Eğitim, kıdem, vasıf farkları artık maaşlara yansımıyor: Yoksullaşan 'beyaz yakalılar'
Türkiye’de derinleşen ekonomik kriz ile eğitim, kıdem, vasıf gibi farklar maaşlara yansımamaya başladı. Beyaz yakalılar da yoksullaşan sınıfın bir parçası haline geldi.
Türkiye’de 2021’den bu yana derinleşen ekonomik krizde eğitim, işyükü, kıdem gibi kriterler maaşlara artık yansımıyor. İktidarın ve şirketlerin ücret politikaları, beyaz yakalıları da yoksullaşan ücretliler sınıfına dahil etti. Gerek iktidar, gerekse şirketlerin ücret politikalarında öncelik verdiği şey, çalışanların kaybını telafi etmek değil.
Cumhuriyet'in haberine göre mavi yaka mücadele gücünü kullanarak, pazarlık yaparak hakkını almaya çalışırken beyaz yakalılar ise örgütsüz ve güvencesiz. Ücretleri yıldan yıla asgari ücrete yaklaşıyor. “Beyaz yakalı” olarak tabir edilen işçilerin yoğunlukta olduğu işkollarına bakıldığında, banka finans alanı hariç, ortalama örgütlenme oranı yüzde 10’un üzerine çıkmıyor. Geçen ay İzmir’de yaşanan grev sırasında kamuoyunda ilk kez iki kesim arasında ücret farklılığı tartışıldı.
'Neoliberal fikirler örgütlenme bilincini zayıflattı'
Çalışma ekonomisti Prof. Dr. Aziz Çelik, beyaz yakalıların örgütlenme bilincinin zayıflığının temelinde neoliberal fikirlerin olduğunu belirtti. Bireyciliğin esas meseleyi görmeyi engellediğini vurgulayan Çelik, “Anlaşılmayan şey şu: Düşük maaşların sebebi sendikalı ya da ücretleri daha yüksek olan işçiler değil. Mesele bölüşüm ilişkilerinin kötü olması. Bu tutumun asıl sebebi 12 Eylül sonrası yaratılan ve ANAP ve AKP döneminde güçlenen ‘gemisini kurtaran kaptan’ ideolojisidir” dedi.
Mavi yakalı-beyaz yakalı ayrımının önemsiz olduğunu söyleyen Çelik, beyaz yakalılarda sendikalaşma oranının çok düşük olduğuna dikkat çekerek “Onlar da artık yeni proleterlerdir. Tek farkları giysileri ve diplomaları” yorumunu yaptı.
Patronlar hariç herkes güvencesiz
İstanPol Araştırma Yönetim Kurulu Üyesi ve Sciences Po Paris’te siyaset bilimci Alphan Telek, ülke yöneticileri ve patronlar hariç herkesin büyük bir güvencesizleşmenin içinden geçtiğini belirtti. Yüksek öğrenimli kişilerin iş piyasası içerisindeki avantajlarını kaybettiğine dikkat çeken Telek, bunu Türkiye’nin teknolojiye yeterince yatırım yapmamasıyla; üniversitelilere ve yüksek yetenek işlere ihtiyacın azalmasıyla açıkladı. Telek, grev ve eylemler üzerinden yaşanan tartışmaya “Bir toplumsal ahlak aşınması var. Herkes birbirini suçluyor. Prekaryalaşma kaynaklı hınç ve öfke, toplumun her kademesinde var. Siyasetçiler ise bu öfkeyi sorunun kaynağına yönlendirmiyor” dedi.
Beyaz yakalıların ücret üstünlüğünü kaybetmekle ilgili sosyal medyada gözlemlenen öfkesine ilişkin ise sosyolog Hakan Koçak, “İşçi sınıfının farklı kesimleri her dönem karşı karşıya getirilmiştir, bu temel bir stratejidir. Mücadelenin en önemli ve zor kısmı, sınıfın bütünlüğünü sağlamak. Ücretli kesimin avantaj sağlaması, kendi içindeki bölünmeyi aşmasıyla mümkün olabilir” dedi.
'Beyaz yakalılar kriz dönemlerinde en zayıf halka'
Çeşitli işkollarından beyaz yakalı işçiler bir dönem alternatif örgütlenme faaliyetlerinde bir araya gelmiş, bu platformların ömrü uzun olmamıştı. Onlardan biri, 2012-2021 arasında beyaz yakalılarla sendikalar arasında köprü olma amacıyla kurulan “Kaç Bize Gel” idi. Kurucularından Av. Hikmet Topal, şunları anlattı:
Beyaz yakalılar, kaybedecekleri ve riske ettikleri çok fazla olduğu için, ekonomik ve toplumsal kriz dönemlerinde sınıfın en zayıf halkasını teşkil etmekte. Böyle dönemlerde beyaz yakalılar kendi hayatlarına daha fazla yoğunlaşıyor.
Sendikalar, beyaz yakalı işçilerin sosyolojik farklılıklarını gözeten, esnek örgütlenme araçları geliştirmeli. Eksiklerimiz kabul etmek, nelerin mümkün olabileceğini görmek açısından başlangıç noktası olabilir.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.