz bunlar geçici önlemler.
Kalıcı olanı ise istihdam alanını büyüterek herkesin kendi geçimini kendi emeği ile sağlayabileceği bir düzeni inşa etmek.
Bu konuda ivedilikle yapılması gereken “Aile Destekleri Sigortası”nı hayata geçirmektir. Uluslararası Çalışma Örgütünün (İLO) 102 sayılı “Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Sözleşmesi”nin gereğini yapmaktır. Bu sözleşme 1971 yılında TBMM’de kabul edildi… 50 yılı aşkın bir süre geçmesine karşın “Aile Destekleri Sigortası” yasası çıkarılmadı. Bunu mutlaka çıkaracak ve sosyal barışı sağlayacağız. Hiçbir yurttaş aç ve açıkta kalmamalı… Burada acı olan nokta ise şu… Sendikaların bu konudaki suskunluğu…
SOSYAL GÜVENLİĞİ BATIRDILAR
► Emeklilik yaşı ve maaşı bu iktidar döneminde emekçiler aleyhine değiştirildi. Emeklilik ikramiyeleri de düşürüldü. Eski bir SSK bürokratısınız. Bu sistemde ne tip sorunlar gözlüyorsunuz?
Şu anda ekonominin en büyük karadeliği Sosyal Güvenlik Kurumunun açıklarıdır. AK Parti sosyal güvenlik sistemindeki açıkları düşürmek için emeklilik yaşını yükseltti, kadın 34, erkek 43 yaşında emekli olabiliyordu AK Parti bunu aşamalı olarak 65 yaşına çıkardı. Sigortalılıkta prim gün sayısını artırdı, 7 bin günden 9 bin güne çıkardı. Emeklilikte aylık bağlama oranını düşürerek 2008 sonrası emekli olanların en az 1.000 TL daha az emekli aylığı almalarının yolunu açtı. Bütün bunlara rağmen açıklar azalmadı maalesef giderek arttı ve artmaya da devam ediyor. Daha garip olanı ise sosyal güvenlik sisteminde yaşanan tablo bilinmesin diye Sosyal Güvenlik Kurumunun istatistikleri bütün ayrıntılarıyla yayınlanmıyor. Oysa SGK’nin yönetiminde emekliler ve sendika temsilcileri var. Gerçekleri sendika ve emekliler de açıklayabilirler. Ama açıklayamıyorlar çünkü korku dağları sarmış durumda… Ama aşacağız. Hem gerçekleri kamuoyu ile paylaşacak hem de tüm sorunları çözeceğiz… İşin gerçeği ne biliyor musunuz? Sosyal güvenlik sistemini batıranlar maalesef bunlar…
DİRENİŞİ ÇALMA HAKKIMIZ YOK
► Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin eylemine destek vermekte çekingen davrandığınız yorumlarına hak veriyor musunuz?
Boğaziçi öğrencilerinin ve hocalarının yaptıkları eylemlere saygı duyuyorum. Kendi üniversitelerini korumak istiyorlar, kayyum bir rektör istemiyorlar. Bunu her ortamda dile getiriyorum. Bizim o direnişi çalma hakkımız yok. Öğrencilerin haklı direnişini ellerinden alıp da, ‘Bu bir CHP direnişidir’ demeye hakkımız yok. Onların Anayasa’ya uygun gösterilerini, saygıyla karşılıyoruz. Erdoğan, bizi zorla oraya yamamak istiyor. Olayı siyasi kavgaya dönüştürmeye çalışıyor. Biz Boğaziçi’ne duyduğumuz saygı gereği oraya girmiyoruz. Ama gözaltına alınan öğrencilerin yanında durduk. Şu anda tutuklu olan öğrencilerle milletvekillerimiz görüşüyorlar. Gerekirse onlara her türlü hukuk desteği veriyoruz. Buradan da bir çağrı yapayım. Bu öğrencilere terörist ve bunun ötesinde ‘yılan’ dendi. Ve bu öğrenciler serbest kaldılar. Niçin, Anayasa’ya uygun olarak gösteri yaptıkları için. Silahsız ve saldırısız gösterilerini yaptılar. Bu öğrencilere terörist demek suçtur. İki açıdan. Bir, tazminat davası açmaları lazım, iki, söyleyenler hakkında suç duyurusunda bulunmaları lazım. Bu konuda İstanbul Barosu’nun bu öğrencilere destek vermesi lazım.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.