Ergün Aydoğan

Ergün Aydoğan

Türk, Kürt, Arap; bir Kürt, bir Alevi

                         

Partili cumhurbaşkanı Erdoğan ‘’Türk, Kürt, Arap eğer bir aradaysa, birse, beraberse işte o zaman Türk vardır, Kürt vardır, Arap vardır…’’

Türk, Kürt veya Arap; bir ırkın varlığı, başka bir ırkın varlığına niye bağlı olsun ki?

Erdoğan’ın ‘’ümmet açılımı’’ndan sonra mevcut rejimin mimarı, cumhur ittifak ortağı Devlet Bahçeli ‘’Cumhurbaşkanı yardımcılarından biri Kürt, diğeri Alevi olsun…’’

DEM Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ‘’neden cumhurbaşkanı da Kürt olmasın? Ülkemizdeki tüm renklerin yönetimde temsil edilmesi kıymetlidir, değerlidir…’’

Açıklamaları günlerdir kamuoyunda tartışılıyor. Sözlerin sahipleri bu sözlerden neyi murat ettiğini tam olarak açıklamazken, değerlendirenler kendi açılarından konuya açıklık getirmeye çalışıyor. Oda TV’de Soner Yalçın’ın konu ile ilgili iki gündür devam eden yazıları önemli. Soner Yalçın, Bahçeli’nin açıklamasını AKP iktidarının baskın Sünni tavrına karşı, ‘’Türkiye’yi Lübnanlaştırmaya gerek yok’’ mesajı vermek mi istedi diyerek Bahçeli’yi olumlamaya çalışıyor açıkçası biz bu görüşe katılmıyoruz.

Türkiye’yi de kapsayan bir bölgesel proje-süreç işletiliyor da, bu sürecin içeriğini sürecin aktörleri biliyor, bu sözler çerçevesinde ilerleyecekse büyük ‘tehlike’, yok sürecin aktörleri ve katlıyoruz diyenler bilmeden sürecin bir parçasıysa çok daha büyük bir ‘tehlike’ demektir.

Tabi esas olarak bu büyük projenin görünmeyen aktörü ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack durur mu o da ‘’Güçlü ulus devletler bir tehdittir, özellikle Arap devletleri İsrail için bir tehdit olarak görülür.’’ Sözleriyle kendini gösterdi; bölgede tek ulus devletin Türkiye olduğu dikkate alınacak olursa durum daha iyi anlaşılmış olacaktır.

Ve yine Devlet Bahçeli’nin yalanlamadığı ‘’Cumhurbaşkanın bir Alevi, bir de Kürt yardımcısı olsun’’ fikri 10 Ağustos 1920 tarihli Sevr Antlaşması’nın 145. Maddesinin 3. Paragrafında da varsa!

LÜBNAN’LAŞMA…

Erdoğan’ın ‘’ümmetçi’’, Bahçeli’nin ‘’bir Kürt, bir Alevi’’ sözlerinden sonra kamuoyunun bu Türkiye’yi Lübnanlaştırır dediği Lübnan tipi yönetim modelinde: Cumhurbaşkanı Hristiyan, Başbakan Sünni Müslüman, Meclis Başkanı Şii Müslüman, Başbakan Yardımcısı Dürzi-Hristiyan-Katolik, Ordu Komutanı Hristiyan, İçişleri Bakanı Sünni Müslüman, Maliye Bakanı Şii Müslüman. Lübnan’ın ne halde olduğunu söylemeye gerek yok; ortada.

Erdoğan’ın ‘’ümmetçi’’, Bahçeli’nin ‘’mezhep ve etnisite temelli sistem’’ çağrısı çöken Lübnan, dağılan Yugoslavya’ya dönmektir. Bu öneriler partiler arası demokratik rekabeti bitirir, cumhuriyetin vatandaşlığı esas alan yüz yıllık birikimini ortadan kaldırır. Tuncer Bakırhan’da kalkar ‘’Cumhurbaşkanı neden Kürt olmasın’’ der! Olabilir, şu anda olmasının önünde hiç bir engel yok; Demirtaş, Kılıçdaroğlu halktan yeterli desteği alsaydı olabilirdi.

Devlet Bahçeli’nin önerisi tehlikeli olmakla birlikte bunu hayata geçirmek için anayasa değişikliğine, sistem değişikliğine de gerek yok ortağı olduğu iktidar, sıkça bir araya geldiği cumhurbaşkanı Erdoğan’a söylemesi yeterli; istediği kadar yardımcı atayabildiğine göre Kürt, Alevi atayabilir. Kaldı ki cumhurbaşkanı yardımcısı Cevdet Yılmaz Kürt, Maliye bakanı Mehmet Şimşek ve daha birçok bakan Kürt.

Atatürk’ün millet tarifinde ‘’Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.’’ Cumhuriyet Türkiye’sinde esas olan ‘’mezhep ve etnisite’’ değil vatandaşlıktır. Hakların kullanımı ve görevlendirmeler etnisite ve mezheplere göre değil yurttaşlık esasına göre yapılmaktadır.

Siz millet tanımını bırakıp halklar-etnisite ve mezhep-inançlar üzerinden ümmetçi bir anlayışla yönetmeye kalkarsanız ülke bütünlüğünü koruyamazsınız. Kimin hangi göreve geleceği bilgi-birikim-yeteneğe göre değil inanç ve kimliği belirleyici olur; milli iradeye de sınırlama getirmiş olursunuz.

Dünya yönetiminde küresel bir siyasi strateji geçerlidir. Bu stratejinin hedefi, devletlerin parçalanmasını destekleyerek, sistem karşıtı potansiyel güçleri olabildiğince ufalamak. Amaç olabildiğince çok Slovenya, Çeçenistan, Kosova ve Kuveyt yaratmak… Bu yüzden etnik ve dini kimlikler çağın temel sorunudur. Ulusal kurtuluş hareketleri, emperyalist düşmana karşı çeşitli etnik ve dini toplulukları birleştirmeyi başarmıştır.

Kriz gelip çattığında, iktidarsız yönetici sınıflar sorunları çözmekte aciz kaldıklarında, kitleler üzerindeki ‘’kontrollerini’’ sürdürebilmek için bilinçli olarak etnik-mezhep farklılıkları kaşımayı tercih ederler.

Amin Maalouf Lübnan’ın çöküşünü anlatırken ‘’Bir yere adam alınırken artık yeteneğe veya liyakate göre değil o kişinin hangi cemaate bağlı olduğuna bakılıyor.’’

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.