Kırşehir'de akademisyen kadınlara taciz
Kırşehir'de bir bir kişinin sürekli kendilerini taciz ettiğini belirten iki akademisyen kadın, hayatlarının kabusa döndüğünü ifade etti.
Kırşehir'de Ahi Evran Üniversitesi'nde görev yapan iki kadın akademisyen, Yüksel Gezer adındaki tacizci bir eski öğrenci tarafından sürekli tehdit edildikleri için hayatlarının kabusa döndüğünü ifade ediyor. Şehrin bazı sokaklarına hiç gidemedikleri ifade eden akademisyenler, adli makamların artık bir an önce yetkilerini kullanıp zanlıyı tutuklamalarını talep ediyor.
Sol Haber'den Özkan Öztaş'ın aktardığı habere göre, sürekli taciz ve tehdit mesajları alan akademisyenler süreci yargıya taşıdıklarını, verilen uzaklaştırma kararına karşın tehdit ve tacizlerin devam ettiğini belirterek tutuklama kararı çıkarılmasını istiyor.
Uzaklaştırma cezası alan şahsın defalarca bu yasağı delmesine, tehdit mesajları atmasına ve zaman zaman akademisyenlerin evlerine kadar gidip tehdit etmesine rağmen tutuklanmaması, süreci akademisyenler için iyice zor bir hale getiriyor.
Şehrin bazı sokaklarına çok uzun zamandır hiç gitmediklerini ifade eden akademisyenler "500 metre sınırı var. Şahısta aynı zamanda bir elektronik kelepçe var. Yanımıza yaklaşırsa uyarı veriyor sistem. Ancak umursadığı falan yok. Daha önce taciz ettiği kişileri benzer şekilde tehdit etmiş ve keserle saldırıp zarar vermişti. Bir yaptırım uygulanması için illa birilerinin başına bir şey gelmesi gerekmiyor. Bunlar yaşanmadan da önlem alınabileceğini düşünüyoruz" diyor.
Şehri terk etmek istiyorlar
Yüksel Gezer adlı tacizci hakkında Kırşehir Adliyesi raflarında onlarca şikayet ve soruşturma dosyası yer alıyor. Daha önce akademide birçok kişiyi benzer şekilde taciz ettiği iddia edilen şahıs yüzünden birçok akademisyenin şehri terk etmek istediği ve bu nedenle görev yeri değişikliği talep edenlerin olduğu ifade ediliyor.
Akademisyenler yaşadıkları sorunları şu sözlerle anlatıyorlar:
"Bu şahıs normalde üniversitede öğrenciydi. Bizim öğrencimiz değildi ama sınav gözetmenliği sırasında denk geldiğimiz biriydi. Sonra sosyal medya hesaplarımızdan bizleri buldu. Önce taciz eden mesajlar attı. Akabinde cevap vermeyince de tehdit mesajları almaya başladık. O kadar fazla taciz etti ki hesaplarını engellesek dahi yeni hesaplar açtı ve farklı mail adreslerinden iletiler yolladı. Hiç olmadı üniversitenin kurumsal hesaplarında yer alan mail adreslerimize ulaştı. Mesela bir telefon alıyoruz yabancı bir numara, açınca bu sapık çıkıyor karşımıza. Akıl alır gibi değil. Sokakta yürürken 'Annemi arayabilir miyim?' diyerek herhangi birinden telefonunu istiyor ve bizi arıyor. Yani öyle telefonu ya da sosyal medya hesabını engelleyince kurtulamıyorsunuz. Ben mesela numaramı değiştirdim. Ama bankanın uygulamasına girmem için şubeye gidemiyorum bu sapık karşıma çıkar mı acaba diye. Bu sorun çözülse de çözülmese de artık bu şehirde kalmak istemiyorum. Psikolojim bozuldu. Sosyal çevrem dağıldı. Nereye gitse buraya gelir mi acaba diye düşünmekten alıkoyamıyor insan kendini."
'Farklı suçlardan cezaevinde yattı, içerdeyken dahi mektup yolladı'
Farklı suçlardan daha önce altı ay kadar cezaevinde kaldığı belirtilen şahsın içerdeyken dahi taciz ettiği kişilere mektup yolladığını ifade eden akademisyenler hayatlarının kabusa döndüğünü söylüyor. Akademisyenlerin sosyal medya hesapları üzerinden ulaştığı aile bireylerine, akrabalarına ve yakınlarına da mesajlar attığı ifade edilen tacizcinin yolladığı mesajlar ise kaygı verici içeriklerle dolu. İşleyeceği taciz ya da cinayeti nasıl yapacağını ve bundan nasıl keyif alacağını ayrıntılarıyla anlatan tacizcinin bir an önce tutuklanmasını talep eden akademisyenler daha önce mahkemelerde hakimlerin dahi kişiyi duruşmadan çıkarmak zorunda kaldığını, zaman zaman deli taklidi yapsa da "akıl sağlığı yerindedir" raporu verildiğini ifade ediyor.
'Savcılık başımıza bir şey mi gelmesini bekliyor?'
Savcıların tam yetki kullanarak adım atmasını beklediklerini ifade eden akademisyenler hukuki sürecin eksik ilerlediğini düşünüyor.
"Burada 6284 sayılı kanunun 5. maddesi uzaklaştırma kararlarından söz ediyor. Ancak savcılık ısrarla 5/1-f maddesini devreye sokmuyor. Bu, sosyal medya ve iletişim kanalları üzerinden de tacizi kapsayan madde. Bu şahıs zaten bize sürekli sosyal medya kanalları üzerinden taciz ve tehdit mesajları iletiyor. Kurumsal maillerimize bakmaktan dahi kaygı duyar olduk.
Çok açık ifadelerle tehdit ediliyoruz. Bizi nasıl öldürmek istediğini, nasıl tecavüz etmek istediğini, öldürürken hangi araçları kullanacağını açık açık yazıyor. Gittiğimiz kafelerin sahiplerini dahi taciz ediyor. Bu sapık yüzünden buradaki sosyal hayatımız dahi etkilendi" sözleriyle süreci anlatan akademisyenler yaşadıkları sorunlara acil bir çözüm talep ediyorlar.
'Yaşadıklarımız başkalarının başına gelseydi..."
Akademisyenlerin dikkat çektiği belki de en önemli ayrıntı ise bu yaşananların başkalarının başına geldiği takdirde yaşanabilecek sonuçların vahameti.
"Biz hadi iyi kötü hukuk biliyoruz. Yine iyi kötü hakkımızı arıyoruz.
Bakın olay basit sanılıyor olabilir ama öyle değil. Bu sapık eşimize, arkadaşımıza, ailemize, annemize-babamıza, kuzenlerimize dahi mesaj atıyor. İlettiği mesajlarda birçok itham, hakaret ve küfür yer alıyor.
Şimdi şu soruyu sormak istiyorum sizin aracılığınızla. Bu mesajlar bu ülkedeki herhangi bir kadının eşine, babasına, kardeşine iletilmiş olsa yaşanabilecek sorunlar hesaba katılıyor mu?
Bu tacizcinin yapabileceği şeyleri geçtim. Olay aile içinde yaşanacak şeylerden dolayı dahi cinayetle sonuçlanacak bir duruma gelmez mi? Bu ülkede her geçen gün bu içeriklerle işlenmiş kadın cinayetleri haberi almıyor muyuz? Savcılığın bu başlıkta mutlaka bir karar alması gerektiğini ve kişinin bizi taciz ettiği için tutuklanmasını talep ediyoruz. Bu münferit ya da anlık yaşanmış, bir duygu durumuyla iletilen mesajlar değil. Çevremize saldırıyor, arabalara zarar veriyor, gittiğimiz kafelerin sahiplerini tehdit ediyor. Bir sürü şahit var ama kimse şahitlik yapmak istemiyor. Çünkü dava dosyasında adı geçen herkesin kapısına dikiliyor. Burada bir sürü avukat bu şahsın savunmasını yapmaktan imtina etti. Durum basit ya da sıradan bir taciz konusu değil. Yetkililerin bir an önce adım atmasını talep ediyoruz" diyen akademisyenlerin 4 Haziran Salı günü Kırşehir Adliyesi 4. Asliye Mahkemesi'nde saat 14.15'te konuyla ilgili görülecek duruşması var.
Duruşma için dayanışma çağrısı yapan akademisyenler seslerini duyurmak istiyor ve mesleklerine devam ederken endişe duymak istemediklerini ifade ediyor.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.