Halkın Sayfası
Sedat Peker yeni Rıza Zarrab mı
''Kirli oyun üzerinden önce hedef kişiler tasfiye edilecek, sonra büyük bir fitne ile Türkiyenin bekasına saldırılacak. Sessiz kalmak bu plana hizmet etmek olur. Tayyip Erdoğan küresel hedeftir. Önce etrafını sonra Türkiyeyi düşürecekler. Bu oyunu bozmalıyız'' Bu sözler içişleri bakanının danışmanının.
İçişleri bakanı da; ''bu açıklama bu oyun açıklaması, yeter halka, beni atmayın ortaya yoksa sizide çekerim''e giden aba altından, saraya gösterdiği sopaları saymazsak, aynı şeyleri söyledi.
Bu sopa sarayın sükut ikrardandır sessizliğini bozmaya yetmiş; Tayyip Erdoğan her sıkıştığında yaptığı bilindik konuşmalarından birini İçişleri bakanının gösterdiği yoldan ilerleyerek yapmış, İçişleri bakanı da AKP içindeki ikinci adam olmayı bir tık daha güçlendirerek sürdürmüştür.
Süleyman Soylu, muhalefetten çok daha iyi bir biçimde, AKP'nin artık halk tarafından eleştirilen yönlerini ortaya koyarak, kendi partisine de muhalefet yaptı ve siyasi bir kıvraklıkla Tayyip Erdoğan’ı bu eleştirinin dışında tutarak, aba altından gösterdiği sopanın gereğini yapamaz hale gelmemesini de sağladı Cumhurbaşkanın.
Binali Yıldırım'a ''anlayan anlar'' biçiminde yüklenmeyi, kendisinin parti içinde yükselmesinden rahatsız bütün isimleri açıktan hedef yapmayı ihmal etmedi. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ü mesala.
Cümlelerini bu kez küfür yerine Allah, helal ve çeşitli yeminlerle süsledi. Erdoğan tipi sergiledi tabii bir farkla; kendisinden önce olan rüşvet uyuşturucu vs olguları nasıl bitirdiğini anlatırken o döneminde AKP Tayyip dönemi oldunu bilmiyor değildi, bu farkı da ustaca ortaya koydu. Fark diyorsam bakanın yapmak istediğinden söz ediyorum, böyle bir farkın olduğunu yada olmadığını söylüyor değilim.
Erdoğan gibi mağduriyette yarattı, boyun eğmeyen kahraman, milliyetçi bir çizgi çizmeye çalışarak burdan hedeflediği, “Hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı’nın boynuna tasma geçiremeyecek, buna hiçbir alçağın gücü yetmeyecektir.” söylemini de kaptı Bahçeliden.
Kabul edersek kirli bir oyun var.
Peki bu kirli oyunu kirli ellerle bozmak mümkün mü?
Türkiye çadır devleti mi?
Tayyip Erdoğan ve çevresi düşerse Türkiye mi düşer?
Beka dediğin hak, hukuk, adalet çerçevesinde sağlanabilir bir şey değil mi?
Türkiye neden üzerinde sürekli dış güçler tarafından oyunlar oynanan bir ülke?
Ve daha vahimi neden Türkiye'yi yönetenler, bu dış güçlere malzeme veriyor.
Ya da savcılarıyla hukuk yoluyla yöneticilerin üstündeki töhmeti ortadan kaldırıp oyunu bozamıyorda halkının bu töhmeti sahiplenmesini bekliyor, talep ediyor?
Evet Sedat Peker bir mafya lideri referans alınamaz denilerek geçiştirilebilirdi, ancak devletle iç içe geçmiş İddiaları bu kadar önemli olmasaydı. Bir itirafçı gibi, tanık olduğunu iddia ettiği, devlet - mafya ilişkisini açıklayan iddialarda bulunuyor olmasaydı.
Söyledikleri doğru mu, ya da ne kadarı doğru? Bunlar hakkında yargı dağıtmak doğru olmayabilir ancak, geniş çaplı bir soruşturmayı hak ettiği aşikar iddiaların savcılıkça incelenmesi hukuk devleti olmanın gereği değil mi?
Amerika'nın Rıza Zarrab tehdidi gibi, hatta çok daha vahimi, Birleşik Arap Emirlikleri'nin de Sedat Peker'i mi olsun başımızın üstünde, Demokles'in kılıcı gibi..
Birleşik Arap Emirlikleri dedim ama tabii ki başrol demedim.
Amerikan derin devletinin IŞİD, PKK, El Kaide gibi terör örgütlerinin finansmanını uyuşturucudan sağladığı bilgisi şehir efsanesi olmaktan çıkmış, bir çok kereler yazılıp çizilmiştir.
Sedat Peker Venezuella, Suriye, KKTC gibi Amerika'nın etkisi dışında bir uyuşturucu trafiğinden, sürekli Amerikan yetkilileri ile yaptığı eski görüşmelerden, Rusya’ya giremediğinden söz ediyor.
CIA’nin devreye gireceği söylentilerine ''aslında girmemiş mi görünüyor'' demeden, geçmek mümkün mü?
Bu bir sıkıştırma, Türkiye politikalarını sıkıştırmak, yönetmek isteyen güçlerin, gücün sıkıştırması.
Aynı kokuşmuşluğun soyu insanlar, çıkarları çatıştığında menfaatlerinin gerektirdiği bir yol ayrımına gidebiliyorlar, bunu yakın tarihimizde Fetö - AKP yol ayrımında da gördük.
Sedat Peker olayında da aynı sürecin işlemiş olması bunu da Erdoğan'ın dış güçler'inin kullanması muhtemel.
Ancak, kaseti internete hukuksuz bir şekilde düşürüldüğünde, partisinin bunun üzerinden yıpratılmasına ve bu şantajın yaptırabileceklerine karşı istifa eden Deniz Baykal için Tayyip Erdoğan'ın; ''iyi de hırsızın hiç mi suçu yok'' demesi gibi şimdi de aynı Tayyip Erdoğan'ın, Sedat Peker videolarındaki ''hırsızların'' hiç suçu olup olmadığının açıklığa kavuşmasını sağlaması gerekmez mi? Bu niye zafiyet yaratsın ki?
Kendi üzerinden saldırıları istifa ederek partisini özgürleştiren Deniz Baykal gibi, dış siyasette şantaj yapılabilecek bir şey bırakmaması gerekmiyor mu?
Savcılar gereğini kesinlikle yapmalı, halk bu pis kokulardan rahatsız; tamam halk dizi izler gibi izliyor ama unutulmamalı ki daha öncede tüm olanları izlediğini, izlediğini ve sonunda ''ağacı kestirmem'' diyerek ayağa kalktığını, tüm yaşadıklarının isyanının bir ağaçta vücut bulduğunu da unutmamak gerek.
İç siyasette halkın yapısını görmezden gelmek çok akıllıca olmayacağı gibi dış siyasette de 'sekteye uğrar'' iddialarının aksine mücadelenin ancak temiz ellerle mümkün olacağını görmek gerekir.
İktidar bunu görmeli büyük bir temizliğe girişmeli yapamıyorsa ki bu mümkün.
Fetö ile ilgili temizlik ortada, siyasi ayağına dokunma bana uzanır, zengine uzanma, güçlüye uzanma, fetöyü sürekli taktir ederek halkın gözünde mübahlaştır, sonrada sadece o halka dokun, böyle kör topal fetö temizliği ortadayken, bu iktidardan bu temizliği beklemek ne kadar mümkün?
Erdoğan'ın yaptığı konuşma açıkça ortaya koydu ki, hiç.
İYİ Parti lideri Meral Akşener'in Rize İkizdere ilçesini, Çayeli ilçesini ziyareti sırasında yaşanan olaylar da ki provokatörleri öven konuşmaları gösterdi ki, illegal yöntemlerini değiştirmeyede temiz eller operasyonunu başlatmaya da niyet yok.
Yapılabilecek tek bir şey kalıyor, acilen seçim, erken bir seçim.
Halkın artık hata yapma lüksü yok. Her türlü hesap kitabı duygusal medyatik dayatmaları bırakması, ''mümkün görünmeyen'' denileni mümkün kılmasının, tertemiz şaibesiz bir kadroyu yönetime getirmesinin sorumluluğuyla hareket etmesinin gerekliliğini, zaruretini anlaması içselleştirmesi gerekiyor.
Türk Halkı, ''olmaz'' denileni olduracağını, mevcutlarda olur görmüyorsa, memleketine yepyeni bir hareketi getirebileceğini, Kurtuluş Savaşında ortaya koymuş bir halktır. Mümkündür!
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.