M. Bedri Gültekin

M. Bedri Gültekin

AKP’nin en büyük şansı

 

            Deva Partisi Genel Başkanı ve Millet İttifakı üyesi Ali Babacan, geçen hafta yaptığı iki açıklamayla Türkiye gündemini oldukça meşgul etti.

            Birinci olarak Babacan Anayasa’nın 66. Maddesinin değiştirilerek daha kapsayıcı bir ifadeyle yazılmasını istedi.

            66. Madde “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” der. Ali Babacan’ın itirazı “Türk” kimliğine.

            İkinci olarak tarikat ve cemaatler ile ilgili olarak konuştu. Babacan, tarikat ve cemaatlerin bugün devleti kendi aralarında parsellemiş olmalarını yeterli bulmuyor. Bu durumun garantiye alınması için, bugün artık fiilen uygulanmayan 1925 tarihli, tarikat ve cemaatleri yasaklayan 677 sayılı Devrim Kanunu’nun da kaldırılmasını istiyor.

            ‘Ne olur ne olmaz’ diye düşünüyor anlaşılan! Ola ki yarın tarikat ve cemaatlerin aleyhine bir gelişme olur, o zaman birileri çıkar da bugün iktidarın görmezden geldiği o Devrim Kanunu’nu hatırlar  ve Tarikat ve Cemaatlere uygulamaya kalkabilir!

 

TÜRK TANIMI

            Anayasa’nın 66. Maddesinde yer alan vatandaşlık tanımının sahibi Atatürk’tür. Atatürk, Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra bir Türk Milleti tanımı yapar: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.”

            Bu tanım bilimseldir. Milletler, kapitalizmle birlikte tarih sahnesine çıktılar. Bu tarih sahnesine çıkış, ülkeden ülkeye değişmekle birlikte her yerde ortak bir siyasi eylemle birlikte oldu. Belli bir ülkede farklı etnik kökenlerden gelen insanlar, milli devletlerinin kuruluş sürecinde büyük siyasal mücadeleler içinde kaderlerini birleştirdiler ve bu sürecin sonunda tek bir millet haline geldiler.

            Bunun en çarpıcı örneği Alsas-Loren bölgesinde yaşayan Almanların, Büyük Fransız Devrimi sürecinde adım adım Fransız Milleti’nin bir parçası haline gelmeleri ve 80 yıl sonra ülkelerini işgal eden Almanya’ya karşı “Fransız” olarak savaşmalarıdır. Engels, “ Tarihte zorun rolü” kitabında bu olguyu çok güzel bir şekilde anlatır.

            Türkiye’de de bugünkü Anadolu topraklarında Kürtler ve Araplar başta olmak üzere çok sayıda etnik kökenden gelen insanlar yaşadı. Türkiye, halkımızın meşhur deyişiyle “72.5 milletin” bir arada yaşadığı memlekettir. Ve bütün bu insanlar, ilk olarak vatanlarını işgal etmeye kalkan emperyalist sömürgecilere karşı birlikte savaştılar ve ondan sonra da Sultanlık ve Halifeliği tasfiye ederek demokratik bir Cumhuriyeti kurma mücadelesini hep birlikte verdiler. Yani kaderlerini birleştirdiler ve milli devlet olarak tarih sahnesine çıkarken o devletin öznesi oldular.

            İşte Atatürk bu süreci anlatmaktadır yaptığı “Türk Milleti” tanımında. “Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.” 12 Eylül Amerikancı darbecileri, bu devrimci anlayışa karşı oldukları için veya en iyimser yorumla bu bilimsel tanımın cahili oldukları için, Atatürk’ün bu sözünü “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk halkına Türk milleti denir” şeklinde tahrif etmişlerdi.

 

100 YIL SONRA NEREDEYİZ?

            Tarih Mustafa Kemal’in haklı olduğunu kanıtladı. Bugün Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan ve etnik kökeni ne olursa olsun bütün yurttaşlar artık kendini Türk milletinin bir parçası olarak görüyor. Bir insan topluluğunu millet yapan bütün unsurlar – dil, toprak, ortak iktisadi yaşantı ve ruhi şekillenme birliği – bu ülkede yaşayan insanların ezici çoğunluğunu kapsıyor.

            Onun için Türk kimliğine yapılan itirazın, bazı ideolojik saplantıların ürünü olmasının ötesinde bir değeri yoktur. ABD’nin bölgemize yönelik planlarının bir parçası olarak etnik temelli bir devlet (Kürt devleti) için yola çıkanlar ile ümmet anlayışlarından dolayı milli kimliğe karşı çıkanlar şeriat özlemcileri “Türk” kimliğine itiraz ediyorlar.

 

AKP’NİN ŞANSI

            Millet İttifakı içinde ifade edilen bu görüşlerin esas olarak AKP’ye hizmet ettiği ise bir başka gerçektir.

            AKP, arkada kalan 20 yıl içinde bütün bu konularda Babacan’ın dile getirdiği görüşleri hayata geçirmek için mücadele etti. Ve ayrıca da önemli bir mesafe aldı.

            Bu görüşlere yakınlık duyan seçmen bir tercih yapacaksa iktidarda olan ve güçlü olandan yana yapar tercihini. Öte yandan bu görüşlerin dillendirilmesi sadece ve sadece Millet İttifakı’nın neden Cumhur İttifakı’nın alternatifi olmadığını kanıtlar.

            Türk kimliği ile tarikat ve cemaatler konusunda dile getirilen görüşlerin, özde; “Biz iktidara gelirsek Londra ve New York sermayesini Türkiye’ye çekeriz ve Türkiye’nin ekonomik sorunlarını çözeriz” iddiasından veya “Türban sorununu asıl biz çözeriz” görüşünden vb AKP ile aynı minderde güreşmek anlamına gelen açıklamalardan farklı değildir.

            AKP’nin en büyük şansı da budur.

            AKP’nin alternatifi, Türkiye’yi yeniden Cumhuriyet devrimi rotasına sokacak olan milli devrimci programda ve bu program etrafında birleşecek olan Kemalist – Sosyalist İttifakındadır.

           

Önceki ve Sonraki Yazılar