https://halktv.com.tr'de yer alan habere göre;

Cumhuriyet Halk Partisi’nin cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptaliyle ilgili İstanbul Üniversitesi’nin İstanbul 5. Bölge İdare Mahkemesi’ne yaptığı itiraz başvurusunda çarpıcı bir ayrıntı daha gün yüzüne çıktı.

Üniversite, İmamoğlu ile beraber yatay geçiş yapan öğrenciler için “kontenjan açıldığı” iddiasında bulundu. Ancak Avukat Yiğit Akalın, “Sürekli ‘kontenjan artırıldı, eksiltildi’ deniyor. Hatta ‘babasının parasıyla bu işi halletti’ gibi iddialar ortaya atılıyor. Ama bir kişilik bile kontenjan artırılmamış. Kaç kişi alınacaksa, ilgili kurulların onayıyla o kadar kişi alınmış. Özel bir durum yok.” sözleriyle bu iddiaları yalanladı.

Avukat Yiğit Akalın, Halk TV’ye yaptığı değerlendirmede şu ifadeleri kullandı: 1990 yılında, henüz internetin yaygın olmadığı ve bilgiye ulaşımın bugünkü kadar kolay sayılmadığı bir dönemde, 18 yaşındaki Ekrem İmamoğlu’nun kontenjanla oynadığı, düşürdüğü ya da belgelerde usulsüzlük yaptığı iddiaları öne sürülüyor. Örneğin, bazı belgelere farklı bilgiler yazdığı veya öğrenci geçişi yapılmaması gereken bir durumu ihlal ettiği gibi suçlamalar dillendiriliyor. Ancak 18 yaşındaki bir gencin bu teknik ayrıntılara hâkim olması mümkün müdür? Elbette ki hayır.

"TÜM KRİTERLERİ YERİNE GETİRMİŞ"

İmamoğlu, bu süreci ekranlarda şu sözlerle anlatmıştı: Kendisinden bir üst sınıfta okuyan bir arkadaşı, bir yıl önce benzer bir yöntemle yatay geçiş yapmış ve bu başvurusu kabul edilmişti. İmamoğlu da maddi koşullarının uygunluğu ve İstanbul’da öğrenim görmenin daha ulaşılabilir oluşu sebebiyle, bu arkadaşının önerisi doğrultusunda gazetede yayımlanan ilana göre başvurusunu gerçekleştirmiş. İlanın öngördüğü tüm kriterleri yerine getirmiş ve gerekli belgeleri eksiksiz bir şekilde teslim etmiş. Eğitimini Girne Amerikan Üniversitesi’nde (GAÜ) tamamlayan İmamoğlu, yatay geçiş için öğrenci belgesini sunmuş; bu belgeler de iki ayrı kurul tarafından detaylı biçimde değerlendirilmiş. Nihayetinde başvurusu kabul edilmiş.

"DİPLOMA İPTALİ İÇİN NET BİR SAHTECİLİK GEREKİR"

Genel anlamda şu hususu belirtmek gerekir: Bir diplomayı geçersiz kılmak için, ilgili kişinin açık biçimde hile yapması, yani belgede sahtecilik gerçekleştirmesi gerekir. Örneğin, yatay geçiş şartı olarak 2.5 not ortalaması aranıyorsa ve bir kişinin notu 2.0 olup bu gerçeği gizleyerek sahte belge sunmuşsa, bu durumda diploma geçersiz sayılabilir.

Ancak İmamoğlu’nun durumunda, onun doğrudan yaptığı bir sahtecilik ya da hile olduğuna dair somut herhangi bir veri bulunmuyor. Eğer ortada bir hata varsa, bu üniversite yönetiminin kusuru olabilir ve bu kusurun o dönem içerisinde, yani 60 gün içinde düzeltilmesi gerekirdi. Bu süre içerisinde bir düzeltme yapılmadıysa, söz konusu hata gerekçe gösterilerek diploma iptal edilemez.

"HULUSİ AKAR’IN KIZINDA DA BENZER DURUM YAŞANMIŞTI"

Nitekim, geçmişte Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın kızı hakkında da benzer nitelikte bir durum gündeme taşınmıştı. Orada da herhangi bir sahtecilik tespiti yapılmadığı için diploması geçersiz sayılmamıştı. Kamu yönetiminde süreklilik ilkesi doğrultusunda, bu tür işlemlerin geriye dönük iptali mümkün değildir. Danıştay’ın ve Yükseköğretim Kurulu’nun kararları da bu yöndedir.

ÜNİVERSİTENİN KONTENJAN İDDİALARI GERÇEK DIŞI

Kontenjan konusuna tekrar dönülecek olursa, sürekli olarak “kontenjan artırıldı, azaltıldı” iddiaları dolaşıma sokuluyor. Hatta “babasının parasıyla bu işi halletti” gibi iddialar da dile getiriliyor. Ancak gerçek şu ki, tek bir kişilik bile kontenjan artırılmamış. Kaç kişi alınacaksa, ilgili kurulların aldığı karar doğrultusunda o kadar öğrenci kabul edilmiş. Yani burada kişiye özel ayrıcalıklı bir durum bulunmuyor. Üstelik, yalnızca İmamoğlu değil; aynı süreçte 28 kişinin daha diploması iptal edildi. Bu 28 isim hakkında da idari inceleme başlatıldı ve hatta bazıları için ceza soruşturması da yürütüldü.