Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü: 5 ayda 29 çocuk iş cinayeti kurbanı
Ülkedeki çocuk işçilik MESEM'lerle her geçen gün daha da sistematik hale gelirken, 2025'in ilk 5 ayında en az 29 çocuk, iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.
Bugün 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü. Türkiye'de çocuk işçiliği, özellikle Milli Eğitim Bakanlığının (MEB) sermayeye ucuz işgücü sağlamak amacıyla devreye soktuğu Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) ile daha da yaygınlaşırken alınmayan önlemler ve ihmal, on binlerce çocuğu her gün ölümle burun buruna çalışmak zorunda bırakıyor.
2025'te 29 çocuk işçi cinayeti
Birgün'ün haberine göre MESEM’ler günden güne yaygınlaşıyor. Ekonomik krizin içinde ek gelir edinmek zorunda olan büyüme çağındaki yüz binlerce çocuk, programa kaydoluyor. Öyle ki MEB verilerine göre 2025 itibarıyla MESEM’lere kayıtlı öğrenci sayısı yaklaşık 1,5 milyon olarak ifade ediliyor ve bu öğrencilerin yaklaşık 300 binini 18 yaşın altındaki çocuklar oluşturuyor. MESEM kapsamında çalışırken iş cinayetlerinde yaşamını kaybeden çocuk sayısı ise en az 11.
Türkiye’nin ‘çocuk işçiliği ile mücadele’ karnesinde yer alan veriler ise durumun vahametini ortaya koyuyor. İSİG Meclisi tarafından derlenen verilerin bir kısmı şöyle;
-Son on iki yılda en az 766,
- AKP’li yıllarda en az 1921
- 2025’in ilk 5 ayında 29 çocuk işçi,
- 2013’ten bu yana ise tam 18 yaşında olan en az 212 çocuk işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi.
TÜİK verilerine göre her 4 çocuktan biri çalışıyor
Özellikle MESEM uygulaması aracılığıyla daha da yaygınlaşan çocuk işçiliğin yıllar içindeki artışı, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) istihdamda olan çocuk verileri ile de ortaya konuyor. 2019 ve öncesinde yüzde 20-21 bandında seyredip pandemi yıllarında yüzde 16-18’lere gerileyen çocukların işgücüne katılma oranı, 2024 itibarıyla neredeyse yüzde 25’e ulaşmış durumda. Bu, her 4 çocuktan 1’inin çalıştığı anlamına geliyor. 2024’te yüzde 24,9 olarak gerçekleşen bu oran, 2023’te yüzde 22,1, 2022’de ise yüzde 18,7 idi.
TÜİK'in işgücü içinde olan çocukların yaş bazlı dağılım verilerine göre ise istihdamda olan çocukların, yüzde 23,3’ü 0-4 yaş, yüzde 29,3’ü 5-9 yaş, yüzde 29,6’sı 10-14 yaş, yüzde 17,8’i ise 15-17 yaş aralığında.
'Çocuk işçiliği sorunu MESEM'lerle daha sistematik hale geldi'
İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Kardelen Ateşci, hâlihazırda süregelen yapısal bir sorun olan çocuk işçiliğin, eğitim politikaları ile daha da yaygınlaştırıldığını belirtti. Ateşci, şunları söyledi:
“Son yıllarda çocuk işçiliği sorunu, ‘eğitim’ politikaları kisvesi altında daha görünmez, daha sistematik bir hale geldi. MESEM’ler bu durumun en çarpıcı örneklerinden biri. Oysa, ‘çocuk’ ve ‘işçi’ kavramları bir araya getirilememesi gereken iki kelimedir. Zira bir kişi 18 yaşına kadar çocuktur. Dolayısıyla çocuğun bir iş ilişkisi içinde yer alması, açıkça çocuk emeğinin istismarı anlamına gelir. MESEM uygulamaları ise bu istismarı, ‘mesleki eğitim’ adı altında sistematikleştiren bir yapıya dönüştürmüş, çocuk işçiliğini hem meşrulaştırmış hem de yaygınlaştırmıştır. Çocuklar haftanın çoğunu işyerlerinde geçiriyor, düşük ücretle, güvencesiz ve denetimsiz koşullarda çalıştırılıyor. Bu tablo, eğitim hakkı ihlali anlamına geliyor. Ancak bununla birlikte çocukların fiziksel, ruhsal güvenliğini, sağlığını ve yaşam hakkını da doğrudan tehdit ediyor. Bu model, özellikle yoksul aileleri, çocukları hedef alıyor ve çocuk işçiliğini ‘gelecek hazırlığı’ politikalarıyla meşrulaştırıyor. Ancak Türkiye, hem Çocuk Hakları Sözleşmesi hem de ILO 182 sayılı Sözleşme ile bu tür uygulamaları yasaklama yükümlülüğüne sahip. Mevcut uygulamalara baktığımızda bu yükümlülüklerin açıkça ihlal edildiğini görüyoruz”
'Ailelerin çocuklarını çalıştırmaya mecbur kalmasının önüne geçilmeli'
Çözümün etkili denetim politikalarından geçtiğini vurgulayan Ateşci, “Çözüm için, mesleki eğitimin çocuk emeği sömürüsüne dönüşmesini engelleyecek etkili denetim mekanizmaları hayata geçirilmeli; işyerinde geçirilen süre sınırlandırılmalı, çocukların eğitime erişimi ve devamı güvence altına alınmalı. Aynı zamanda yoksullukla mücadeleye dönük sosyal destek programları yaygınlaştırılmalı, ailelerin çocuklarını çalıştırmaya mecbur kalmalarının önüne geçilmeli. Gerçek bir çocuk politikası, çocuğu iş gücü olarak değil, hak öznesi olarak tanımakla başlar" diye konuştu.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.