
Hüseyin Özalp
Deprem neden Silivri'de oldu?
Deprem’in ilahi ikaz olduğu iddiaları, ilk kez 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin ardından cemaat ve tarikatlar tarafından dillendirilmeye başlandı. 28 Şubat’ın ezip geçtiği pek çok tarikat, bu depremi fırsat bilerek yeniden yapılanma olanağı buldular. Tarikatların deprem ile yeniden yükselmesinin iki önemli nedeninden biri işte bu alttan alta yaydıkları ahlaksızlığın yaygınlaşması ve iktidarın ceberrutlaşması söylentisi idi. Diğeri ise çaresiz insanlara uzatılan yardım eliydi. Devletin yetişemediği yerlerde tarikatlar önemli bir boşluğu doldurarak yeniden canlanmaya ve yükselişe geçtiler.
Tarikatlar, depremden kısa süre önce Gölcük’te orduevinde eğlence düzenlenmesini bile somut örnek olarak gösterdiler. Alttan alta dillendirilen bu görüşü ve inanışı yüksek sesle dile getiren ve bedelini ödeyen ise Nur grubunun bir kanadını temsil eden Yeni Asya sahibi Mehmet Kutlular oldu. Kutlular yazılarında, depremi ilahi bir ikaz olduğunu belirterek sebebini ahlaksızlığın artmasının yanı sıra, 28 Şubat’ta yapılan baskılara, toplumun dinini layıkıyla yaşayamamasına, başörtüsü yasağına bağladı. Sonuçta Kutlular, kin ve düşmanlığa tahrik suçundan 2 yıl bir gün hapse mahkûm olarak cezaevine girdi. Kutlular AİHM’ye başvurdu ve mahkeme sözlerini ifade özgürlüğü kapsamında bularak Türkiye’yi 5 bin Avro tazminata mahkûm etti. Kutlular, 276 gün hapis yattıktan sonra AB uyum yasaları uyarınca tahliye edildi.
Dolayısıyla deprem sadece halkı değil Ecevit hükümetini de vurdu.
Tevrat ve Kur’an'da, insanların ahlaksızlık ve doğru yoldan saplamaları halinde ilahi bir ikaz olarak deprem, sel, yanardağ patlaması gibi doğal felaketlerle cezalandırılmasına dair pek çok örnek bulunuyor. Nuh tufanı, Lut ve Ad kavimlerinin başına gelen felaket anlatıları bunun en bilinen örnekleri. Cemaat ve tarikatlar da kutsal kitaplardan kaynaklanan bu inanışı işlerine geldiği şekilde kullanıyorlar.
Silivri ilahi uyarı mı?
Kahramanmaraş’ta 6 Şubat’ta birçok ilde büyük yıkım ve can kaybına yol açan depremde cemaatler bu tür şayialar yaymadılar. Çünkü bu kez iktidarda AKP vardı.
İstanbul’da önceki gün yaşanan 6.2 büyüklüğündeki depremden sonra da cemaatler benzer iddiaları dillendirmedi. Bazı fanatik çevrelerden buna benzer bireysel iddialar yayıldı elbette. Örneğin benim dikkatimi çekenlerden biri,” 23 Nisan’da çocuklara çırılçıplak kutlama yaptırırsanız daha çok deprem olur” mealindeydi.
Ancak 1999 yılında iktidara yöneltilen organize suçlamalardan artık eser yok. Çünkü cemaatler ve tarikatlar artık iktidarın gayri resmi koalisyon ortağı. Çünkü bir ilahi uyarı varsa bunda iktidar kadar onların da ortaklığı var. Bu yüzden kul hakkı yendiği, yoksulluğun, yolsuzlukların, adaletsizliğin, uyuşturucu kullanımı ve ticaretinin, mafyatik düzenin giderek arttığı gibi iddiaları dillendirmek kimsenin aklına bile gelmedi. AİHM’in bu tür görüşleri artık ifade ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmesine rağmen.
Tarikat ve cemaatlerin bu mantık çerçevesinde "dünkü deprem Neden Silivri'de oldu?" diye sorgulama yapmaları gerekmez mi? Depremin merkez üssünün Silivri olması cemaatlerin aklına şu soruları getiriyor mu?:
Silivri'de mazlumların ahı alındığı için bir uyarı olabilir mi? Silivri soğuktur gaddarlığının sonucu olabilir mi? Ekrem İmamoğlu cezaevine konduktan sonra borsa ve piyasalardaki deprem öncü bir ikaz olabilir mi?
Komplo teorileri ve gerçekler
1999’da çokça konuşulan Amerika’nın HAARP teknolojisi ile Türkiye’de deprem yaptığı iddiaları sosyal medyanın altını üstüne getirdi. En son 2003 yılında boğazlarda görüntülenen ABD savaş gemisinin yeniden Marmara’da görüldüğü iddiaları yayıldı. Geminin depremi tetikleyebilecek HAARP teknolojisi ile donatıldığı ileri sürüldü. Üstelik bu iddiaları gündeme taşıyan bir siyasi partinin genel başkanı oldu.
2019 depreminin ardından komplo teorilerini konu alan bir filmde ABD’nin Türkiye’de deprem meydana getireceğinin konuşulması, depremin hemen ardından ABD Başkanı’nın Türkiye’ye gelerek bölgeyi ziyaret etmesi uzun yıllar tartışıldı.
İş komplo teorisine geldiği zaman toplum olarak mangalda kül bırakmayız.
Toplumu ne kadar cahil bırakırsanız akıl, bilim ve gerçeklikten o kadar uzaklaşır.
“Deprem ilahi ceza mı, depremleri ABD mi yapıyor” gibi konulara saplanırsa gerçekleri daha az konuşur hale gelir.
Örneğin şu soruları daha az sorar hale gelir:
23 yıldır neden İstanbul’u dönüştürmediniz?
Topladığınız deprem vergilerini ve fonda biriken paraları nerelere harcadınız?
İstanbul’da bazı bilim adamlarının söylediği gibi beklenen büyük deprem gerçekleşirse eylem planınız nedir?
Maraş depreminde çuvallayan AFAD ve Kızılay olanlardan ders alıp yeniden yapılandırıldı mı? Yoksa hala yüksek maaşlar ödenen liyakatsiz yandaşlar çiftliği mi?
Maraş depreminde evleri yıkılanlar iki yıl geçmesine rağmen neden hala konteynır ve çadırlarda yaşıyor?
İstanbul’da yedi üzeri depremler olma riski çok yüksek iken Büyükşehir Belediye Başkanı neden hala Silivri zindanında?
İmamoğlu’nu cezaevine atar atmaz neden kanal İstanbul için harekete geçtiniz. Kanala ve ranta harcayacağınız parayı neden İstanbul’un dönüşümüne ve yapıların güçlendirilmesi için harcamıyorsunuz?
Marmara depreminden sonra Ahmet Mete Işıkara’nın oluşturduğu toplumsal bilincin yüzde biri bile neden Maraş depreminin ardından oluşturulmadı?
Olası büyük İstanbul depreminde asker yine kışlasında mı tutulacak?
Aklınıza geleni de siz ekleyin.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.