Muzaffer Ayhan Kara
Askere Kumpasın Üzerinden 10 Yıl Geçti
Bugün Türk Silahlı Kuvvetlerine kurulan kumpasla askerlerin tutuklanmaya başlanmasının üzerinden 10 yıl geçti. O süreçte yalan ve dezenformasyon makinesi haline getirilen medyanın büyük çoğunluğu tarafından da maniple edilen, hükümetin gözleri önünde cereyan eden gelişmelerin sonunda anlaşıldı ki mesele başkaymış. Anlaşıldı ki yapılmak istenen TSK’da FETÖ’nün ve bir Amerikancı darbenin önünü açmakmış!..
2011 ve izleyen yıllarda kumpas davalarından tutuklanan başta İlker Başbuğ olmak üzere orgeneralleri, oramiralleri ve başka subayları değişik cezaevlerinde; Silivri, Hadımköy, Maltepe b. ziyaret ettim. Birinde, Hadımköy’de havacı muvazzaf Orgeneral Bilgin Balanlı’nın dediğini hiç unutamam; Balanlı, meseleyi kavramıştı; demir parmaklıkları tutarak dedi ki; “Biz burada tutuklu değiliz, esiriz, esir!”
Balanlı’nın bu sözü her şeyi anlatmaya yetiyordu.
Bu sabah çirkin ve hain kumpas davasından kovuşturmaya uğrayan ve suçlamaları kabul edemediği için yaşamına kendi eliyle son veren şerefli Türk subaylarından Dz. Yrb. Ali Tatar’ın ağabeyi, KUMPAS-DER Başkanı Ahmet Tatar’dan kumpas tutuklamalarının 10. yılı dolayısıyla KUMPAS-DER olarak yayınladıkları açıklama geldi. Bu açıklamayı son olarak itirafçı olan FETÖ’cü tuğgenerali yıllar sonra önemli göreve taşıyanlara ithaf ediyorum. “11 Şubat 2011-11 Şubat 2021: Aradan Geçen 10 Yılın Ardından” başlıklı açıklamaya bırakıyorum köşemi bugün:
KUMPAS-DER’den 10. YIL AÇIKLAMASI
“Devletin adaletine güvenen, hukuka inanan, kurallara uymayı çok küçük yaşlardan itibaren kendilerine yaşam biçimi sayan Türk Ordusu askerlerinin 11 Şubat 2011 de adeta tuzağa düşürülerek tutuklanmalarının üzerinden 10 yıl geçti.
Kurnazlığı, sinsiliği, komploculuğu maharet belleyen Fetullah’ın yargıdaki savcı - hakim kılığındaki militanları Savaş KIRBAŞ, Ömer DİKEN, Ali Efendi PEKSAK ve Murat ÜRÜNDÜ eliyle, hukuk tarihinde görülmedik biçimde, Silivri mahkeme salonunun kapıları tutularak, subayların alçakça tutuklamalarının üzerinden 10 yıl geçti.
Önemli bir kısmı 2007’den beri kesintilerle tutukluluk yaşamış olan Türk Ordusunun subayları için Yargıtay onayına kadar yazılmış bir yok etme senaryosu o gün uygulanmaya başladı.
Yargının içinde örgütlenen FETÖ militanı savcı ve hakimler siyasi iktidarın kayıtsız şartsız desteğini de arkalarına alarak rollerini oynamaya başladılar.
Fakat karşılarında, koşullar ne olursa olsun, vatanı, milleti, Cumhuriyet değerleri ve Atatürk ilkeleri için canını feda etmek için hazırlanmış insanlar olduğunu, dışarda onların samimiyetine ve masumiyetine inanmış geniş bir Cumhuriyet Ailesini hesap etmemişlerdi.
Bu geniş aile, her türlü kara propagandaya rağmen FETÖ’ye karşı dimdik durdu. Bütün olanaksızlıklara rağmen hukuksuzluk sürecinin foyasını meydana çıkardı.
Türk Ordusunu subayından başlayarak itibarsızlaştırmaya, tasfiye etmeye yeminli şer ortaklığı, bir yandan bu dik duruşa, öte yandan da aralarındaki iktidar hırsına daha fazla dayanamayıp çatladı.
Nihayet 18 Haziran 2014’de AYM’nin özgürlük kararı ile kumpas bozuldu ve Balyoz tutukluları tahliye oldular.
Fakat Türk Ordusunun hiyerarşisi, disiplini, kurumları büyük bir erozyona maruz bırakılmış, FETÖ militanları tasfiye edilen yurtsever subayların yerini doldurmuşlardı. İşte bu yapı 15 Temmuz hain darbe girişimi ile Türkiye’yi bir iç savaşın, çöküşün eşiğine getirdi.
Büyük saldırılara maruz kalan, birçok kurumunu kaybeden Türk Ordusu hala kendini toparlamaya, bünyesine yabancı unsurların izlerini silmeye uğraşıyor.
Büyük bir haksızlığa, hukuksuzluğa uğrayıp mesleklerini, gelecek planlarını kaybeden, bütün aile hayatları altüst olan subaylar bir yandan hayatlarına tekrar çekidüzen vermeye çalışırken ve yaşananların FETÖ iftiraları ile kurulan bir kumpas olduğu açığa çıkmışken, hala bu kokuşmuş senaryoları gerçekmiş gibi tekrar tekrar gündeme taşıyanlara derdini anlatmaya çalışıyor.
10 Yılın sonunda, çekilen bunca acılara, kayıplara hep birlikte göğüs gerdiğimiz aziz şehitlerimizi saygıyla, rahmetle anıyoruz.
Onların aziz hatırları önünde hukuka ve demokrasiye tam bir bağlılıkla vatanımız, milletimiz ve Büyük Atatürk’ün bizlere emaneti Cumhuriyetimiz için gerektiğinde canımızı feda etme yeminimizden vazgeçmediğimizi Büyük Türk Milletine bir kez daha saygıyla duyuruyoruz.”